WOTTV E-DERGİ
DOLAR 32,6645 0.32%
EURO 35,5639 0.42%
ALTIN 2.509,161,72
BITCOIN 18514982,51%
Osman Gazi’nin Rum Casusları

Osman Gazi’nin Rum Casusları

24 Ocak 2024 11:29
Osman Gazi’nin Rum Casusları
0

BEĞENDİM

Mehmet Hakan KEKEÇ – 24 Ocak 2024

 

Osman Gazi, muasır bir Bizans kroniğinde (Pahimeres) “Attamanes” adıyla “En atılgan Türk…” şeklinde geçer. Türkçeye henüz çevrilmeyen bu kronik üzerinde (Fransızcasından faydalanan) merhum Halil İnalcık hoca çok dururdu. Hatta Pahimeres’in bahsettiği fakat Osmanlı kroniklerinde yer almayan Bapheus (Koyunhisar) muharebesini merkeze alarak bir kuruluş okuması yapmış, devletin miladını -bu muharebenin Osman Gazi’ye bağımsızlık meşruiyeti/karizması verdiğini öne sürerek- 1299’dan 1302’ye çekmek gerektiğini kitaplarında ısrarla yazmıştı.

Pahimeres keşfi iki tartışmayı beraberinde getirdi. Yazı konumuzun sınırlarını aşsa da bu iki tartışmadan kısaca bahsetmek istiyorum: 1) Osman Gazi’nin adı meselesi. 2) Devletin kuruluş tarihi.

Osman Gazi’nin adı tartışmasına (Ataman mı, Osman mı?) katkı sunmak adına yakın zamanda kitabeler üzerinden bir makale yayınlayacağım. Bursa ve çevresinde yer alan bu çok eski tarihli kitabeler isim tartışmasını -ikna olmak istemeyenler istisna- kesin bir şekilde bitirmektedirler. Bu kitabelere göre Osman Gazi’nin adı Ataman değil, Osman’dır… Kuruluş tarihi tartışmasının fitili ise aslında İnalcık hocanın iddialarıyla ortaya çıkmıştı. Pahimeres’i çok detaylı inceleyen Bizans uzmanları Bapheus muharebesi ile ilgili aslında 1302 gibi bir tarih belirtilmediğini, 1302 tezinin bu açından da ikna edici olmadığını söylerler. Ama tabii bu sefer de “1299 nerede yazıyor ki?” diye sorulabilir.

Halil İnalcık hocanın haklılık payının kesin olduğu bir nokta var: Karizma ve kuruluş meşruiyeti… Dönemin Kastamonu Beyi Yavlak Arslan oğlu Ali, ki Ertuğrul Gazi’nin Kastamonu’ya (Paflagonya) bağlı bir uç beyi olduğunu biliyoruz, İlhanlı/Selçuklu vesayetini çiğneyip Osman’ın Bizans’a karşı Bapheus’taki bu ilk savaşına katılmıştı. O Ali ki, düşünün, Moğol (İlhanlı) kaygısından Selçuklu hanedanının “isyankâr” varislerinden Rukneddin Kılıç Arslan’ı öldürürken gözünü hiç kırpmamıştı. Fakat anlaşılıyor ki, ilerleyen yıllarda Osman Gazi’nin Türkmenlere verdiği umut neticesinde tereddütler azalıyor. Bu “en atılgan Türk Bey’i”, zaferleri neticesinde çevresinde Türkmenleri toplayabiliyor.

Romen tarihçi Jorga, “Osman Gazi’deki büyük savaşçılık ve karizmanın, bunlara ek olarak da entrika yeteneğinin (diplomasi mi demeli?)” Bizanslıları dahi çaresiz bıraktığından bahseder. Savaşçılık, gazilik (yani fütüvvet, cengâverlik) ötesinde dikkat kesilmemiz gereken bir Osman Gazi’den bahsetmek istiyorum size: Jorga’nın da belirttiği üzere, Bizanslıları dahi çaresiz bırakabilen, oyun (entrika) kurucu Osman Gazi. Zira bu bakış “salt savaşa yeteneği olan, çapulcu, eşkıya, at hırsızı, çoban Türkmen beyi” algısında ufak da olsa bir kırılmaya sebep olacaktır.

*

Vefaiyye’nin Anadolu’daki büyüklerinden Baba İlyas Horosani’nin torunu Aşık Paşa, bugün hâlâ yeterince incelenmemiş ve tabii anlaşılamamış eseri Garibname’de “gazi” için olmazsa olmaz 18 şart sayıyor. Aşık Paşa “gazi” için atı, zırhı, kılıcı, yoldaşı, bilek gücü vs. olacak diyor. İlk 9 maddenin tam olarak bunlar gibi zahiri araç gereçler olduklarını görüyoruz. Yani bu ilk 9 madde bir Alp’in ‘şeyler’ ile ilgisini tespit ediyor Aşık Paşa.

Aşık Paşa daha sonra bir 9 madde daha sayıyor ki bunların daha soyut/içsel keyfiyetler olduklarını fark ediyoruz. Burada da Alp’in yanına eklenen ‘Erenliğin’ neye benzediğini tespit edebiliyoruz. İşte, Garibname’nin önemine artık geldik: Alp ile erenlik geleneğinin birleştirmesine. Bozkırın aksine Bitinya’nın icad ettiği Alp-eren’e (Gazi-eren)…

Alperen (Gazieren), cengaverliğinin yanında “erenlik” vasfıyla artık bir oyun kurucudur da (Yani artık burada at hırsızlarına pek yaşama şansı yok). Han ile Dede’nin birleşme dönemindeyiz. Zira Anadolu Sezai Karakoç’un tam isabet ettiği gibi “büyük kumandan” aksiyonu istemektedir. Osman Gazi de ortaçağ gerçeklerinin ürettiği “büyük kumandanların” başvurduğu bir diplomasi stratejisine başvurur: Rumlardan müteşekkil casuslara. Yani martolos birliği.

*

Martolos Birliği… İncelediğinizde, Osmanlı’nın II. Murad zamanı yerleşmiş Hıristiyan kuvvetlerden müteşekkil bir savaşçı birlik gibi karşınıza çıkıyor. Her neresinden bakarsanız bakın enteresan bir yapı. Enteresanlıkları ise, kimliklerinin o zamana dek (II. Murad) açık edilmemesinde… II. Murad zamanı martolos birliğinin kimlikleri açık ediliyor. Doğrusu hep varlardı. Fakat gizlenerek çalışıyorlardı. Bir örnek verelim ve Osman Gazi’nin dehası karşısında bir kez daha saygıyla eğilelim:

Aşıkpaşazade’den öğreniyoruz ki Osman Gazi’nin Aratun adlı bir martolosu vardı. Osman Gazi’nin baş düşmanı İnegöl tekfuru Aya Nikola aleyhinde casusluk ediyordu. Yani Kayılar, diğer gazi devlet/beyliklere göre “öteki” ile ilişkisini pragmatik bir zemine oturtuyor. Onlardan casuslar dahi devşirebiliyor. Bunun sembol ismi de Köse Mihal’dir. Köse Mihal (eski adıyla Mihail Kosses), ileriki yıllarda tekfurların Kayılara kurduğu tuzağı Osman’a yetiştirerek Bilecik’in fethedilmesine önayak oluyor. Aratun da belki daha Osmanlılar sahneye çıkamadan yok olacaklarken bir pusuyu Osman Gazi’ye gelip bildiriyor.

Hikaye şu: Aya Nikola Ermeni Beli denen bölgede Osman Gazi’ye pusu kuruyor. Pusudan haberdar olan Kayılar bölgeden hazırlıklı geçiyor. Buradaki çatışmada Osman Gazi’nin yeğeni Bay Hoca şehit düşüyor ki Osmanlı hanedanının ilk şehididir. Fakat zafer Aya Nikola’nın hiç ummadığı şekilde Osmanlıların oluyor.

Köse Mihal’in uçurduğu haber ise şu: Bilecik Tekfurluğu ile Yar-Hisar Tekfurluğu çocuklarını evlendirme kararı alırlar. Bu düğüne Osman Gazi de davet edilecektir. Fakat Osman’a bu düğün aslında bir tuzaktır. Kayı beyine çaresiz ve savunmasız kaldıkları bir anda saldırma planı yaparlar. Bu planı deşifre eden ise o sıralarda Harmankaya Tekfuru olan Köse Mihaldir. Bu tuzak, Bilecik’in Türkmenlerce fethi, Yar-Hisar Tekfurunın kızı Holofira’nın da (Nilüfer Hatun) Osman Gazi’ye gelin olmasıyla sonuçlanıyor.

Yıllar sonra: Tıpkı Aya Nikola’nın baskını gibi, Bizans kuvvetlerinin Yalova’ya çıkarma yapacağını da öğreniyor Osman Gazi ve çevre Türkmenlere haber göndererek Menderes bölgesinden dahi o gün kendisine yardım getirilmesini sağlıyor. İstanbul’da bile gözü-kulağı olan bir Bey’den bahsediyoruz. Fakat müsteşrikler -Jorga istisna- “Çoban ve yağmacı Osman” hikayesinin tashihine mani olabilmek için bu hikayeleri asla göz önüne getirmiyorlar. Jorga da aslında Osman’daki bu güçlü iradeyi Bitinya Rumları ile temasa bağlıyor.

Halil İnalcık hocanın da söylediği gibi: Biz bir gün tarihimizi yeniden yazacağız.

Mehmet Hakan Kekeç

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.