Prof.Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 25 Ağustos 2024
25 Ağustos 2024 günü Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ahlat’ta Kabineyi gövde gösterisi hazırladı. Türk medyasına göre Kabine, 21 yıl sonra ilk kez Ankara dışında başka bir ilde toplanacakmış. Arap Baharı öncesinde Irak ve Suriye ile ortak kabine toplantıları bu ülkelerde Diyarbakır ile Gaziantep’te gerçekleşmişti. Ahlat’taki toplantının amacı Malazgirt Savaşı’nın 953’ncü yıl dönümünde mesaj vermektir. Bugün Büyük Taarruz ve Malazgirt’in önemi ele alındı.
Malazgirt Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz’un Dikkat Çeken Önemleri
Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey 1054 başlarında Van Gölü’nün kuzeyini, Muradiye ve Erciş’i fethederek, Bizans’ın elindeki Anadolu’ya giren ilk Türk hükümdarıdır. 1057-1061 döneminde Türkmen boyları Anadolu’da kuzeyde Çoruh ve Kelkit, batıda Malatya’ya kadar ilerlemişlerdi. Sultan Alp Arslan 1064’te “Rum Gazası” adlı batı seferi sonucunda Anadolu’nun doğusundaki yaylalara Türkmen boylarını yerleştirdi. Seferde oğlu Melikşah ve Nizamülmülk’ün emrindeki kuvvetler Aras’ın kuzeyindeki kaleleri ele geçirirken Alp Arslan da Gürcistan’a girdi. Ardından Ahılkelek kalesi ile Ani ele geçirildi. Ancak bunlar kesin sonuçlu olmayan akın hareketleri idi. Anadolu hala Bizans Bizans İmparatorluğu egemenliği altındaydı.
Bizans’ta ölen imparatorun eşiyle evlenen Komutan Romen Diojen imparator olmuş, Afşin Bey komutasındaki Türk akıncıları Marmara sahillerine kadar ilerlemişlerdi. Diojen, artık ciddi bir sorun haline gelen Selçuklu akınlarına son vermek maksadıyla Mart 1071’de harekete geçti. Suriye ve Mısır’daki Fatimilerle uğraşmakta olan Alp Arslan, Bizans ordusunun hareketinden haberdar olunca gençlerden kurulu 50 bin kişilik dinamik bir kuvvet oluşturdu. Buna karşılık Diojen’in ordusu yaklaşık 200 bin kişiydi. Ancak bu ağır silahlar ve zırhlara sahip ordunun hareket kabiliyeti kısıtlıydı. Üstelik çeşitli milletler ve paralı askerlerden oluşmaktaydı. 26 Ağustos 1071’de Malazgirt’te karşılaştıklarında Türk savaş taktiğini (Hilal/Turan taktiği) uygulayan Alparslan galip geldi. Diojen’e de esir değil, misafir İmparator muamelesi yaptı.
Malazgirt Savaşı, Anadolu’nun Türkleşmesinde en önemli olaydır. Bu tarihten itibaren sürekli akınlar/göçlerle Anadolu bir Türk yurduna dönüştürülmeye, ilk Türk beylikleri kurulmaya, Türkler için Anadolu’da yeni bir dönem başlamış, İslam dünyası üzerindeki Bizans baskısı tamamen ortadan kalkmış, Hristiyan Ortodoks Bizans ilk kez papalıktan yardım isteyerek Haçlı Seferlerinin başlamasına sebebiyet vermiştir.
Malazgirt Savaşı’ndan 851 yıl sonra, 26 Ağustos 1922’den itibaren Türkler, Sevr Antlaşması ile topraklarının büyük bir kısmı ellerinden alınmakta olan Anadolu’yu adeta yeniden fethettiler. Büyük Taarruz ile ana karargahı Afyon’da bulunan Yunan ordusu ve komutanları Trikopis’i müthiş bir istihbarat/istihbarata karşı koyma ve baskın prensibi ile darmadağın etti. Milli Mücadele’nin Lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk, TBMM Hükümeti’nin Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa (Çakmak) ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü) sık sık bir araya gelerek bu kesin sonuçlu muharebeyi en ince ayrıntılarıyla planlamışlardı. Büyük Taarruz’un başladığı sabahın öncesinde (25 Ağustos), Yunan komutanı ise Afyon’da balo düzenlemişti.
Düşmanın beklemediği bir cenahtan, beklemediği bir tarihte ve beklemediği bir maharet ve kahramanlık sonucu 30 Ağustos’ta kazanılan savaşın sonunda Yunan askeri arkasına bakamadan İzmir’in yolunu tutmuş, Gazi Paşa’nın ünlü “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir!” şeklindeki emri gereği tarihte eşine az rastlanır bir takip harekatı kısa sürede sonlandırılmış ve Yunan askeri İzmir ve Çeşme’den Yunanistan’a hareketle canını zor kurtarmıştı.
Sonuç itibariyle, Malazgirt Savaşı, Anadolu’nun kapılarını Türklere açarak yeni bir dönemi başlatırken, 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz da Anadolu’nun Türklere ait olduğunu perçinleyen bir zaferdir. Ahlat manevrası anlayana; “1000 yıldır burada kök saldık. Bizimle uğraşmayın!” mesajı vermektedir. Gelecek yıl da benzer şekilde Afyon/Kocatepe’de toplanacak kabine ile “850 yıldır atmak istediğiniz Anadolu’yu kimseye bırakmadık, bırakmayacağız!” şeklinde bir mesaj verilmesi de oldukça manidar bir mesaj olacaktır. Siz ne dersiniz?