WOTTV E-DERGİ
DOLAR 34,0204 -0.14%
EURO 38,0462 0.3%
ALTIN 2.826,100,84
BITCOIN 21526436,10%
Türk Kimliği Üzerine-8: Türklerde Şefkat, İnsanlık ve Diğer Dinlere Karşı Hoşgörü

Türk Kimliği Üzerine-8: Türklerde Şefkat, İnsanlık ve Diğer Dinlere Karşı Hoşgörü

28 Mayıs 2024 11:38
Türk Kimliği Üzerine-8: Türklerde Şefkat, İnsanlık ve Diğer Dinlere Karşı Hoşgörü
0

BEĞENDİM

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 28 Mayıs 2024

 

Önceki bölümde Türk’ün savaşçılığı ve kahramanlığı gibi özellikleri üzerinde duruldu. Bugün Türklerin tek tanrılı olmalarının gerekçesi, şefkati ve diğer dinlere karşı hoşgörüsü ele alındı.

Türklerin Tek Tanrılı Olması

Türklerin İslamiyet’ten önceki dönemde tek tanrılı olmalarının en önemli sebebi Merhum Prof. Dr. Bahaddin Ögel’den alıntılara göre, atla dolu olan günlük yaşamları idi. Zira, Türkler yere, yalnızca atlarının ayakları ile bağlı olup, kendilerini “yağız yer ile masmavi gök arasında asılmış ve boşlukta yürür gibi” düşünürlerdi. Başı gökte olan Türk’ün zihnini yoran ve kalbini dolduran tek şey üzerini kaplayan sonsuz mavilikti. Bu sonsuz gök kubbenin rengi ve tek kubbesi, onun düşüncelerini de birleştiren ve tek amaca yönelten önemli bir sebepti. Tıpkı ailesini, kendi başkanlığında toplayan kubbeli otağı ve evi gibi idi. Nasıl ki otağın altında bir aile reisi, gök kubbenin altında da bir Türk kağanı vardı, o halde bu sonsuz ve mavi kubbenin, onun üstünde dolaşan güneş, ay ve yıldızların da bir sahibi ve hakanı olmalıydı. Her şeyi yaratmış ve yaratıklara da yaşasınlar diye yerleri ve suları bahşetmişti. Bu düşünce yapısı nedeniyledir ki, Türkler daha çok erken çağlarda “tek Tanrıya” inanmışlardı.

Türklerin Şefkati ve Diğer Dinler Yaklaşımları

Savaşçılığı ve kahramanlığı yanında şefkat ve insani duygularla da dolu olan Türkler için  bir “Hıristiyan” yazar şöyle yazmaktadır: Birinci Haçlı Seferi sırasında kuşatılan şehir ele geçirildiğinde katliam korkunçtur. Mağlupların kanları sokaklarda su gibi akar. Süvariler geçerken etrafa kan sıçratırlar. Buna karşılık, İkinci haçlı Seferi’nde bozguna uğrayan Haçlı askerlerinin; “perişan haline acıyan Türkler onlara yiyecek verir, yaralarını tedavi ederler. Böylesine müthiş savaşan bu insanların, Haçlıların kavrayamadığı merhamet, onları şaşkına çevirir. Üç bin Haçlı askeri Müslüman olur. Haçlı kaynakları bu olaydan, ‘Ey hıyanetten daha zalim olan merhamet’ ve ‘Türkler iyilikleri ile dinimizi satın aldılar!’ diye bahsederler.

Türk’ün yüksek insani ve adalet özelliklerini Atatürk de şöyle açıklar: “Hiçbir millet, milletimizden ziyade yabancı unsurların itikat ve adetlerine riayet etmemiştir. Hatta denilebilir ki diğer din sahiplerinin dinine ve milliyetine riayetkar olan yegane millet bizim milletimizdir.”

Fatih İstanbul’da bulduğu dini ve milli teşkilatı olduğu gibi bıraktı. Rum Patrik’i, Bulgar Eksarhı ve Ermeni Katagigosu gibi Hıristiyan din reislerine imtiyaz ve serbestlik verildi. Türkiye’deki Hıristiyan, Yahudi ve diğer dinlere mensup toplumları birer “azınlık” olarak görme yanlışlığının Lozan Konferansı ile gündeme geldiği iddia edilir. Avrupalı milletler arasındaki ayırım konusu aynen şöyle açıklanmaktadır:

“…Batı Avrupa insanları yabancı sevmez. Kabile toplumları birbirlerini keserler, yerler. Sezar’ın Galya Savaşlarından beri bunun örnekleri çoktur. Kabileler birbirlerini yerler, başka kabileleri yardıma çağırırlar, o yardıma çağırdıkları kabileler de yardım ettiklerini yemeğe başlarlar bir müddet sonra. Bunun örnekleri çoktur ve toplumun içine, aşağı yukarı Orta Çağlarda yabancı bir unsur girmiştir; Yahudi. Hazmedememişlerdir. Yani, Hıristiyanlığın Yahudileri lanetlemesi diye bir olay vardır İznik Konsülünde. Lanetleme! Dikkat edin, karar değil, lanetleme. Karar düzeltilir, lanetleme kalır. Bu lanetleme kararına rağmen, Doğudaki Hıristiyanlarla Yahudilerin arasında o kadar büyük itişme olmadığı halde, Batıda nedense buna çok uyulmuştur ve sık sık pogromlar, Yahudi öldürmeler, hakaretler, gettolar-mesela getto yoktur doğuda-ortaya çıkmıştır.”

Buna karşılık Osmanlı toplumunun, Osmanlı Devleti’nin bulunduğu cemiyetin Orta Doğu’da yer aldığı, burada mevcut tarihi mirasın firavunlar döneminden beri süre geldiği, bu bölgede kurulan imparatorlukların hepsinin daima başka dinlerden ve dillerden geldikleri halde, bölge insanlarını yönetmeye alışmış oldukları, ifade edilmektedir.

Not: Yazı dizisine “Türk Kimliği Üzerine-9” ile devam edilecektir.

celalettin yavuz
Celalettin Yavuz

Güvenlik Politikaları Uzmanı Lisans ve Y. Lisans öğrenimini Milli Savunma Üniversitesinde (Deniz Harp Okulu – 1974; Deniz Harp Enstitüsü-1983) tamamladı. Daha sonra Silahlı Kuvvetler Akademisi öğrenimi (1985-86) gördü ve “Irak’ın Geleceği” ile ilgili bitirme tezini yazdı. 1989-1991 döneminde Führungsakademie (Hamburg/Almanya) 2 yıllık Güvenlik Politikası-Strateji-Stratejik İstihbarat-Jeopolitik, Askeri Tarih eğitimi aldı. “İstanbul Boğazı’nın Karadeniz Sahildarı Ülkeler Üzerindeki Jeopolitik ve Stratejik Etkileri” (Almanca) başlıklı mezuniyet tezini yazdı. Genelkurmay Personel Başkanlığı’nda görevli iken Kıbrıs Barış Harekâtı’nın madalya ve taltif projesini gerçekleştirdi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargâhında NATO Planlama direktifleri ve kuvvet plan çalışmaları üzerinde çalıştı. Ayrıca bir yıl boyunca Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Toplantı Dosyasını hazırladı. Ege'de gerilimli 1980'li ve 1990'lı yıllarda 2 ayrı geminin komutanlıklarını yaptı. 1994-1997 döneminde Almanya'da Deniz Ataşeliği sırasında Deniz Ataşe Birliği'nin başkanlığına (doyen) ve 143 kişilik Askeri Ataşeler Birliği'nin Yönetim Kuruluna seçildi. Daha sonra Mersin’de Karakol ve Çıkarma Gemileri Komodorluğu’nun ardından Genelkurmay Yunanistan Kıbrıs Dairesinde Yunanistan Şube Müdürü iken “Türk-Yunan Ege’de Güven Arttırıcı Önlemler Paketi” projesinin (Ocak 2000) yöneticiliğini yaptı. Türk-Yunan sorunları üzerinde General-Amiral Oryantasyon Kursu, Harp Akademileri, Milli Güvenlik Akademisi ve TSK İstihbarat Okulu'nda dersler veren Yavuz, Deniz Harp Okulu Dekanı olduğu 2001-2003 döneminde "Denizcilik Tarihi-Deniz Stratejisi", "Askeri Strateji" ve "Liderlik" dersleri verdi. 1994’te Dr., 2002’de Doç.Dr. olan Yavuz, Milli Güvenlik Akademisi öğretim üyesi iken 30 Mart 2004’te istekle emekli oldu ve BİLKENT Üniversitesi’ne ilaveten Milli Güvenlik Akademisi’nde Türk-Yunan Sorunları, Suriye, Ortadoğu, Terörle Mücadele dersleri, 2012’de Prof.Dr. olduktan sonra da Atılım Üniversitesi’nde (2012-2013) ve Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsünde (2013 Bahar) Y. Lisans ve Doktora, Ufuk ve Başkent üniversitelerinde lisans dersleri verdi. 2022 yılı başlarında adı Topkapı Üniversitesi olarak değiştirilen “Ayvansaray Üniversitesi”nde İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nin kurucu dekanlığını yapan, fakülteyi 16 bölüme çıkartan Prof.Dr. Yavuz, “İstihbarat, Strateji ve Terörizm/Avrupa'da Terör Örgütleri” gibi 3 farklı konuda sertifika dersleri yanında İstanbul Topkapı Üniversitesi’nde lisans ve Y. Lisans dersleri verdi. Güvenlik Bilimleri ve Uygulamaları Y. Lisans programının kurucu ABD Başkanlığını Eylül 2022’ye kadar sürdürerek “Küresel Güvenlik Stratejileri” üzerine sertifika programı hazırladı. Mayıs 2020 ayında uluslararası sempozyum düzenledi ve bizzat sunum yaptı. Milli Savunma Üniversitesi’nde (Harp Akademileri) 2019 yılından beri “Dış Politika Analizi” ile “Küresel Güvenlik Stratejileri” başlıklı ders verdi. Genelkurmay SAREM “Dış Uzman”lık (2003-2010), Türk Askeri Tarih Kurulu (TATK) Genel Kurul üyeliği (1999-2007), Gnkur. Atatürk Araştırma ve Eğitim Merkezi “ATAREM” Genel Kurul Kurucu Üyeliği (1999-2007), Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim/Öğretim Kurulu üyeliği (2001-2003), Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) “Strateji” Grubu üyeliği (2005-2011), Türk Ocakları Genel Merkezi Hars Heyeti (en üst düzeydeki kültür kurulu) üyeliği (2004-2010), TÜRKSAM düşünce kuruluşunun Kurucu Başkan Yardımcısı ve Terör Bölümü Başkanlığı (2008-2012) yapan Prof.Dr. Yavuz, pek çok süreli yayının yayın ve hakem kurullarında yer almaktadır. Almanca ve İngilizce bilen Prof.Dr. Yavuz’un “Güvenlik politikaları, Askeri Tarih/Strateji, İstihbarat, Ortadoğu, çevre ülkeler, terörle mücadele, bölgesel-küresel sorunlar, küresel güvenlik stratejileri ve Deniz Tarihi konularında, çoğu müstakilen yazılmış 30’un üzerinde kitabı ve süreli dergilerde yazılmış çok sayıda makalesi mevcuttur. Halen Anadolu Ajansı ve Yeni Şafak gazetesinin “Düşünce Günlüğü” bölümünde her ay “Bölgesel ve Küresel Güvenlik Politikaları” üzerine analizleri yayınlanan Yavuz’un son dönemde Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE)’de konferansları, sitesinde yazıları yayınlanmakta olup, gene son zamanlarda Devlet Dergisi ve Türk Yurdu dergilerinde de yazıları yayınlanmaktadır. Ayrıca, Eylül 2022’den itibaren TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu’nda haftada bir gün “Mavi Vatan” adlı bir programın yapımcılığını (ve yorumculuğunu) yapmaktadır. Ankara’da ikame eden Prof.Dr. Yavuz, evli, iki çocuk babası olup Almanca ve İngilizce bilmektedir.

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.