WOTTV E-DERGİ
DOLAR 34,0963 0.18%
EURO 38,0992 0.02%
ALTIN 2.834,490,20
BITCOIN 21384114,11%
Hayat Pahalılığı Üzerine Bir Değerlendirme

Hayat Pahalılığı Üzerine Bir Değerlendirme

17 Nisan 2024 10:09
Hayat Pahalılığı Üzerine Bir Değerlendirme
0

BEĞENDİM

Deniz İSTİKBAL – 16 Nisan 2024

 

2021-2024 dönemi ciddi anlamda geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı, kira sorunu, deprem felaketi, salgın ve finansal karmaşalara sahne oldu. Devletler salgın, savaş ve tedarik krizleriyle mücadele ederken vatandaşlar yüksek enflasyonu tecrübe etmek zorunda kaldılar. En temel tanımıyla enflasyon fiyatlar genel seviyesinin artması anlamı taşır. Makul derecede düşük düzeyde artan fiyatlar genel anlamda kabul görür.

Örneğin enflasyon yüzde 2 düzeyinde ise alım gücünün düşme hızı yavaş seyir eder. Vatandaşlar birçok üründe fiyat artışıyla karşılaşmadığı için geçim gelir seviyesine bağlı olmakla birlikte daha kolay hale gelir. Fakat enflasyon seviyesi çift haneli olmuşsa özellikle alt ve orta gelir grubu hayat pahalılığı olarak isimlendirilen sürece maruz kalır. Bu sürecin tersine çevrilmesi de enflasyonun çift haneye çıkması gibi zaman alan bir olgudur. Örneğin FED ve Avrupa Merkez Bankası enflasyonda görülen çift haneli rakamlarla mücadele için yaklaşık iki yıldır faizleri çeyrek asrın en yüksek seviyesinde tutmaktadır.

Faizler piyasaya verilen paranın maliyetini artırırken toplam talebi aşağıya çeker ve ekonomik büyüme yavaşlar. Firmalar satışlardaki düşüş nedeniyle istihdam seviyelerini düşürürler ve işsizlik meydana gelir. Böylelikle fiyatların artış hızı kesilmiş olur. Ancak para birimindeki değer kayıpları enflasyonla mücadeleyi sekteye uğramaktadır. Örneğin enflasyonun yüzde 20 olduğu bir yıllık süreçte para biriminin yüzde 20 değer kayıp etmesi beklenmektedir. Sıkı parasal duruşla paranın değer kaybı yavaşlatılabilir veya değer kazanması da sağlanabilir. Dış ve iç olaylara bağlı olarak ülkeye çekilen yatırımlarla enflasyon beklenenden daha hızlı bir dönemde de kontrol altına alınabilir.

Devletler ve bireyler açısından farklı yaklaşılması gereken hayat pahalılığı kavramı kamu iktisadını çok büyük derecede etkileyen bir süreç değildir. Daha çok bireyler için enflasyon yani hayat pahalılığı ciddi sosyal, psikolojik ve toplumsal problemlere neden olur. Örneğin 5 bin birim gelire sahip sabit gelirli bir kişi yüzde 20’lik enflasyona maruz kaldığında 1 yıllık periyodda alım gücünün düştüğünü hisseder. Eğer sıkı parasal duruş ülkede işleme alındıysa işsizlik nedeniyle ücret artışına da ulaşamayabilir. Ancak enflasyonun düşüşü sonrası sabit gelirli eski alım gücü seviyesine erişebilir.

Ayrıca eski gelir seviyesine erişim zaman alacağı için ortalama 2 yıllık bir süreçte düşük enflasyonun olması gerekir. Türkiye’nin de tecrübe ettiği hayat pahalılığı olgusu benzer bir yapıya sahiptir. Alt ve orta gelir grubu yaşanılan enflasyondan üst gelir gruplarına göre daha negatif etkilenmiştir. Mevcut yaşanılan süreç vatandaşın en temel meselesi olarak çözüm beklemektedir. Haziran 2023’de işleme alınan politikalarla 2024’ün ortalarından itibaren çözüme kavuşması beklenen hayat pahalılığının sosyal politikalarla kamu tarafından rehabilite edilmesi ve alım gücünün geçim sıkıntısı çekilmeyecek hale getirilmesi hedeflenmektedir.

Sıkı parasal duruşa eşlik etmesi beklenen kamu harcamalarındaki tasarrufun belli bir kısmının sosyal yardımlara aktarılması ve özellikle emekli (15,3 milyon kişi), sosyal yardım alan bireyler (16 milyon kişi) ve öğrenciler olmak üzere transferi gerekebilir. Bir yıllık süreç dâhilinde yapılacak olan yardımlar enflasyonun tekrar tek haneye düşmesiyle daha sonra farklı alanlara kaydırılabilir.

Hayat pahalılığının ortaya çıkardığı kira sorunu, gıda fiyatları ve diğer giderler toplumun gündeminin tam ortasında yer almaktadır. Kamunun mevcut sorunlara enflasyonun tek haneye düşürülme hedefiyle çözüm bulmak için çabalaması aşikârdır. Fakat yaşanılan süreçte alt ve orta gelir gruplarının hayat pahalılığına karşı korunması da bir gerekliliktir. Belediyeler, sosyal yardım dernekleri ve diğer kamu kurumları üzerinden yapılacak olan yardımlar bu perspektiften yaklaşıldığında toplumsal huzursuzlukların önüne bir bariyer görevi görebilir.

deniz istikbal
Deniz İstikbal

Dr. Deniz İstikbal, 2016 yılında İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden lisans derecesini aldı. Yüksek lisans eğitimini Marmara Üniversitesi’nde Uluslararası Politik Ekonomi alanında tamamlamış ve “Güney Kore ve Türkiye’nin Kalkınma Planlarının Ekonomi Politik Analizi” başlıklı tezi ile 2018 yılında mezun olmuştur. Doktora çalışmalarına İstanbul Üniversitesi’nde devam eden İstikbal, "Afrika’da Çin Yatırımları: Nijerya, Güney Afrika ve Kenya (2005-2019)" başlıklı doktora tezi ile 2024 yılında mezun olmuştur. İstanbul Medipol Üniversitesi’nde Dr. Öğretim Görevlisi olarak görev yapan İstikbal’in uzmanlık alanları arasında ekonomik kalkınma, ekonomi politik, enerji ekonomisi, enerji güvenliği, dış yardım, Afrika ve Asya-Pasifik bölgeleri yer almaktadır.

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.