WOTTV E-DERGİ
DOLAR 34,0666 0.13%
EURO 37,8920 -0.51%
ALTIN 2.834,440,21
BITCOIN 21484384,46%
İsrail ve İran Arasındaki “İntikam Döngüsü” Nasıl Sonuçlanacak?

İsrail ve İran Arasındaki “İntikam Döngüsü” Nasıl Sonuçlanacak?

12 Ağustos 2024 10:53
İsrail ve İran Arasındaki “İntikam Döngüsü” Nasıl Sonuçlanacak?
0

BEĞENDİM

Adem KILIÇ – 12 Ağustos 2024

Hamas lideri İsmail Haniye’nin, İsrail tarafından Tahran’da öldürülmesinin ardından başta bölge ülkeleri olmak üzere neredeyse tüm dünya, İran’ın nasıl bir misilleme yapacağını merak ediyor.

Suikastin üzerinden geçen süre boyunca; ABD’nin İsrail’e uyarıları, Mısır’ın ve Katar’ın arabuluculuk adımları bir sonuç vermedi ve İran, BM’nin 51. maddesi uyarınca misilleme hakkını kullanacağı konusunda tüm taraflara kararlı olduğunu iletti.

Ancak İran’ın İsrail’e karşı büyük bir saldırı düzenlemesi halinde, bu saldırının sonuçları hem İran hem de bölge için ağır olabilir.

Böyle bir saldırı ayrıca, Netanyahu’nun tam da istediği sonuçlara ulaşmasına neden olabilir.

Zira Netanyahu; AIPAC gibi Yahudi lobileri tarafından bol sıfırlı çeklerle satın alınan ve bir saatlik Kongre konuşmasında kendisini 71 defa alkışlayan senatörlerden aldığı güçle, savaşı daha da yayarak Gazze’deki katliamlarını unutturmak ve ABD’nin de İran hassasiyetini kullanarak müttefiklerini sahaya çekmek istiyor.

Dünyanın en güçlü 13. ordusu olarak kayıtlara geçen İsrail ordusunun, Gazze’de yaklaşık 10 aydır devam eden işgal girişimi sırasında sivilleri katletmek dışında hiçbir hedefine ulaşamamış olması, Netanyahu’yu çaresiz bıraktı ve Netanyahu, hem siyasi geleceği hem de “mağdur rolüne bürünerek” uluslararası desteği yeniden kazanmak için İran’ı sahaya çekmekten başka çaresi olmadığını biliyor.

Bu nedenle İran ve müttefiklerinin vereceği yanıtın boyutu, çatışmanın ve iki ülke arasında yaşanan intikam döngüsünün gidişatını şekillendirmede kritik bir öneme sahip olacak.

Zira Netanyahu, gerek Haniye gerekse de Şükrü suikastleri ile önemli kazanımlar elde etti.

Bu kazanımlardan ilki; şüphesiz 7 Ekim’de Mossad’ın yıkılan imajını bir anlamda düzeltmesi oldu.

İkinci bir kazanım olarak Netanyahu; 10 aydır Gazze’de Hamas’a karşı hiçbir askeri hedefine ulaşamamışken, Hamas’ın liderini hayatından ederek psikolojik üstünlüğü bir anlamda ele aldı.

Netanyahu’nun üçüncü ve en önemli kazanımı; artık çıkmaza giren ve desteği azalan savaşının içerisine İran’ı çekmesi ve olası bir İran misilleme ihtimali nedeniyle, tekrar “mağdur rolüne” bürünerek, ABD ve İngiltere başta olmak üzere müttefiklerini konsolide etmesi oldu.

Nitekim İran’ın misilleme ile ilgili açıklamalarının ardından, ABD Dışişleri Bakanı Blinken başta olmak üzere, Washington’daki neredeyse tüm üst düzey karar alıcılardan, “İran’ın olası bir saldırısın karşısında İsrail’in yanında olacağız” mesajı geldi.

Yahya Sinvar’ın seçilmesi süreci nasıl etkileyecek?

 Haniye’nin şehadetinin ardından şüphesiz genel beklenti, Hamas’ın liderliğine Halid Meşal’in geleceği yönündeydi.

Yahya Sinvar’ın Meşal’e göre daha “şahin” bir isim olması ve İran’ın Sinvar’ı istediği şeklindeki değerlendirmeler, bazı çevrelerce, taraflar arasında çatışmaların tırmanacağının bir delili olarak görüldü.

7 Ekim’de, ülkesini korumak için ordu kurmasına bile izin verilmeyen Filistin halkının haklarını savunan ve 70 yıllık işgale karşı tepki verdiği için Hamas’ı suçlayanlar, 40 bin kişinin katillerine karşı şirin görünme telaşı ile şimdi de Sinvar’ın seçilmesini eleştirdi.

Ateşkesin sağlanması için tüm görüşmelere olumlu yaklaşan, Biden’ın üç aşamalı ateşkes planını kabul ettiğini açıklayan ve diplomasi yolunu izleyen Haniye’yi bile şehit eden bir anlayışın, niyetinin zaten ne olduğu açıkça ortadayken, “şahin” bir ismin Hamas’ın liderliğine gelmesi, ancak “gereğinin yapılması” olarak değerlendirilebilir.

İran’ın olası misilleme saldırısı çatışmanın geleceğini nasıl etkileyecek?

7 Ağustos gecesi, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun güvenlik kabinesini Tel-Aviv’deki “çukur” olarak adlandırılan ordu karargahında topladığı dakikalarda, sürpriz bir gelişme yaşandı ve ABD, Mısır ve Katar’ın ortak imzası ile ateşkes görüşmelerinin yeniden başlaması için 15 Ağustos tarihinde Doha adres olarak işaret edildi.

Ortak bildiride dikkat çeken nokta, ABD’nin ilk defa Hamas ve İsrail’e aynı dilde hitap etmesi oldu.

Bildiride; “Tarafların, ne kaybedecek daha fazla zamanı ne de daha fazla gecikme için herhangi bir bahanesi var” ifadeleri kullanıldı.

Bu ateşkes görüşmesinin sonucuna dair tahminler ne olursa olsun, 15 Ağustos’ta Doha’da gerçekleşecek olan Hamas ve İsrail müzakereleri öncesi, artan baskıya rağmen taraflar pozisyonlarını henüz kamuoyu önünde yumuşatmadı ve bu durum, şüphesiz İran’ın misilleme yapma ihtimalini artırıyor.

İran, Hizbullah lideri Nasrallah’ın da son konuşmasında dile getirdiği üzere, Haniye saldırısının ardından geçen sürede “her an” saldırı bekleyen İsrail’e karşı psikolojik bir savaş yürütüyor ve bu stratejisinin de etkili olduğu net bir şekilde görülüyor.

Zira Netanyahu yönetimindeki isimler; her gün başka bir açıklama yaparak “hazır olduklarını” ilan etme yarışına girerken, beklemenin zorluklarını da gözler önüne seriyorlar. İsrail halkının büyük çoğunluğu ise, “her an gelebilecek bir misilemeye” karşı günlerini sığınaklarda geçirmek zorunda kalıyor.

Diğer yandan tarihin bize gösterdiği örnekler; uzun süren savaşlarda yaşanan psikolojik harp aşamalarının genellikle konvansiyonel müdahaleler ile bittiğini gösteriyor.

Evet. İran mutlaka bir misilleme yapacak.

Ancak bölgedeki çatışmaların geleceğini; İran’ın ya da İsrail’in intikam döngüsüne dönüşen misillemeleri değil, esas olarak bu misillemelerin dozu belirleyecek.

 Tabi İsrail yine; Golan tepelerindeki Mecdel Şems saldırısında olduğu gibi, bir “kırmızı bayrak” operasyonu yaparak süreci hızlandırmazsa…

adem kılıç
Adem Kılıç

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.