WOTTV E-DERGİ
DOLAR 32,6645 0.32%
EURO 35,5639 0.42%
ALTIN 2.509,161,72
BITCOIN 18497154,21%
Yeni Anayasa ve ‘Türk’ mü, ‘Türkiyeli’ mi? – II

Yeni Anayasa ve ‘Türk’ mü, ‘Türkiyeli’ mi? – II

27 Haziran 2024 13:11
Yeni Anayasa ve ‘Türk’ mü, ‘Türkiyeli’ mi? – II
0

BEĞENDİM

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 27 Haziran 2024

 

‘Sivil Anayasa’nın tetiklediği “Türk” ve “Türkiyelilik” kavramı üzerine devam ediyoruz.

1965’te Hacettepe Üniversitesi’nden Aydın Toros’un araştırmasına göre, Türkçe’den başka dilleri konuşanların oranı %9, Kürtçe konuşanların oranı %7, Kürtçe dışında konuşanlar %2 civarındaydı. 1990 tarihli bir veriye göre Zaza-Kurmanç ayırımına dahi gitmeksizin ana dili Kürtçe olanların sayısı 7 milyon 50 bin civarındaydı. Türkiye’de yaşayan nüfusun %80’ininden fazlası, yani büyük bir çoğunluğu yaklaşık 1.000 yıldan beri Türkçe konuşan, Türk kültürü ve değerler sistemini temsil eden, İslam dinini ortak bir paydada paylaşan ve sosyal bir aktör olarak, devleti kuran hakim grubu veya antropolojik deyim ile “büyük toplum”u oluşturmaktadır. Diğerleri yan-kültür alanını oluşturmaktadırlar. Batı sosyolojisi ve antropolojisine göre de ulus-devlet veya millet-yapma standart kültürü temsil eden ancak “Türklük”te birleşmekle mümkündür. Yerleşik alanın (coğrafya, yurt) adına da Türklerin yaşadığı coğrafyanın adı verilmiştir. Buradan hareketle, coğrafyayı, yani “Türkiye”yi kabul ederken, bu coğrafyaya adını veren “Türk” gerçeğini reddederek, “Türkiyeliyim” tarzında bir tutumu sergileyen zihniyetin, aslında bilinç altı etnisite kimliğini sürdürmek suretiyle “milletleşme” olgusunun önünü tıkamak isteyenler olduğu açıktır.

Türklük, standart kültürü temsil eden büyük toplum veya egemen kültürdür, sosyal gerçektir ve asla bir kod ya da şifre değildir. Ümmet ideolojisini yanlış algılayan “cemaatleşme” diye belirlenen tabaka ile tarihsel etnisite kimliğini sürdüren yabancı soylu unsurların ittifakı, standart kültürü temsil eden “Türklük” olgusunu devreden çıkararak, sadece bir coğrafya parçasını belirleyen, buna karşılık kültür, norm ve değerler sistemini reddeden bir “Türkiyeliyim” sevdasına kapılmışlardır. Bu akım, tamamen bölücü nitelikte ve ülkeyi federal yapıya sürüklemekte, temelinde ise ileri sürüldüğü AB, küreselleşme atılımları ve bilimsel yaklaşımlar değil, cemaatleşme ve yabancı soylu “elitist” zihniyetlerin bakış açıları egemendir. Fransa’da 5, Almanya’da 4 etnik grup vardır. Ancak, bu etnik ve yan grupların hepsi de mevcut yasalar çerçevesi içinde “Almanım”, “Fransızım”, “İspanyolum” demekle yükümlü olup öyle söylemektedirler. Almanyalıyım, İspanyalıyım veya Fransalıyım denmemektedir. Bu yaklaşım, “millet olma” sürecinin sağladığı kültürel terbiye, “mannerizm” ve yasallığın bir gereğidir.

Reha Oğuz Türkkan’a göre millet kimliği şifresinin anahtarları içinde; dil, yurt, din, kültür, tarih, soy-ırk gibi çok sayıda anahtar vardır. Sadece dil birliği bu şifreyi açmaya yetemez. Anası babası Türk olduğu halde Türkçe bilmeyenler; Türkiye dışındaki Türkler ile ana-baba Türk iken, Avrupa kültürünü benimseyen Türkler “Türk değil” diye dışlanamaz. Türklerin ortak bir dini (İslamiyet) olduğu ileri sürülürse Ortodoks Gagauz Türkleri ne olacaktır? Anadolu’daki ve Türkistan’daki Türklerin tarihi 1.000 yıldır ortak olmadığı halde her ikisi de Türk’tür. Farklı soya mensup ana-babadan doğsa da aralarında yaşadığı için kendisini Türk gibi hissedip aidiyet kesbedenlere de “Türk değil!” denemez. Biz Türkler; Türkçe konuşan, Alt-Turanid ırktan, Akdeniz’den Orta Asya’ya ve Kafkaslara kadar uzanan toprakları yurt edinmiş, Müslüman ve eski Türk-İslam ve yeni Batı sentezi kültürlü, Orta Asya-Avrasya, Kafkaslar, Ortadoğu ve Anadolu’da tarih içinde oluşmuş bir milletiz. Bu 6-7 özelliği ‘çoğumuz’ taşırız.

Doğu ve Güneydoğu’da Türk, Kurmanç, Zaza, Alevi, Sünni aşiret yapılaşması sosyal bir gerçektir. Tarihsel süreçte Türkmenlerin Kürtleşmesi, Kürtlerin Türkmenleşmesi, Zazaların da Kurmançlaşması yörenin temel özellikleri içindedir. Bu millet-altı yapı ile Türkiye’nin ulus-devlet oluşumunun gerçekleştirilmesi de mümkün değildir. Batı toplumları Rönesans/Reform hareketleriyle ulus-devlet sürecini 2-3 yüzyıl önce gerçekleştirerek özgürlükçü, demokratik ve kendini yöneten bir modele dönüşmüştür. Aynı yıllarda Osmanlı toplumu, kavim bilincini (asabiyesini) reddederek, mutlak bir ümmet ideolojisi içinde kimlik kaybına neden olmuştur.

Sonuç olarak Atatürk’ün; “Memleketin sahibi ve devletin kurucusu biz Türkler, kavm-i necip adı altında Araplara ve sarayın sadık hadimi Arnavutlara feda edildik!” sözleriyle Türklük olgusunun geri plana itilmiş olduğu vurgulanmış, Cumhuriyet’le birlikte Türklük olgusu öne çıkarılmış, ulus-devlet bilincinin “dilde/duyguda ortak bir paydada birleşme” anlamındaki ortak milliyetçilik paydası esas alınmış, toplumsal sözleşme olarak benimsenmiştir. Türklükle sorunu olanlara ‘Türk rengi belirgin olmalı, Türklük, Türkiyelilik ile sulandırılmamalıdır!’ diyoruz.

Celalettin Yavuz

Güvenlik Politikaları Uzmanı Lisans ve Y. Lisans öğrenimini Milli Savunma Üniversitesinde (Deniz Harp Okulu – 1974; Deniz Harp Enstitüsü-1983) tamamladı. Daha sonra Silahlı Kuvvetler Akademisi öğrenimi (1985-86) gördü ve “Irak’ın Geleceği” ile ilgili bitirme tezini yazdı. 1989-1991 döneminde Führungsakademie (Hamburg/Almanya) 2 yıllık Güvenlik Politikası-Strateji-Stratejik İstihbarat-Jeopolitik, Askeri Tarih eğitimi aldı. “İstanbul Boğazı’nın Karadeniz Sahildarı Ülkeler Üzerindeki Jeopolitik ve Stratejik Etkileri” (Almanca) başlıklı mezuniyet tezini yazdı. Genelkurmay Personel Başkanlığı’nda görevli iken Kıbrıs Barış Harekâtı’nın madalya ve taltif projesini gerçekleştirdi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargâhında NATO Planlama direktifleri ve kuvvet plan çalışmaları üzerinde çalıştı. Ayrıca bir yıl boyunca Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Toplantı Dosyasını hazırladı. Ege'de gerilimli 1980'li ve 1990'lı yıllarda 2 ayrı geminin komutanlıklarını yaptı. 1994-1997 döneminde Almanya'da Deniz Ataşeliği sırasında Deniz Ataşe Birliği'nin başkanlığına (doyen) ve 143 kişilik Askeri Ataşeler Birliği'nin Yönetim Kuruluna seçildi. Daha sonra Mersin’de Karakol ve Çıkarma Gemileri Komodorluğu’nun ardından Genelkurmay Yunanistan Kıbrıs Dairesinde Yunanistan Şube Müdürü iken “Türk-Yunan Ege’de Güven Arttırıcı Önlemler Paketi” projesinin (Ocak 2000) yöneticiliğini yaptı. Türk-Yunan sorunları üzerinde General-Amiral Oryantasyon Kursu, Harp Akademileri, Milli Güvenlik Akademisi ve TSK İstihbarat Okulu'nda dersler veren Yavuz, Deniz Harp Okulu Dekanı olduğu 2001-2003 döneminde "Denizcilik Tarihi-Deniz Stratejisi", "Askeri Strateji" ve "Liderlik" dersleri verdi. 1994’te Dr., 2002’de Doç.Dr. olan Yavuz, Milli Güvenlik Akademisi öğretim üyesi iken 30 Mart 2004’te istekle emekli oldu ve BİLKENT Üniversitesi’ne ilaveten Milli Güvenlik Akademisi’nde Türk-Yunan Sorunları, Suriye, Ortadoğu, Terörle Mücadele dersleri, 2012’de Prof.Dr. olduktan sonra da Atılım Üniversitesi’nde (2012-2013) ve Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsünde (2013 Bahar) Y. Lisans ve Doktora, Ufuk ve Başkent üniversitelerinde lisans dersleri verdi. 2022 yılı başlarında adı Topkapı Üniversitesi olarak değiştirilen “Ayvansaray Üniversitesi”nde İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nin kurucu dekanlığını yapan, fakülteyi 16 bölüme çıkartan Prof.Dr. Yavuz, “İstihbarat, Strateji ve Terörizm/Avrupa'da Terör Örgütleri” gibi 3 farklı konuda sertifika dersleri yanında İstanbul Topkapı Üniversitesi’nde lisans ve Y. Lisans dersleri verdi. Güvenlik Bilimleri ve Uygulamaları Y. Lisans programının kurucu ABD Başkanlığını Eylül 2022’ye kadar sürdürerek “Küresel Güvenlik Stratejileri” üzerine sertifika programı hazırladı. Mayıs 2020 ayında uluslararası sempozyum düzenledi ve bizzat sunum yaptı. Milli Savunma Üniversitesi’nde (Harp Akademileri) 2019 yılından beri “Dış Politika Analizi” ile “Küresel Güvenlik Stratejileri” başlıklı ders verdi. Genelkurmay SAREM “Dış Uzman”lık (2003-2010), Türk Askeri Tarih Kurulu (TATK) Genel Kurul üyeliği (1999-2007), Gnkur. Atatürk Araştırma ve Eğitim Merkezi “ATAREM” Genel Kurul Kurucu Üyeliği (1999-2007), Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim/Öğretim Kurulu üyeliği (2001-2003), Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) “Strateji” Grubu üyeliği (2005-2011), Türk Ocakları Genel Merkezi Hars Heyeti (en üst düzeydeki kültür kurulu) üyeliği (2004-2010), TÜRKSAM düşünce kuruluşunun Kurucu Başkan Yardımcısı ve Terör Bölümü Başkanlığı (2008-2012) yapan Prof.Dr. Yavuz, pek çok süreli yayının yayın ve hakem kurullarında yer almaktadır. Almanca ve İngilizce bilen Prof.Dr. Yavuz’un “Güvenlik politikaları, Askeri Tarih/Strateji, İstihbarat, Ortadoğu, çevre ülkeler, terörle mücadele, bölgesel-küresel sorunlar, küresel güvenlik stratejileri ve Deniz Tarihi konularında, çoğu müstakilen yazılmış 30’un üzerinde kitabı ve süreli dergilerde yazılmış çok sayıda makalesi mevcuttur. Halen Anadolu Ajansı ve Yeni Şafak gazetesinin “Düşünce Günlüğü” bölümünde her ay “Bölgesel ve Küresel Güvenlik Politikaları” üzerine analizleri yayınlanan Yavuz’un son dönemde Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE)’de konferansları, sitesinde yazıları yayınlanmakta olup, gene son zamanlarda Devlet Dergisi ve Türk Yurdu dergilerinde de yazıları yayınlanmaktadır. Ayrıca, Eylül 2022’den itibaren TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu’nda haftada bir gün “Mavi Vatan” adlı bir programın yapımcılığını (ve yorumculuğunu) yapmaktadır. Ankara’da ikame eden Prof.Dr. Yavuz, evli, iki çocuk babası olup Almanca ve İngilizce bilmektedir.

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
    Tüm Yorumlar (2)
    • A.Yasar YÜCEOKUR

      Sayin Yavuz bey,yazilarinizi okuyorum. Tesekkürlerimi arz ederim. Hayir diyenler Prof.dr Tasagil i dinlesinler artarda yeter.kimin ne oldugu belli olsun. Ayni avrupada oldugu gibi. En son cümleniz mükemmel.hörmetlerimle.

      Yanıtla
      +0
      -0
    • İbrahim Akh

      Harika bir yazı dizisi

      Yanıtla
      +0
      -0