Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 06 Eylül 2024
Devletin ve milletin “gözbebeği” ve “disiplin” abidesi diye bilinen Harbiyeli’den beklenmedik bir yemin şekli görülünce 1962 ve 1963’te Kara Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir’in peşine takılarak gerçekleştirilen başarısız darbe girişimleri akla geldi. Bu yıl Kara Harp Okulu’ndan mezun olan 900 teğmenden yaklaşık 200’ünün “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!” şeklinde, haftalarca provayla pekiştirilen mezuniyet tören programı dışındaki çıkışları kamuoyunda farklı ancak büyük bir yankı yaratınca bu konu ele alındı.
Hatırlanacağı üzere Ağustos 2024 ayı içerisinde “Siyaset – TSK İlişkisi Alarm Veriyor” başlıklı yazıda FETÖ’den temizlenmeye çalışılan TSK’nın yeni bir siyaset girdabına çekilmekte olduğu uyarısında bulunmuştum. Gerekçe olarak da 2023 10 Kasım törenlerinde Tuzla Piyade Okulu’nda yaşanan olayları hatırlatarak, “Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı vb bile 10 Kasımlarda Anıtkabir’de anma törenine katılırken, Cemaatçi olduğu söylenen teğmenler hangi saikle Atatürk rozeti takmaktan imtina ettiler!” şeklinde bir ifade kullanmıştım. Benzer hususlar MHP Lideri Bahçeli’nin de bu son gelişme üzerine altını çizmiş olduğu gibi, Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde “kılıç şakırdatan” teğmenler için de geçerlidir. Burada sorulacak soru; “Teğmenlerin bir kısmını bu farklı ve ilave ‘yemin’ hareketine götüren sebepler nelerdir?”
Kabaca bakıldığı zaman bile bu hareketin, harp okullarında üzerinde titizlikle durulan askeri ritüellerden disipline aykırı olduğu açıkça görülebilmektedir. Aradan daha bir yıl bile geçmeden bir yandan Tuzla Piyade Okulu’nda emirler hilafına “Atatürk rozeti takmayan” teğmenler, bir yandan da emirler hilafına farklı yemin eden teğmenler! Her ikisi de masum sayılamaz.
Maksadımız, Milli Savunma Bakanlığı’nın 5 Eylül 2024 tarihli konuyla ilgili bilgilendirmesindeki gibi “Türk Silahlı Kuvvetlerimizi yıpratmaya ve kamuoyunda olumsuz algı oluşturmaya yönelik paylaşım, yorum ve değerlendirme” değildir. Ancak aynı bildiride yer alan “Disiplin mevzuatı kapsamında kastı, kusuru, ihmali veya sorumluluğu olan personel hakkında gereken işlemler yapılacaktır!” ifadesi de yeterli bulunmamaktadır. Bize göre Kara Harp Okulu’nda geçen yıl olduğu gibi bu yıl da belirgin bir disiplin zafiyeti vardır.
Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in, “Birtakım siyasetçi, aydın, emekli asker bu görüntülerden işte ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mesaj verildi!” şeklindeki ifadeleri eleştirmesi kabul edilebilir. Ancak “Ordunun üzerinden, askeri vesayet üretilmesinin bir takım yabancı projeler çerçevesinde en çok TSK’ye zarar verdiği”ne ilişkin ifadeleri de yeterli değildir.
Zira Temmuz 2003’te TSK’ye yabancı güçlerinin (ABD) reva gördüğü Çuval Olayı’nda Ak Parti iktidarı ortada yoktu. Aynı gün Orgeneral Hurşit Tolon TSK adına Washington’da ABD Bağımsızlık Günü’ne katılmayıp geri dönünce, çakma “Ergenekon Davası”ndan suçlandığında Ak Parti iktidarı ortada yoktu. 2002’de “Türkiye hep Batı’ya değil, artık yönünü Doğu’ya da çevirmelidir!” diyen MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç’ın daha sonra ABD’nin hedefine konarak çakma Ergenekon Davası ile suçlandığında Ak Parti iktidarı gene yoktu.
Eğer iktidar her aykırı gelişmeyi “yabancı güçlerin işi” diye nitelerse, açıkça yabancı parmağı olduğu iyice anlaşılan Balyoz, Ergenekon vb çakma davalarla TSK’nın en güzide komutan ve subaylarının gözden çıkartılmasında neredeydi? Yoksa “askeri vesayeti” ortadan kaldırmak için yabancı güçlerle işbirliği normal miydi? Normal ise buna çifte standart denemez mi?
Muhtemelen sivil otoriteye karşı olmayan teğmenlerin hareketi, Harp Okulu’nda mevcut bir “cemaatçi” yapılanmaya karşı olabilir. Zira iktidarın 2016 FETÖ darbe girişiminin ardından TSK eğitim kurumlarında yeni kadrolaşma hareketi ve YAŞ’da birçok bakanın general/amirallerin terfisine karar vermesi, TSK’yi siyasete sokmuştur. Kendisi iktidarın bir bakanı da olsa, MSB Güler, bu konuya en azından bundan sonra titizlikle yaklaşmalıdır.
Sonuç itibariyle, 1970’li yılların başında Deniz Harp Okulu’nun çalkantılı dönemini öğrenci, TSK görevinin sonlarına doğru yönetici (Dekan) olarak yaşayan biri olarak önerim; TSK’nin siyaset batağından ve varsa Harbiye’nin cemaatçi yapılanmadan kurtarılmasıdır. Ne dersiniz?
Evet,sayin Yavuz bey en cümleniz mükemmel.