Prof.Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 9 Haziran 2024
Önceki bölümde Bozkır/göçebe kültürü farkı ve Wittek’e göre Türklerin bir cihan imparatorluğu kurması; bugün eskiçağ Türklerinde aile, siyasi ve sosyal yapı, vb ele alındı.
İslamiyet Öncesi Türklerde Aile (Oğuş)
Aile sosyal bünyenin çekirdeği durumundaydı. Türk ailesi anne, baba, çocuktan müteşekkil bugünkü modem aileye benzer küçük aile tipidir. Eski Yunan, Roma, Slav aileleri büyük ailelerdi. Aile reisi ailenin diğer fertleri üstünde kesin söz sahibi idi, onlara kendi mülkü gibi muamele ederdi. Bu ailelerde mülkiyet kollektifti. Türklerde ise mülk ortaklığı yalnız otlaklar ile hayvanlar üzerinde idi. Evlenen erkek/kız baba ocağından hisselerini alarak ayrılır, yeni bir ev kurardı. Baba evi ise en küçük oğula kalırdı. Cemiyette saygı gören, ata binen, ok atan, hatta güreş gibi ağır sporlar bile yapan kadın, erkekle eşit haklara sahipti. Tek kadınla evlenme yaygındı. Cemiyetin çekirdeği olan ailenin yapısı devletin bütün kuruluşlarını etkilemekteydi.
Soy (Urug); aileler birliği, aralarında kan bağı ve dayanışma olan topluluktur. Boy (Bod); siyasi dayanışma amacıyla bir araya gelen soylardan teşekkül eder. Aralarında dil birliği vardır, başında bey bulunurdu. Beyin görevi hak ve adaleti düzenlemek, gerektiğinde boyun çıkarlarını korumaktı. Belirli toprakları ve savaşçıları vardı. Malları başka topluluklarınkinden özel damgaları ile ayırt edilmekteydi. Aile ve soyların temsilcileri seçici heyeti meydana getirirdi. Bu heyet eski Türk devletlerinde mevcut meclislerin, ilk küçük örnekleridir. Bodun; boylar birliğine bodun denir. Başında Han bulunurdu. Aralarında sıkı bir işbirliği bulunan siyasi topluluklardır. İl (Devlet); bodunların birleşmesinden meydana gelen yurt olup, milleti huzur ve barış içinde yaşatan bir siyasi kuruluştur. Kan bağı ve dil birliği değil, amaçlar önemlidir.
İslam öncesi Türk devletlerindeki devlet teşkilatının temel özellikleri; istiklal, ülke, halk ve kanun (töre)’du. İstiklal (bağımsızlık); devlette gerçek istiklal, bunun yalnız idareci zümre tarafından değil, bütün halk tarafından istenmesiyle belirir. Böyle bir ortak bağımsızlık şuuru, Türkler arasında çok eski zamanlardan ve her zaman var olmuştur. İstiklal duygusunun temeli Türklerin bozkır kültüründe her zaman yer değiştirmesine dayanmaktaydı. Geçim vasıtası olan hayvanlarını alarak hür iklimlere doğru gidebildiği için ağır dış baskılara ve esarete boyun eğmiyordu. Bozkırın güç yaşama şartları da onun için hayat mücadelesinde iyi bir öğretici idi.
Ülke veya toprak, Türk hakanlıklarında ülke hükümdar ailesinin mülkü değil, bütün milletin ortak toprağı, hükümdarın korumakla görevli olduğu ata yadigarı idi. Yalnız hür ve müstakil oturabildiği toprağı vatan sayılırdı. Bu şartlar bulunmadığı zaman yeni yurt ararlardı.
Eski Türk topluluklarında kişiler özel mülkiyete ve ferdi hukuka sahiptiler. Bozkır Türk devletlerinde öyle bir hürriyet havası vardı ki, en küçük bir aile bile başlı başına bir il sayılabilirdi. Bu teşkilat sayesinde birliğe dahil boylar birbirinden kolayca ayrılabiliyor, istenilen yerde yeniden il kurabiliyordu. Bozkırlı Türk devletlerinde sadece otlaklar ve yaylaklar devlet malı idi. Sürü sahiplerinden alınan vergilerle ilin ortak ihtiyaçları karşılanırdı.
Türk topluluklarında “Toprak köleliği” söz konusu değildi. Yerleşik medeniyetlerde askerler imtiyazlı bir sınıfken Türklerde ise kadın erkek bütün fertler tabii ve devamlı savaşçı olduklarından askerlik ayırıcı bir özellik sayılmazdı. Gök Tanrı inancında ruhban sınıfına yer yoktu. İslam öncesi Türk devletleri, herhangi bir ailenin kılıç zoru ile meydana getirdiği bir yığınlar birliği olmayıp, devlet-millet el ele idi.
Kanun (Töre), eski Türk sosyal hayatını düzenleyen hukuki kaidelerin bütünüdür. Töre çevre ve şartlara uygun yaşayabilmenin gerekli kıldığı yeniliklere kendini uydurabilmekteydi. Türk hükümdarları pratik idareciler oldukları için yerine ve zamana göre meclislerin tasvibini alarak töreye yeni hükümler getirebiliyorlardı. Bununla beraber törenin adalet iyilik, eşitlik ve insanlık prensipleri anayasa niteliğinde değişmeyen maddeler idi. Gökyüzü ve dört yön Türk devletinin mekanını meydana getiriyordu. Devlet yeryüzünde ama iktidar Tanrı’dan geliyordu.
Not: Yazı dizisine “Türk Kimliği Üzerine-12” ile devam edilecektir.
GÜNDEM
12 saat önceGÜNDEM
18 saat önceGÜNDEM
18 saat önceGÜNDEM
2 gün önceGÜNDEM
2 gün önceGÜNDEM
2 gün önceGÜNDEM
2 gün önce