WOTTV E-DERGİ
DOLAR 33,9920 0.27%
EURO 37,8380 0.61%
ALTIN 2.820,180,39
BITCOIN 1963779-3,26%
Dünya İçin Hırslanmaya Değer Mi? II

Dünya İçin Hırslanmaya Değer Mi? II

6 Eylül 2024 17:40
Dünya İçin Hırslanmaya Değer Mi? II
0

BEĞENDİM

Fatih ÜNLÜ – 05 Eylül 2024

 

Bir önceki yazımızda dünya için hırslanmaya değer mi sorusunun olumlu cevapları üzerinde durmuş ve sorunun olumsuz cevabını da bu yazımızda ele alacağımızı belirtmiştik.

Gelelim sorumuzun olumsuz cevabına.  Cevap aslen tek ve  çok nettir:

Ahiretten koparılmış bir dünya için hırslanılmaya asla değmez. Çünkü olanca güzelliğine ve ihtişamına rağmen bu dünya fanidir. Allah’ın rızasına dönük bir yönü yoksa nefs için dünyada her ne yapsan, her neyi başarsan neticede yok olucudur.

Bu dünyayı ne kadar seversek sevelim, ona ne kadar bağlanırsak bağlanalım, onu bir gün muhakkak terk edeceğiz. Ve bu dünya, ebediyet kesbedemeyen her neyimiz varsa  bizden alacak.

Davud-u Tai’nin bir sokak şarkıcısından duyup da sonrasında doğru yola yöneldiği şu muhteşem mısraı hatırlasınız:

Hangi güzel yüz ki toprak olmadı
Hangi ceylan göz ki yere akmadı.

İmam-ı Azam’ın talebesi olan ve Ca‘fer es-Sâdık ve İbrâhim b. Edhem ve Fudayl b. İyâz gibi zamanın büyükleriyle de yakından tanışan büyük veli Davud-u Tai geçmişte diğerlerinin başına gelenin, gelecekte de şu anda yaşayanların da başına geleceğini bu sözler vesilesiyle keskin bir şekilde hatırlamıştı. Evet, herkes gibi bir gün biz de toprak olacağız ve bu sonlu dünyanın ancak ötesiyle anlamlı olduğunu ayne’l yakin göreceğiz.

Dünyanın kendisi zaten fani, bu dünya içinde insan hayatı da “fani” içinde bir fanilik. Neticede “Bu dünya kimseye kalmaz.” Kalmaz ama insan bu dünyada yaptığı iyiliklerin mükafatını gördüğü gibi kötülüklerin de vebalini sırtlanır.

İnsanın başında bu dünya ile ötesini en keskin çizgilerle ayıran en müthiş hadise olan ölüm vardır. İhlaslı işleri dışında öbür tarafa küçük bir kağıt parçasını bile götüremez insan.

Hayattayken yapacağı hayırlarla, vereceği sadakalarla ömrünün uzamasına bile vesile olabilir insan ama artık vakit tükenmişse, ölüm geleceği zaman bir saniye bile gecikmeden gelir. En güçlü kişiler, imkânları en bol olanlar bile onu bir an bile erteleyemezler. Yunus Emre der ki:

Ey nice arslanları alır aktarır ölüm
Azrail pençesine bir yoksulca doyamaz
(Doyamaz, Döyemez: Dayanamaz, tahammül edemez.)

Burada bir örnek verelim: Ömrünü uzatmak ve daha sağlıklı yaşamak için birkaç kez kalp nakli operasyonu geçiren 1915 doğumlu meşhur bankacı milyarder David Rockefeller* nihayetinde 2017 yılında hayatını kaybetti. İnsan ne kadar ömrünü uzatmaya çalışsa da ancak bir yere kadar. Hayati Yazıcı’nın aktardığı deyişle ifade edersek “İnsan ancak eceli kadar yaşar.” İnsanın uzun yaşamasının değil asıl o yıllar zarfında neler yaptığının önemli olduğunu belirten güzel bir söz vardır: (Bu söz Abraham Lincoln’e de başka kişilere de atfedilir.)

“And in the end, it’s not the years in your life that count. It’s the life in your years.”

“Ve sonuçta önemli olan hayatınızdaki yıllar değil, o yıllarda yaşadığınız hayattır.” 

Başkalarına zarar vermemek ve ahireti unutmamak kaydıyla insanların bu dünyada da uzun yıllar sağlıkla ve huzurla yaşamaları istenebilecek güzel bir haldir. Fakat bu şartlar yoksa, uzayan yaş insana daha çok vebal olarak döner.

Dünya İçin En Çok Hırslanan Kimseler

Ahiretten koparılmış bir dünya için hırslanılmaya değmez demiştik. Ama işin ilginci bu dünya hırsı en çok ahirete inanmayan veya yanlış bir ahiret telakkisine sahip kimseler arasında görülür. Bu kişiler bu dünya hayatını yegane hayat zannettiklerinden dünyevi işlere gerçekten çok hırslanırlar. Bu ruh haliyle de  dünyada birçok görkemli iş yapabilirler.

Mesela Firavun dönemini düşünelim. O piramitlerin yapımı o günün şartlarında ne kadar zordur ama bu bir şekilde başarılmıştır. Burada da bir neticeyi çok yoğun istemenin fiili duaya dönüşmesi hakikatini ve o işlerin de ancak Allah’ın yardımı ve kolaylaştırmasıyla mümkün olduğunu unutmamak gerekir.

Neticede dünyadan inançlı – inançsız imaret yönü, maddi yönü  çok güçlü topluluklar  gelip geçmiştir. Fakat sahih bir iman yoksa, maddi olarak ne kadar güçlü olursa olsun, detaylara bakıldığında bu topluluklarda maddi başarıların altının manen ve ahlaken çoğu zaman boş kaldığı  görülür. Çünkü…

Çünkü o muazzam maddi başarı ezeli hakikate bağlanmadığı için onları oradan oraya savurmuş, kibre kapılmalarına sebep olmuş ve bunun gibi çok büyük suçlardan  alıkoyamamıştır. Mesela o dönemin Mısır’ında bazen uygulanan o dehşetli yöntemi çoğumuz duymuşuzdur: Bazı Firavunlar öldüklerinde hizmetkarları da onlarla birlikte öldürülüp onların mezarının etrafına gömülmüşler -ki yeni bir hayata uyandıklarında!!! efendilerine orada da hemen hizmet etmeye başlasınlar-.

Bu menfur, bu nefret edilesi iş için hangi sahte gerekçe, hangi -belki- parlak sözlü safsata üretilmiş olursa olsun, işin aslı değişmez. Yanlış bir öte dünya telakkisinden kaynaklanan apaçık ve dehşetli bir vahşettir bu. İşte Piramitler gibi eşsiz eserleri ortaya koyabilen deha manevi hidayet kaynağından yoksun olunca manevi sahada ancak bu veya buna benzer muzır bir noktaya varabiliyor.

Bu o tür toplumlarda sosyal hayatın tümden fecaat olduğu anlamına gelmiyor; yaşamak için herkesin güzel kurallara ihtiyacı vardır ama aradaki sapkın uygulamalar ve  işin özü herşeyi bir anda bozabilecek niteliktedir. Nitekim o dönemdeki malum  Firavun, sihirbazının bir yorumu üzerine bütün yeni doğan Yahudi çocuklarının öldürülmesini emretmiş ve sonradan bilmeden sarayında yetiştireceği Hz. Musa hariç bunu da ne yazık ki yapmıştır. Bu tür toplumların genel hali şudur: Kural yoksa, ölçü yoksa her şey her an ifsad olabilir.

Sonuç – Bir İmaret Göster Bana Ki Sonu Viran Olmaya

Bu dünya hayatında  her ne başarılırsa başarılsın, dünyayı yaratan ve yaşatan Allah’a ve gönderdiklerine imandan uzaksa ve gerçek hayatla, ebedi ahiret hayatıyla bağı koparılmışsa tüm bunlar akim kalmaya ve neticede viran olmaya mahkumdur. Ama süreç içerinde yapılan kötü işlerin vebali insanın boynunda kalır.  Yunus Emre şöyle der:

Bir imaret göster bana ki sonu viran olmaya
Kazanıgör o malı ki senden geri kalmaya.

Döküle altının malın, ayruk ile ola halin
Senden geri kalan malın sana bir fayda kılmaya.

O mal ki Halil’indir, hayırlara yelterler onu
O mal ki Karun’undur ıssı hiç rahat bulamaya…

Dünya hırsıyla ve ölçülere uyulmadan edinilen başarıların gerçek yönünü de Abdullah Bera (Yıldız) kardeşimiz şu çarpıcı metinde çok güzel anlatır:

“Düşün, yolun doğrusuna henüz varamamışsın. Yanlış inançlar ve kaçınılmayan günahlar varlığını tıkayıp bırakmış. Diyelim paranın ve gücün her şey olduğuna inanmışsın. Ve tabii bir süreçte değil de haramlara saparak, birçok yanlışa batarak nihayetinde bunu başarmışsın! Ama…

Ama sonra -er ya da geç- anlamışsın ki ulaştıklarının hedef olmaya layık hiçbir yönleri yokmuş. Ve bunlarla sana gelen veballer, insanın boynunda giderek ağırlaşan prangalarmış. Yani bunca uğraş ile ulaştığın başarı değil, aslında tam bir iflasmış.

Allah korusun. Allah muhafaza eylesin. Ki bu ve benzeri sayısız tehlikelerden bizi koruyan ancak Allah’tır.”

Netice olarak, “Allah’a ve gönderdiklerine imandan ve ahiret şuurundan yoksun bir dünyanın hiç bir surette hırslanılmaya değer bir yönü yoktur.” diyebiliriz. Ama çıkmamış candan da umut kesilmez. Dolayısıyla ebediymiş gibi bu dünyaya haddinden fazla bağlanmış insanlara, cümle aziz kardeşlerimize -ve kendi nefsimize- Alemlerin Rabbini, O’nun gönderdiklerini ve ebedi hayatı elden geldiğince anlatmamız gerekir ki o güzide yıllar fani amaçlar, yok olucu sonuçlar ve ulaşıldığında anlamını yitirecek beyhude hedeflerle heba olmasın.

Allah’a emanet olun.

fatih ünlü
Fatih Ünlü

Fatih Ünlü 1965 Adana doğumludur. Adana Dumlupınar İlkokulu, Hürriyet Ortaokulu ve Anafartalar Lisesinden sonra 1987 yılında ODTÜ Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi bölümü Uluslararası İlişkiler alt dalından mezun olmuştur.TBMM, TÜBİTAK, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Kalkınma Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı (SBB) ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO)'nda çalışmıştır.Yayıncılık faaliyetlerine vakit ayırabilmek amacıyla Cumhurbaşkanlığı SBB - İSEDAK ve Uluslararası Kalkınma İşbirliği Genel Müdürlüğünden 2022 yılında emekli olmuştur.Emeklilikten sonra, Güray Gümüş'le birlikte Abdullah Bera Yıldız'ın "Bir Soluk Dua - Çaresiz Anlarımıza Çare Olan Rahmetinle" ve "O'nu Bilmeden Hiçbir Vahada Hayat Yoktur" adlı kitaplarının editörlüğünü yapmıştır.

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.