Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 10 Nisan 2024
Bayramlarda köşe yazılarında genellikle bayramla ilgili gelenekler hatırlanır ve hatırlatılır, geçmiş yıllarda yaşanan bayram hatıraları yer alırdı. Ramazan Bayramı’nı idrak ettiğimiz bugünde bizim düşüncemiz de dini bayramlarda bilinen ritüelleri hatırlatmak, milletimizin bayram coşkusu içerisinde küskünlükleri ve kutuplaşmayı bir tarafa bırakıp birlik ve beraberlik içerisinde bayram kutlamalarını önermekti. Ama Filistinli İmam Mahmut el-Hasenat, 5 Nisan 2024 Cuma hutbesinde öyle şeyler söyledi ki, ister istemez ‘İsrail sorunu’ ele alındı.
Hiroşima’ya Benzeyen Gazze Şeridi ve Nazileri Aratmayan İsrail
Filistinli İmam el-Hasenat, “30 bin şehidin, 70 bin yaralının, 100 bin engellinin, 2 milyon evsiz, aç ve susuzun uyandırmadığı, bir şey anlatmadığı bir ümmete ben buradan konuşsam ne olur, konuşmasam ne olur, kamet getirin de namazımızı kılalım!” diyerek, dünyanın en kısa, en anlamlı ve insanlığın geldiği noktayı belirten hutbesine son verdi. Sadece 30 saniye süren hutbe için “Bu insanlığın ve Müslümanlığın bitiş noktasıydı!” diye manşet atanlar da oldu.
7 Nisan 2024 itibariyle İsrail kuvvetlerinin karadan, havadan, denizden ve hatta tüneller için yer altından yaptığı saldırılarla Gazze Şeridi’ndeki 2.3 milyon Filistinlilerin neredeyse tamamı evini, sokağını, caddesini, mahallesini, kentini, hastanesini, okulunu, camisini, kilisesini kaybetti. İsrail’in vahşeti bu kadarla da sınırlı değil. Neredeyse tüm hastaneler mermiler ve bombalarla ya ağır hasarlı ya delik deşik edildi. Yardım konvoylarına ya izin verilmiyor ya da gecikerek veriliyor, hastaların tedavisi için gerekli acil ihtiyaçlar bile hastanelerden mahrum ediliyor.
BM Güvenlik Konseyi ilk kez ateşkes kararı almış olmasına rağmen bu karara da uymayan İsrail, vahşetini sürdürdü. Saldırının başlangıcından itibaren geçen 6 aylık süre içerisinde İsrail’in sadece Gazze’de katlettiği Filistinli sayısı 33 bini geçti. Bu sayıya yıkılan binaların altında kaldığı için bulunamayanlar dahil değildir. Ölenlerin çoğu ise çocuk ve kadın. Binlerce de yaralı var…
Yeni doğan annelerin, İsrail dehşetinden sütleri kesilirken, yeni doğan bebeklerin beslenmesi de büyük bir sorun. İhtiyaç duyulan bebek malzemelerinin geçişi de zaman zaman engelleniyor.
Uluslararası Kurumların Sonuçsuz Çabaları
Daha önce BM Genel Kurulu’nda pek çok kez kabul edilen ateşkesle ilgili kararlar defalarca ABD tarafından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK)’nde engellendi. Ancak BMGK’nin 25 Mart 2024’te Gazze’de acilen ateşkes sağlanmasını talep edilen karar tasarısı 14 “evet” ve ABD’nin “çekimser” oyuyla kabul edildi. Saldırının başladığı günden bu yana ilk kez BM Güvenlik Konseyi’nin ateşkesle ilgili aldığı karara ABD’nin çekimser oy vermesi bile İsrail’de Netanyahu Hükümeti tarafından eleştirildi ve o hafta Washington’da yapılacak ikili görüşmeye İsrail heyeti gönderilmedi. Özellikle 1 Nisan 2024’te Gazze Şeridi’ndeki Deyr el-Belah bölgesinde uluslararası yardım kuruluşlarından ve merkezi ABD’nin başkenti Washing’ton’da bulunan Dünya Merkezi Mutfağı (World Central Kitchen-WCK) çalışanlarının bile İsrail askerlerinin saldırısına uğrayarak 7 kişinin katledilmesi her nedense Batı’da büyük bir tepki yaratmadı. Oysa yerleri bildirildiği halde İsrail askerlerince öldürülen WCK çalışanları arasında Avustralya, Polonya, İngiltere, ABD-Kanada ve Filistin uyruklu kişiler vardı. İngiltere, belki de bu maksatla son ateşkes kararına onay vermiş olmalıydı. Ama ABD’nin çekimser oyuna ne demeli?
Gazze Şeridi’nde yaşanan vahşetin büyüklüğünden dünya kamuoyu Batı Şeria’daki zulmü dikkate bile almıyor. Orada da Filistinliler katlediliyor, yaralanıyor ve tutuklanıyor. Ortalığın bu denli gergin olduğu bir ortamda, İsrail tarafından işgal edilen topraklarda iskan için yeni yerleşim yerleri kararı alınıyor. Müslümanların Mescidi Aksa Camisi’ne girişi engelleniyor.
Sonuç itibariyle Müslüman olmasalar bile İsrail zulmü altında kitleler halinde inleyen insanların yaşadığı bir dünyada “barış ve kardeşlik” adına bayram kutlayabilmek mümkün mü?