WOTTV E-DERGİ
DOLAR 34,0303 -0.1%
EURO 37,9860 0.19%
ALTIN 2.826,220,84
BITCOIN 21459645,74%
Ailenin Korunması – II

Ailenin Korunması – II

30 Mayıs 2024 12:31
Ailenin Korunması – II
0

BEĞENDİM

Fatih ÜNLÜ – 30 Mayıs 2024

 

Bir önceki yazımızda küresel güçlerin neden aileyi hedef aldıklarına değinmiş ve bunun çok önemli boyutunun da nüfusun azaltılmasını hedeflemeleri olduğunu belirtmiştik.

Yine nüfus planlaması ve doğum kontrolü konusunun, küresel yapıların çözüm diye sundukları yaklaşımların insanlığı aslında nasıl bir çözümsüzlüğe itebildiğinin çok iyi bir örneği olduğunu da dile getirmiştik.

Çünkü nüfusun artış hızı dünyada birçok bölgede evlenme yaşının artması, şehirleşme, çevre kirliliği, yapay katkı maddeleri ve tabii beslenmeden uzaklaşma gibi unsurların yanı sıra ekonomik kalkınmanın getirdiği şartlarda zaten azalma ve durağanlaşma eğilimine girmişti. Bazı bölgeler için de gidişatın öyle olacağı belliydi.

Zaten ekonomik faaliyetlerin idamesi için insana çok ihtiyaç duyulan ortamlarda nüfusun artış hızında çok keskin bir azalma olmadı. Buna bazı ülkelerin kırsalındaki  şu anki doğum oranları iyi bir örnektir.

Yine Çin gibi bir dönem polisiye tedbirlerle birden fazla çocuğu yasaklayan ülkelerde milyonlarca kız çocuğu hayat hakkından mahrum bırakıldı ve evlenme çağına gelenler için de dünya tarihinde görülmemiş bir şekilde kız – erkek sayısı dengesizliği oluştu.

Aslında nüfusa yapılan zecri müdahaleler genellikle sonradan telafi edilmesi gereken büyük dengesizliklere ve sorunlara sebep oldu.

Tekrar konumuza dönersek, olayların akışını iyi anlamadan ya da anlasa da başka maksatlarla nüfustaki bu durağanlaşma eğilimine ilave olarak yapılan nüfusu azaltma yönündeki keskin müdahaleler dünyada bazı bölgelerde nüfusu durma noktasına getirdi.

Bu konu üzerinde kafa yoran ve “küresel telkinleri” göz ardı eden bazı ülkelerin yöneticileri durumu bir ölçüde çözdüler.

Benzer bir süreci yaşayan ve şu anda nüfus artış hızında tehlikeli bir azalmayla karşı karşıya kalan ülkemizdeki durumu ve kıyas için de bazı ülkelerdeki gelişmeleri 9 Mayıs’taki yazımızda detaylıca ele almıştık.

Hatırlarsınız, bilahare Sayın Cumhurbaşkanımız da 21 Mayıs’ta yaptığı konuşmada 2001’de 2,38 olan doğurganlık hızının, 2023’te 1,51’e gerilediğini ifade ederek bu tehdide şu sözlerle dikkat çekmişti *:

“Nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2,1 seviyesinin altındayız. Bu, açık söylüyorum Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir, bir felakettir. Mevcut durum ülkemiz için tolere edilebilir olmaktan çıkmıştır. Biz bu tabloyu gördüğümüz için biliyorsunuz sürekli 3 çocuk tavsiyesinde bulunuyorduk…”

===

Şunu bir defa idrak etmemiz gerekiyor, nüfus, millet olarak en büyük gücümüzdür ve bunu korumak zorundayız. Önümüzdeki dönemde bu konuda daha kararlı olacağız.”

Bu konudaki kararlılık mesajı çok önemli. İnşaAllah alınacak önlemler de netice verir. Tabii, konu çok yönlü ve karmaşık. Özellikle genç işsizliğini çözmeden, gençleri evlenmeden caydıracak ve boşanmayı teşvik edebilecek unsurlar halledilmeden, başta güzel ahlak olmak üzere gençlerimize çok daha iyi bir sosyal ve manevi eğitim verilmeden ve onlara mutlu bir yuva için güzel alışkanlıklar edindirmeden sorunun çözümü hiç de kolay değil gibi görünüyor. Ama doğru adımlarla 3-5 yıla kalmadan durum çok olumlu bir istikamete de dönebilir.

Bu çerçevede, aile kurumunun güçlendirilmesi yönünde 15 Mayıs Dünya Aile Gününde açıklanan “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı” yerinde ve önemli bir girişim.

Yazımızı bu tür önemli belgelere de içerik ve derinlik kazandırabilecek mühim bir kavrama,  mutlu aile ortamları için “emin” olma vasfı ve kavramına kısa bir giriş yaparak bitirelim.

İşin temelinde insan varsa, insanın en dinamik ve kırılgan dönemlerinden olan  gençlik varsa, o gençlere gereken güzel vasıflar tam kazandırılmadan süreçler her an akamete uğrayabilir.

Ve gençlerimiz ancak “emin” olduklarında, güvenilir ve tutarlı davranabildiklerinde daha  kolay evlenebilir ve daha örnek aileler kurabilirler.

Malum, Peygamberimiz aleyhisselam El-Emin’di. Söz verdiğinde tutardı, güvenilirdi, asla hıyanet etmez ve hep en makul, en asil davranışları gösterirdi.

İsmet  Özel’in Naat’ındaki muhteşem bölümü hatırlarsınız:

Kimseden bir işaret gelmeyecek
Bir melek kimsenin alnını sıvazlamazsa
Söylemez size kimse dünyadaki ömrü boyunca
Hiçbir insana yan bakışı olmayan kimdi
Kimdi yan gözle bakmadı kır çiçeklerine bile
Öğretmek için cephe nedir
Kıyam etti
Torunu kucağında
Dönünce bütün gövdesiyle döndü
Bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda
Bir bilinebilseydi
Nedir veche.

Peygamberimiz aleyhisselamı Rabbimiz  terbiye etti, bize de peygamberleri ve kıymetli kulları vasıtasıyla iyi bir terbiye için gerekli olan bütün bilgi, numune ve müktesebatı gösterdi.

İşte, emin olmanın en önemli boyutlarından birisi de terbiye ve eğitimdir, gerçek eğitimdir, insanın davranışlarında olumlu tesirler bırakacak şekilde etkili bir eğitimdir.

Adanalı hemşerim Mustafa Cantekin kardeşimizin bir süredir dile getirdiği, Milli Eğitim Bakanlığımızın ilgili birimlerinin de yine bir zamandır gündeminde olan orta öğretimde “adab-ı muaşeret” temalı derslerin yakın zamanda seçmeli ders olarak konulması bu yönde önemli bir gelişme.

Bu tür dersler, içeriği çok iyi hazırlanırsa, ustaca hazırlanmış işitsel – görsel malzemelerle desteklenirse, katılımcı, akılda kalacak yöntemlerle idealist öğretmenler tarafından verilebilirse, daha huzurlu bir topluma giden yolda önemli bir yapıtaşı teşkil edebilir. Umarız öyle de olur.

Emin olmanın adab ve eğitim dışında başka boyutları da var şüphesiz. Örneğin, biraz önce de ima ettiğimiz üzere, gençlerimizi geleceklerinden emin hale getirmeliyiz. Yani başta işsizlik sorunu kişilerin emin olmalarına halel getirebilecek, nesillerin emniyetini tehlikeye atabilecek  temel sorunlara çözümler bulabilmeliyiz. Yeni ve güzel iş imkanları oluşturmalıyız, insanlar arası ilişkilerden beslenmeye ve kişilerin emniyetine kadar daha sağlıklı ortamlar ve çevreler tesis etmeliyiz.

Bu uğraşta sorunlar çıkmayacak mı? Elbette çıkacak. Mesela istihdam konusunda, ortamı oluşturabilirsek bazı gençlerimiz belki çok güzel işlere girecekler ama bazıları da belki iş beğenmeyecekler.

Sorunsuz süreç olmaz. Bunların hepsinin çözümü uhuletle ve suhuletle bulunabilir. Yeter ki biz ve çalıştığımız kişiler emin ve liyakatli olalım, ortamlar ve süreçler emin olsun.

Evlilikte yine çok önemli diğer bir kavram da emanettir. Bu kavram emin olma vasfıyla da çok yakından alakalıdır. Çünkü ancak emin olanlar emanetin hakkını verebilirler.

Allah hepimize “emin” olabilmeyi, “emin” insanlar ve “emin” aile fertleri olabilmeyi nasip eylesin.

=====

* Biz yazımızda Avrupa ülkeleri için 2022 rakamı elimizde olduğundan ülkemiz için de o yılın rakamı olan 1,62’yi kullanmış ve bu rakamla Fransa, İrlanda, Danimarka, İsveç ve Hollanda gibi ülkelerin bile gerisine düştüğümüzü ifade etmiştik. 2023 rakamı olan 1.51 durumun ne yazık ki yıldan yıla kötüleştiğini ve bu konuda dünya sıralamasında daha da gerilere düşebileceğimizi gösteriyor.

fatih ünlü
Fatih Ünlü

Fatih Ünlü 1965 Adana doğumludur. Adana Dumlupınar İlkokulu, Hürriyet Ortaokulu ve Anafartalar Lisesinden sonra 1987 yılında ODTÜ Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi bölümü Uluslararası İlişkiler alt dalından mezun olmuştur.TBMM, TÜBİTAK, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Kalkınma Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı (SBB) ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO)'nda çalışmıştır.Yayıncılık faaliyetlerine vakit ayırabilmek amacıyla Cumhurbaşkanlığı SBB - İSEDAK ve Uluslararası Kalkınma İşbirliği Genel Müdürlüğünden 2022 yılında emekli olmuştur.Emeklilikten sonra, Güray Gümüş'le birlikte Abdullah Bera Yıldız'ın "Bir Soluk Dua - Çaresiz Anlarımıza Çare Olan Rahmetinle" ve "O'nu Bilmeden Hiçbir Vahada Hayat Yoktur" adlı kitaplarının editörlüğünü yapmıştır.

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.