WOTTV E-DERGİ
DOLAR 34,1026 0.24%
EURO 38,1457 0.1%
ALTIN 2.874,391,62
BITCOIN 2151428-0,53%
İsrail Sorunu’na ‘Dışarıdan’ Bakış!

İsrail Sorunu’na ‘Dışarıdan’ Bakış!

21 Kasım 2023 10:21
İsrail Sorunu’na ‘Dışarıdan’ Bakış!
0

BEĞENDİM

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 20 Kasım 2023

Türkiye, Katar ve İran İsrail’e karşı ortak ve etkili tavır alınmasını isteseler de İslam ülkeleri İsrail’i frenleyecek uzlaşıdan yoksundur. Bunu daha önce özellikle de 1973 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra petrol üreten Arap ülkeleri üzerinden gerçekleştirmişlerdi. İsrail’i Gazze Şeridi’nde durdurabilmek için öncelikle İsrail mallarına boykot uygulaması, takiben İsrail’e destek veren AB ülkeleri, Japonya, Güney Kore ve hatta Çin’e bile petrol ambargosu konabilir.

İslam Ülkelerinin Günümüzde ‘İsrail Sorunu’ndaki Durumları

İsrail vahşetini durdurma konusunda İslam ülkelerinin bakışları çok farklıdır. Özellikle Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn, Umman ve Kuveyt gibi petrol üreticisi zengin Arap ülkeleri İsrail’i dizginleme ve HAMAS’a askeri, mali ve siyasi destek konusunda oldukça isteksizler. Yemen’den İsrail’e yönelik füzeleri önlemek maksadıyla ABD’nin füze rampalarının kendi topraklarında konuşlanmasını kabul eden S. Arabistan, İsrail’le diplomatik normalleşmeyi askıya almış olsa da ülkesindeki ABD üslerinden Gazze Şeridi’ne saldıran İsrail’e ABD desteğine izin vermektedir. Bu Arap ülkeleri ABD’nin olası “kadife Devrimler”inden çekindiklerinden İsrail’e karşı etkili önlemler yerine ateşkes gibi önerilerle yetiniyor olabilirler.

İsrail’e komşu ancak yıllar önce İsrail’le diplomatik ilişkiler kurmuş Mısır ve Ürdün’ün İsrail Sorunu altında ezilen Filistinlilerle hem etnik hem de coğrafi yakınlıkları sebebiyle diğer Arap ülkeleri kadar kayıtsız kalabilmeleri mümkün değildir.  Ancak sınır komşusu oldukları için İsrail’in sıkça tehdidine maruz kalmaktadırlar. Sınır güvenliği ile HAMAS’a duyulan rahatsızlık sebebiyle İsrail ve Batılı müttefiklerinin saldırılarına karşı yetersiz tepkileri, dışarıdan beceriksiz politika izledikleri izlenimi vermektedir. Bu izlenimi destekleyecek şekilde sadece ateşkes ile şiddetli çatışmaların sona ermesi yönünde öneri getirmektedirler.

Arap ülkeleri içerisinde en keskin duruşu Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen gösterdi. Dört ülke üzerinde de müttefikleri İran’ın etkisi tartışılmaz olup İran gibi İsrail’deki Siyonist rejim karşıtıdırlar. Suriye’nin işgal edilen Golan Tepeleri ve bu son olay sırasında da İsrail uçaklarının sıkça Şam ve Halep hava alanlarını bombalamasının etkisi büyük. Lübnan’da ise Hizbullah’ın dominant konumu, ibreyi İran’a çeviriyor. Yemen ise şu ana kadar İsrail’e savaş açan tek ülke. Fas ve Sudan’ın İsrail’le iyi ilişkileri uzlaşmada engel iken, Cezayir de İsrail’e karşı bayrak açan Arap ülkeleri arasında yer almaktadır.

Ortadoğu’da barış ve istikrarın yerleşmesi için ABD ve İngiliz askeri üslerinin çekilmesi, İsrail’e doğrudan askeri desteğin kesilmesi ve “Siyonist gidişatın sona ermesi” ile mümkün olabileceğini ileri süren İran, son gelişmede İsrail kadar ABD’yi de suçlamıştır.

Türkiye ve Katar’ın durumu bölgede daha farklıdır. HAMAS’a her iki ülkenin de mali ve askeri destek verdiği değerlendirmesi çok yaygındır. İsrail’e doğalgaz satışını durdurmakla tehdit eden Katar, yoğun diplomasi trafiği içerisinde Arap ülkelerinden daha fazla ölçüde Filistin yanlısı duruş sergileyerek İsrail’i “savaş suçu” ve “soykırım” ile suçladı.

Bu arada olaya Türkiye dışından ve nispeten “tarafsız” baktığını söyleyenler İncirlik üssüne vurgu yaparak, Türkiye’nin popülizm ağırlıklı diplomasi yaptığını ve BM Güvenlik Konseyi üyeliği konusunda kendi statüsünü değiştirme amacında olduğunu ileri sürebilmektedirler.  Aynı görüşe göre, Siyonist rejimin politikalarını ve ABD’nin bölgedeki tutumunu sertçe eleştiren İran dahi gerçekte HAMAS’a Türkiye ve Katar kadar destek vermemiştir.

Sonuç itibariyle İsrail’i Gazze vahşetinden vazgeçirmek için gerekli yaptırımlar için İslam ülkeleri ve Arap ülkeleri uzlaşma işareti veremediler. BM’deki 193 ülkeden 121’i İsrail karşıtı tasarıları onaylarken, 72’si bu vahşete karşı ya üç maymunu oynamakta veya İsrail yandaşıdır. Neyse ki İrlanda, İspanya ve Avustralya’da bazı kıpırdanmalar var. Haydi hayırlısı…

celalettin yavuz
Celalettin Yavuz

Güvenlik Politikaları Uzmanı Lisans ve Y. Lisans öğrenimini Milli Savunma Üniversitesinde (Deniz Harp Okulu – 1974; Deniz Harp Enstitüsü-1983) tamamladı. Daha sonra Silahlı Kuvvetler Akademisi öğrenimi (1985-86) gördü ve “Irak’ın Geleceği” ile ilgili bitirme tezini yazdı. 1989-1991 döneminde Führungsakademie (Hamburg/Almanya) 2 yıllık Güvenlik Politikası-Strateji-Stratejik İstihbarat-Jeopolitik, Askeri Tarih eğitimi aldı. “İstanbul Boğazı’nın Karadeniz Sahildarı Ülkeler Üzerindeki Jeopolitik ve Stratejik Etkileri” (Almanca) başlıklı mezuniyet tezini yazdı. Genelkurmay Personel Başkanlığı’nda görevli iken Kıbrıs Barış Harekâtı’nın madalya ve taltif projesini gerçekleştirdi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargâhında NATO Planlama direktifleri ve kuvvet plan çalışmaları üzerinde çalıştı. Ayrıca bir yıl boyunca Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Toplantı Dosyasını hazırladı. Ege'de gerilimli 1980'li ve 1990'lı yıllarda 2 ayrı geminin komutanlıklarını yaptı. 1994-1997 döneminde Almanya'da Deniz Ataşeliği sırasında Deniz Ataşe Birliği'nin başkanlığına (doyen) ve 143 kişilik Askeri Ataşeler Birliği'nin Yönetim Kuruluna seçildi. Daha sonra Mersin’de Karakol ve Çıkarma Gemileri Komodorluğu’nun ardından Genelkurmay Yunanistan Kıbrıs Dairesinde Yunanistan Şube Müdürü iken “Türk-Yunan Ege’de Güven Arttırıcı Önlemler Paketi” projesinin (Ocak 2000) yöneticiliğini yaptı. Türk-Yunan sorunları üzerinde General-Amiral Oryantasyon Kursu, Harp Akademileri, Milli Güvenlik Akademisi ve TSK İstihbarat Okulu'nda dersler veren Yavuz, Deniz Harp Okulu Dekanı olduğu 2001-2003 döneminde "Denizcilik Tarihi-Deniz Stratejisi", "Askeri Strateji" ve "Liderlik" dersleri verdi. 1994’te Dr., 2002’de Doç.Dr. olan Yavuz, Milli Güvenlik Akademisi öğretim üyesi iken 30 Mart 2004’te istekle emekli oldu ve BİLKENT Üniversitesi’ne ilaveten Milli Güvenlik Akademisi’nde Türk-Yunan Sorunları, Suriye, Ortadoğu, Terörle Mücadele dersleri, 2012’de Prof.Dr. olduktan sonra da Atılım Üniversitesi’nde (2012-2013) ve Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsünde (2013 Bahar) Y. Lisans ve Doktora, Ufuk ve Başkent üniversitelerinde lisans dersleri verdi. 2022 yılı başlarında adı Topkapı Üniversitesi olarak değiştirilen “Ayvansaray Üniversitesi”nde İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nin kurucu dekanlığını yapan, fakülteyi 16 bölüme çıkartan Prof.Dr. Yavuz, “İstihbarat, Strateji ve Terörizm/Avrupa'da Terör Örgütleri” gibi 3 farklı konuda sertifika dersleri yanında İstanbul Topkapı Üniversitesi’nde lisans ve Y. Lisans dersleri verdi. Güvenlik Bilimleri ve Uygulamaları Y. Lisans programının kurucu ABD Başkanlığını Eylül 2022’ye kadar sürdürerek “Küresel Güvenlik Stratejileri” üzerine sertifika programı hazırladı. Mayıs 2020 ayında uluslararası sempozyum düzenledi ve bizzat sunum yaptı. Milli Savunma Üniversitesi’nde (Harp Akademileri) 2019 yılından beri “Dış Politika Analizi” ile “Küresel Güvenlik Stratejileri” başlıklı ders verdi. Genelkurmay SAREM “Dış Uzman”lık (2003-2010), Türk Askeri Tarih Kurulu (TATK) Genel Kurul üyeliği (1999-2007), Gnkur. Atatürk Araştırma ve Eğitim Merkezi “ATAREM” Genel Kurul Kurucu Üyeliği (1999-2007), Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim/Öğretim Kurulu üyeliği (2001-2003), Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) “Strateji” Grubu üyeliği (2005-2011), Türk Ocakları Genel Merkezi Hars Heyeti (en üst düzeydeki kültür kurulu) üyeliği (2004-2010), TÜRKSAM düşünce kuruluşunun Kurucu Başkan Yardımcısı ve Terör Bölümü Başkanlığı (2008-2012) yapan Prof.Dr. Yavuz, pek çok süreli yayının yayın ve hakem kurullarında yer almaktadır. Almanca ve İngilizce bilen Prof.Dr. Yavuz’un “Güvenlik politikaları, Askeri Tarih/Strateji, İstihbarat, Ortadoğu, çevre ülkeler, terörle mücadele, bölgesel-küresel sorunlar, küresel güvenlik stratejileri ve Deniz Tarihi konularında, çoğu müstakilen yazılmış 30’un üzerinde kitabı ve süreli dergilerde yazılmış çok sayıda makalesi mevcuttur. Halen Anadolu Ajansı ve Yeni Şafak gazetesinin “Düşünce Günlüğü” bölümünde her ay “Bölgesel ve Küresel Güvenlik Politikaları” üzerine analizleri yayınlanan Yavuz’un son dönemde Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE)’de konferansları, sitesinde yazıları yayınlanmakta olup, gene son zamanlarda Devlet Dergisi ve Türk Yurdu dergilerinde de yazıları yayınlanmaktadır. Ayrıca, Eylül 2022’den itibaren TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu’nda haftada bir gün “Mavi Vatan” adlı bir programın yapımcılığını (ve yorumculuğunu) yapmaktadır. Ankara’da ikame eden Prof.Dr. Yavuz, evli, iki çocuk babası olup Almanca ve İngilizce bilmektedir.

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
    Tüm Yorumlar (2)
    • İbrahim Akn

      Vahşet yapan bir ülke ve abileri insanlığı ve civdanı esir etmişler.. Arap baharı sonrası da koltuğundan olmak istemeyen Arap sultanları seslerini çıkartmadan haması bahane ederek yapılan katliama ve vahşete göz yumuyorlar

      Yanıtla
      +0
      -0
    • A.Yasar YÜCEOKUR

      Cok tesekkür ederim,sachlich olarak konuyu analiz edip bir sonunda degerlendirmissiniz.mükemmel.saglicakla kalin

      Yanıtla
      +0
      -0