WOTTV E-DERGİ
DOLAR 33,9974 0.29%
EURO 37,8529 0.64%
ALTIN 2.820,790,41
BITCOIN 1961047-3,13%
Sosyalleşmek mi Yalnız Kalmak mı?

Sosyalleşmek mi Yalnız Kalmak mı?

6 Eylül 2024 11:44
Sosyalleşmek mi Yalnız Kalmak mı?
0

BEĞENDİM

Rabia YAVUZ – 06 Eylül 2024

 

Sosyalleşmek, ailemizle beraber zaman geçirmek, bir grubun parçası olmak ve anlamlı bağlar kurma ihtiyacı insani deneyimlerin temel bir yönü. Bu psikolojik ihtiyaca, “bağlılık” diyoruz ve bu ihtiyaç hayatlarımızı nasıl yaşadığımız, kararlarımızı nasıl aldığımız ve ruh sağlığımız gibi birçok deneyimizin üzerinde derin etkilere neden oluyor.

İnsan canlısının doğası gereği sosyal olduğunu hep duyarız. Kendi başına ortaya çıkmayan insan kendi başına da hayatta kalamaz, özellikle yaşamın ilk yıllarında. İlerleyen zamanlarda ise yetkinliğimiz arttıkça bağımsızlaşabilir ve seçim yapabilir hale geliriz.

Yalnız vakit geçirme ve başkalarıyla beraber olmak gibi iki farklı deneyim arasında gezinir hayatlarımız. Ne kadar yalnız kalmak ya da ne kadar sosyalleşmek sağlıklıdır sorusu gündeme gelir bu sefer de. Zaman zaman ben de bu soruyla karşılaşırım. Özellikle kendimizi başkalarının sosyalleşme pratikleriyle değerlendirdiğimizde “kendimize yeterince vakit ayırıyor muyuz” sorusu gündeme gelir.

Genel olarak birçoğumuzun güçlü ilişkilere daha fazla ihtiyaç duyduğunu gösteriyor çalışmalar. Lakin daha az sosyal bağlantıya ihtiyaç duyanlarımız da var. Bu kişiler genellikle daha çok sosyalleşmektense yalnızlığı tercih eder. İlişkileri olsa da yalnızca birkaç yakın ilişkiyi sürdürebilir. Bu farklılığa neyin katkıda bulunduğunu anlamak, insanlık hallerinin çeşitliliği hakkında bize yeni fikirler verebilir.

Araştırmalar, belirli kişilik özelliklerinin daha az bağlılık ihtiyacıyla bağlantılı olduğunu göstermiş. Kişilik özellikleri bu farklılıkların kaynağı noktasında ilk akla gelen yaklaşım. Kişilik; her bireyin yaşamı boyunca kendine özgü düşünme, davranma ve hissetme biçimine atıf yapar. Kişiliğin oluşumu ise mizaç gibi doğuştan getirdiğimiz özelliklerimiz ile aile dinamiklerimiz, içine doğduğumuz kültür ve bireyin büyüdüğü zamanın özelliklerinin birleşiminden oluşur.

Büyük Beş Kişilik Özelliği modeli kişilik farklılıkları söz konusu olduğunda en çok başvurulan modeldir. Örneğin aramızdaki bireysel farklılıklardan biri içe mi yoksa dışa mı dönük olduğumuz meselesidir. Boyutlarından biri olarak içe dönük mü yoksa dışa dönük mü olduğunuzu anlamak için modelin içinde yer alan “Konuşkan bir insanım” gibi cümlelere ne kadar katılıp katılmadığınıza göre karar verebilirsiniz. Kendinizi konuşkan biri olarak tanımlamıyorsanız içe dönük spektrumunda yer alan bir soruya yanıt vermiş olursunuz. İçe dönüklerin sosyal ilişkilere katılım konusunda güçlü motivasyonları olmaz. Dolayısıyla bağlılık ihtiyaçlarının azalmasına kişilik özellikleri de katkı sağlar.

Tek kişilik aktiviteler yapmaktan hoşlanan içe dönükler aşırı sosyal etkileşimlerden de dolayı yorgun ayrılır. Bu durum kişilerin ilişkilere değer vermedikleri anlamına gelmez. Aksine, daha büyük grup etkileşimleri yerine daha derin, bire bir bağlantıları tercih ettikleri anlamına gelir.

İnsan olmanın çeşitliliğini anlayarak ve onu kucaklayarak hem sosyal dünyada hem de bireysel alanımızda daha iyi yol alabiliriz. Hepimizin bağlantı kurmaya yönelik benzersiz ihtiyaçları olduğunu bilmek bu tür durumları kişiselleştirmek yerine kabul ederek saygı gösterme fırsatını bize sunabilir.

Sonuç olarak, insan deneyimleri insan sayısı kadar çeşitli ve zengin.

rabia yavuz
Rabia Yavuz

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.