WOTTV E-DERGİ
DOLAR 33,1648 0.03%
EURO 35,9728 0.13%
ALTIN 2.605,85-0,12
BITCOIN 2130287-3,11%
Türklerin İktisata Bakışı Neden Farklı

Türklerin İktisata Bakışı Neden Farklı

10 Temmuz 2024 13:37
Türklerin İktisata Bakışı Neden Farklı
0

BEĞENDİM

Deniz İSTİKBAL – 10 Temmuz 2024

 

İktisat, ekonomi, gelir ve refah gibi terimler bireyler tarafından farklı algılanabilir. Ancak birbirleriyle bağlantılı olan bu terimler günlük yaşamda çokça konuşulan ve tartışılan meseleler. Özellikle Türklerin iktisada bakışı olgusu burada önem taşıyor. Bir farkındalık olarak öne çıkan Türklerin iktisadi davranışları kendi içerisinde tarihsel özellikler taşıyor. Kültür, kamuya bakış, gelir dağılımı, refaha ulaşma arzusu ve iş disiplini olarak sıralanabilecek davranışlar uzun yıllara dayanan tercihlerin bir yansıması olarak okunabilir.

Örneğin Alman, Çinli, Malezyalı veya İngilizlerin harcama tercihleriyle Türkler arasında önemli farklar bulunuyor. En başta gelen etmen yıllık gelir miktarı olurken harcama kültürü de diğerlerinden ayrışıyor. Türkler elde ettikleri gelirde yatırımları para birimi veya değerli madenler yönünde yaparken diğerleri borsa veya yatırım fonları gibi alanlarda gelirlerini değerlendiriyor. Bu tercihlerin nedenlerini sorgulamak, doğru veya yanlış olarak tanımlamak bireylere göre değişebilir. Fakat bir realite olarak karşımıza finansal okuryazarlığın Türkiye genelinde düşük oluşu göze çarpıyor. Örneğin lüks tüketim ürünleri Batılı ülkelerde bir gereklilik olarak görülmezken Türkiye’de zorunlu alınması gereken şeklinde lanse ediliyor. Lüks tüketimin gerçekleşmesi sonrası ödemede yaşanılan sıkıntı sosyolojik ve psikolojik olarak toplum kesimlerine negatif yansıyor. Ancak birey lüks tüketim ürünlerine geçim sıkıntısı çekse dahi elde etme konusunda ısrar gösteriyor. Yaşam maliyetlerinin son yıllarda artış göstermesine kıyasla krediler üzerinden lüks tüketim ürünlerine talebin artması da bu perspektifle değerlendirildiğinde karşımıza orta gelir grubunda yer alan ülkelerle aynı sorun çıkıyor.

Bireylerin iktisadi tercihleri genel hatlarıyla rasyonel olarak kabul edilir. Fakat birçok ülkede finansal kanallara erişim geçmiş yıllara kıyasla büyük oranda gelişim gösterdi. Bankalar üzerinden elde edilen kredi imkânları ev, araba ve diğer ürünleri erişimi kolaylaştırdı ve orta gelir grupları daha geniş refaha erişti. Bunun sonucu olarak orta gelir grubu gelişmekte olan ülkelerde artarak günümüze kadar geldi. Fakat salgın sonrası meydana gelen iktisadi kriz süreci tersine çevirdi. Enflasyonun artış göstermesi alt ve orta gelir gruplarında yıkıcı etki yarattı. 2020-2024 dönemi bu açıdan yaklaşıldığında uzun yıllar etkisi sürecek bir iktisadi krize dönüştü. Dünya Bankası mevcut sürecin iyileşmesi için 2026-2027 yıllarını işaret etse de pek çok ülkede iktidarlar yaşanılan kriz nedeniyle değişim gösterdi.

Peki, Türklerin küresel krize rağmen tercihlerinde nasıl bir değişim yaşandığı sorusu gündeme gelebilir. Yapılan anketlerde yola çıkarak farklı çıkarımlar yapılabilir. Örneğin geliri 20-25 bin TL arasında olan bireyler üzerinde yapılan bir ankette genç bireylerin orta ve uzun vadeli finansal tercihleri sorunlu görünüyor. Gelirin büyük kısmı kredi ve kredi kartlarına giderken banka süreçten en karlı çıkan taraf oluyor. Kısır bir döngü şekline dönüşen ödemeler bireylerin faiz giderlerini artırıyor ve gelirin büyük kısmı tasarruf olarak değerlendirilemiyor. Toplumsal olarak bir sorun haline gelen kısır döngü bireylere yapılan ankette daha ilginç problemleri öne çıkarıyor. Borçların ödenmesi halinde kişiler yeniden harcamalarını artırma ve borçlanma yönünde tercih yapacaklarını beyan ediyorlar. Özellikle gençler arasında yaygınlaşan durum sanal bir şekilde dayatılan tüketim alışkanlarının orta ve uzun vadede büyük sorunlara yol açabileceğine işaret ediyor.

Sonuç olarak Türklerin ekonomiye bakışı harcama alışkanlıkları üzerinden değerlendirilebilir. Kapitalizmin tüketim alışkanlarına maruz kalan ve toplum baskısına dönüşen lüks tüketim bireyler üzerinde psikolojik bir gereklilik olarak algılanıyor. Bunun önüne geçilmesi için ise önümüzde finansal okuryazarlığın geliştirilmesi ilk önlemlerden biri olarak bulunuyor. Fakat lüks tüketim alışkanlıklarının özendirilmemesi ve Batılı yaşam biçiminin bir gereklilik olarak sunulmaması büyük önem taşıyor.

Deniz İstikbal

Lisansını İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde (2016) tamamladı. Yüksek lisansını Marmara Üniversitesi Uluslararası Politik Ekonomi Bölümü’nde “Güney Kore ve Türkiye’nin Kalkınma Planlarının Ekonomi Politik Analizi” adlı tezi (2018) ile bitirdi. Doktora eğitimine İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde “Çin’in Afrika Yatırımlarının Ekonomi Politik Analizi” (2005-2018) adlı doktora tezi ile devam etmektedir. SETA’da ekonomi araştırmaları alanında çalışan İstikbal’in akademik ilgi alanlarında ekonomik kalkınma, ekonomi politik, enerji ekonomisi, enerji güvenliği, tarım ekonomisi, uluslararası finans kuruluşları, dış yardım, Afrika ve Asya Pasifik gibi konular yer almaktadır.

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.