WOTTV E-DERGİ
DOLAR 34,0963 0.18%
EURO 38,0992 0.02%
ALTIN 2.834,490,20
BITCOIN 21384114,11%
Yahudiler Mazlum mu Suçlu mu? – 29: Oslo Süreci Öncesi ve Sonrası Gelişmeler

Yahudiler Mazlum mu Suçlu mu? – 29: Oslo Süreci Öncesi ve Sonrası Gelişmeler

1 Şubat 2024 11:44
Yahudiler Mazlum mu Suçlu mu? – 29: Oslo Süreci Öncesi ve Sonrası Gelişmeler
0

BEĞENDİM

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 01 Şubat 2024

 

Önceki bölümde Birinci İntifada’nın devamı ile Filistin-İsrail sorununu etkileyen bölgesel ve küresel gelişmelerden bahsedildi. Bugün ise Oslo Süreci ve normalleşme çabaları ele alındı.

Oslo Süreci, İsrail-Filistin İlişkilerinde Normalleşme Çabaları

Tunus’a sürgün giden FKÖ Lideri Arafat, Arap ülkeleriyle bir dizi görüşmenin ardından, Kasım 1988’de “Filistin devletinin kurulduğu”nu ilan etti. Bu sonuçla Filistinliler o güne kadar savundukları “Filistin’de tek Filistin devleti” düşü terk ediliyordu. ABD’nin vize vermemesi nedeniyle BM’nin New York’taki genel merkezine gidemeyen Arafat, ilk kez New York dışında, Cenevre’de gerçekleşen BM Genel Kurulu’nda, Güvenlik Konseyi’nin Filistin konusunda almış olduğu tüm kararları kabul ettiğini, “terörizmin her türüne karşı olduğunu” açıkladı ve böylece ABD-Filistin yakınlaşması da başlamış oldu.

Bu arada ABD ve koalisyon Irak kuvvetlerini Kuveyt’ten 1991’de çıkartınca Saddam yanlısı Filistinliler Kuveyt’ten kovuldular. İntifada devam ederken Filistinliler, iki taraf arasında normalleşme sürecini başlatmak isteyen Madrid ve Oslo görüşmelerine katılmışlardı. Oslo Süreci ile Filistinlilerin durumu uluslararası kamuoyunun dikkatini daha çok çekmiş, destek mesajlarında artışlar olmuştu. Benzer şekilde İntifada eylemleri sırasında Lideri Arafat ve FKÖ’ye halk desteği artmıştı. Sorunun çözümü için politika değişikliğine gidilmiş ve Filistin Milli Konseyi’nde daha önce reddedilen “iki devletli” çözüm konusunda uzlaşma sağlanmıştı.

Oslo Anlaşmalarına giden süreçte, soğuk savaşın sona ermesi, dağılan Yugoslavya ve Sovyet coğrafyasındaki etnik çatışmalar dışında dünya genelinde barış söylemleri etkiliydi. Böylesi bir ortamda İsrail’in Sosyal Demokrat Başbakanı İzak Rabin de öncü bir rol oynamıştı. Anlaşmanın imzalanmasından önce, FKÖ Lideri Başkanı Arafat da Rabin’e mektubunda “şiddete karşı olduğunu ve İsrail’i tanıdığını” bildirirken, Rabin de aynı gün Arafat’a gönderdiği mektubunda FKÖ’yü resmen tanıdığını yazmıştı.

13 Eylül 1993’te Washington’da ABD Başkanı Bill Clinton, FKÖ’den Mahmud Abbas, İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres, ABD Dışişleri Bakanı Warren Christopher ve Rusya Dışişleri Bakanı Andrei Kozyrev’in de katıldığı halka açık bir törenle imzalanan Oslo Anlaşmasına göre İsrail, Batı Şeria ve Gazze’den silahlı kuvvetlerini çekme ve Filistinlilerin kendi kendini yönetme hakkını tanıma taahhüdünde bulunmuştu. Öte yandan uzun süre Filistin’de ikinci bir devleti kabul etmeyen Filistin Halk Kurtuluş Örgütü (FKÖ) de İsrail’i tanımayı ve İsrail’in çekildiği bölgelerde güvenliği sağlamayı taahhüt etmekteydi.

1992-1995 döneminin İsrail Başbakanı Rabin, Filistin ve diğer Arap ülkeleriyle sorunları çözmek için oldukça gayretliydi. Hatta 1992-1993 döneminde gene Washington’daki İsrail ve Suriye heyetleri arasında, işgal altındaki Golan Tepelerinden çekilmesi karşılığında Suriye ile normalleşebileceklerini de önermişti. Suriye ise ileri sürülen şartlar sebebiyle yanaşmamıştı.

Oslo Anlaşmaları üzerine İsrail’de birçok protesto gerçekleşti ama Rabin, “Protestocular kendi etraflarında pervane gibi dönmeye devam edebilirler!” diyerek aldırış etmiyordu. İsrail Meclisi Knesset’teki Arap milletvekillerinin de desteğiyle çoğunluğu sağladığı için duruşu sağlamdı.

Oslo Anlaşmaları Normalleşmeyi Getirdi mi?

Oslo Anlaşmaları sonrası Arafat’la el sıkıştığı sırada Rabin, “Siz Filistinlilere karşı savaşan bizler, bugün sesinizi açıkça duyduk, kan ve gözyaşları yeter, yeter!” demişti. Ancak kan ve gözyaşı dinmedi. Zira FKÖ’nün imzaladığı anlaşmayı kabul etmeyen HAMAS ve İslami Cihad gibi Filistinli gruplar da vardı. Bu sıkıntılar sebebiyle Arafat anlaşma hükümlerine uyamıyor, daha doğrusu İsrail’e taahhüt ettiği gibi İsrail’in çekildiği bölgelerde güvenliği sağlamakta yetersiz kalıyordu. Bu durum da İsrail tarafında özellikle anlaşma karşıtlarının ekmeğine yağ sürüyordu. Üstelik 1995 yılında İsrail Başbakanı Rabin, bir radikal Yahudi tarafından suikast sonucu katledilince İsrail’de sosyal demokratlar bile daha fazla radikalleşmeye başlamışlardı.

(Not: Yazı dizisi “Yahudiler Mazlum mu Suçlu mu?-30” ile devam edecektir.)

celalettin yavuz
Celalettin Yavuz

Güvenlik Politikaları Uzmanı Lisans ve Y. Lisans öğrenimini Milli Savunma Üniversitesinde (Deniz Harp Okulu – 1974; Deniz Harp Enstitüsü-1983) tamamladı. Daha sonra Silahlı Kuvvetler Akademisi öğrenimi (1985-86) gördü ve “Irak’ın Geleceği” ile ilgili bitirme tezini yazdı. 1989-1991 döneminde Führungsakademie (Hamburg/Almanya) 2 yıllık Güvenlik Politikası-Strateji-Stratejik İstihbarat-Jeopolitik, Askeri Tarih eğitimi aldı. “İstanbul Boğazı’nın Karadeniz Sahildarı Ülkeler Üzerindeki Jeopolitik ve Stratejik Etkileri” (Almanca) başlıklı mezuniyet tezini yazdı. Genelkurmay Personel Başkanlığı’nda görevli iken Kıbrıs Barış Harekâtı’nın madalya ve taltif projesini gerçekleştirdi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargâhında NATO Planlama direktifleri ve kuvvet plan çalışmaları üzerinde çalıştı. Ayrıca bir yıl boyunca Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Toplantı Dosyasını hazırladı. Ege'de gerilimli 1980'li ve 1990'lı yıllarda 2 ayrı geminin komutanlıklarını yaptı. 1994-1997 döneminde Almanya'da Deniz Ataşeliği sırasında Deniz Ataşe Birliği'nin başkanlığına (doyen) ve 143 kişilik Askeri Ataşeler Birliği'nin Yönetim Kuruluna seçildi. Daha sonra Mersin’de Karakol ve Çıkarma Gemileri Komodorluğu’nun ardından Genelkurmay Yunanistan Kıbrıs Dairesinde Yunanistan Şube Müdürü iken “Türk-Yunan Ege’de Güven Arttırıcı Önlemler Paketi” projesinin (Ocak 2000) yöneticiliğini yaptı. Türk-Yunan sorunları üzerinde General-Amiral Oryantasyon Kursu, Harp Akademileri, Milli Güvenlik Akademisi ve TSK İstihbarat Okulu'nda dersler veren Yavuz, Deniz Harp Okulu Dekanı olduğu 2001-2003 döneminde "Denizcilik Tarihi-Deniz Stratejisi", "Askeri Strateji" ve "Liderlik" dersleri verdi. 1994’te Dr., 2002’de Doç.Dr. olan Yavuz, Milli Güvenlik Akademisi öğretim üyesi iken 30 Mart 2004’te istekle emekli oldu ve BİLKENT Üniversitesi’ne ilaveten Milli Güvenlik Akademisi’nde Türk-Yunan Sorunları, Suriye, Ortadoğu, Terörle Mücadele dersleri, 2012’de Prof.Dr. olduktan sonra da Atılım Üniversitesi’nde (2012-2013) ve Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsünde (2013 Bahar) Y. Lisans ve Doktora, Ufuk ve Başkent üniversitelerinde lisans dersleri verdi. 2022 yılı başlarında adı Topkapı Üniversitesi olarak değiştirilen “Ayvansaray Üniversitesi”nde İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nin kurucu dekanlığını yapan, fakülteyi 16 bölüme çıkartan Prof.Dr. Yavuz, “İstihbarat, Strateji ve Terörizm/Avrupa'da Terör Örgütleri” gibi 3 farklı konuda sertifika dersleri yanında İstanbul Topkapı Üniversitesi’nde lisans ve Y. Lisans dersleri verdi. Güvenlik Bilimleri ve Uygulamaları Y. Lisans programının kurucu ABD Başkanlığını Eylül 2022’ye kadar sürdürerek “Küresel Güvenlik Stratejileri” üzerine sertifika programı hazırladı. Mayıs 2020 ayında uluslararası sempozyum düzenledi ve bizzat sunum yaptı. Milli Savunma Üniversitesi’nde (Harp Akademileri) 2019 yılından beri “Dış Politika Analizi” ile “Küresel Güvenlik Stratejileri” başlıklı ders verdi. Genelkurmay SAREM “Dış Uzman”lık (2003-2010), Türk Askeri Tarih Kurulu (TATK) Genel Kurul üyeliği (1999-2007), Gnkur. Atatürk Araştırma ve Eğitim Merkezi “ATAREM” Genel Kurul Kurucu Üyeliği (1999-2007), Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim/Öğretim Kurulu üyeliği (2001-2003), Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) “Strateji” Grubu üyeliği (2005-2011), Türk Ocakları Genel Merkezi Hars Heyeti (en üst düzeydeki kültür kurulu) üyeliği (2004-2010), TÜRKSAM düşünce kuruluşunun Kurucu Başkan Yardımcısı ve Terör Bölümü Başkanlığı (2008-2012) yapan Prof.Dr. Yavuz, pek çok süreli yayının yayın ve hakem kurullarında yer almaktadır. Almanca ve İngilizce bilen Prof.Dr. Yavuz’un “Güvenlik politikaları, Askeri Tarih/Strateji, İstihbarat, Ortadoğu, çevre ülkeler, terörle mücadele, bölgesel-küresel sorunlar, küresel güvenlik stratejileri ve Deniz Tarihi konularında, çoğu müstakilen yazılmış 30’un üzerinde kitabı ve süreli dergilerde yazılmış çok sayıda makalesi mevcuttur. Halen Anadolu Ajansı ve Yeni Şafak gazetesinin “Düşünce Günlüğü” bölümünde her ay “Bölgesel ve Küresel Güvenlik Politikaları” üzerine analizleri yayınlanan Yavuz’un son dönemde Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE)’de konferansları, sitesinde yazıları yayınlanmakta olup, gene son zamanlarda Devlet Dergisi ve Türk Yurdu dergilerinde de yazıları yayınlanmaktadır. Ayrıca, Eylül 2022’den itibaren TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu’nda haftada bir gün “Mavi Vatan” adlı bir programın yapımcılığını (ve yorumculuğunu) yapmaktadır. Ankara’da ikame eden Prof.Dr. Yavuz, evli, iki çocuk babası olup Almanca ve İngilizce bilmektedir.

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.