0

BEĞENDİM

0

Fatih ÜNLÜ – 13 Eylül 2024

Hesap

Bir savaş sonrası:

Ölümün bu kadar çok olması onu önemsizleştirmiyor, sıradanlaştırmıyor bilakis daha dehşetli kılıyor.

Bunca masum ölümünün hesabını kim verebilir?

=====

Ya Rabbi!

Gazze’de ya bombalarla ve füzelerle veya açlıktan ve hastalıktan vefat eden ya da   sırasını bekleyen aciz kullarına, masumlara Sen rahmet eyle, Sen yardım eyle ya Rabbi! Onların katillerini ve bütün zalimleri ıslah eyle, ıslah olmayacakları bertaraf eyle! 

Ya Rabbi, ey Mazlumların Sığınağı, Dertlilerin Melcei!     

=====

Duasızlığın Sızısı

“Çoğu sıkıntı bize duasızlıktan gelir kardeşim.” dedi.

Bir evde, bir ortamda samimiyetle Kuran-ı Kerim okunsun, dualar edilsin, iyi niyet hakim olsun, gayret gösterilsin, çelmeleme değil uyum ve işbirliği olsun, birçok sorun ortaya çıkmadan hallolur.

Sebepler dairesinde duaların fiili gereği yapıldıktan sonra da dua en keskin çareye dönüşür. Çünkü Allah’a yöneliktir.

Kıymetli kardeşimiz Abdullah Bera ne güzel söylemiş:

“Bu dünya hayatının güzelliği Allah’a imandır, O’nun yüce zikri ve O’na niyazdır.”

=====

Yarımlıktan Sakınmak

Her birimizin hatalı, eksik yönleri vardır şüphesiz. Çünkü insanız, eksiklerimizle varız. Fakat eksiklerimiz bir yana, önemli konularda yarımlıktan çok çok kaçınmalıyız. Çünkü an gelir yüz tane yarım bir tam etmez, edemez.

Kastımız, henüz yarım olup ta tamlık yolunda tevazuyla ilerleyenler değil elbette. Onları ancak tebrik eder ve gayretlerinde kolaylıklar ve başarılar dileriz.

Sorun kemâlâttan uzak ve yarım olup ta kendini tam zannedenlerdedir veya öyle bir hava verenlerdedir.  Nefsimi de temize çıkarmıyorum elbette bilakis nefsimde bu hâlin izlerini gördüğüm için bu yazıyı kaleme almaya çalışıyorum.

“Yarım hoca dinden, yarım doktor candan eder” misali, yarımlık insanı gafil avlar, mağdur eder. Sen güzel tarafını görürsün, aldanırsın, sana gösterdiği yüzüne güvenirsin, öbür yüzünü bilmezsin, yarı yolda kalırsın…

Kurumlar da öyledir, bir kurum, bir yapı yarımsa, daha açık bir deyişle kemalattan uzaksa, ondan da hayır gelmez, güven telkin etmez ve maliyeti de çok büyüktür.

Tanımladığı sınırlı alanda bir olgunluk noktası yakalamış kurumlar bir yana, insanın maneviyatını ve dünyasını kurtarma gibi iddiası olan kurumlardan ve hasıl olan işlerinden kemâlât beklenir. Bu yoksa, yani bir kurum – bir yapı yanlış sonuçlar üretiyorsa, ondan uzak durulmalı ve ıslah olabiliyorsa ıslah edilmelidir.  Aksi takdirde, o kuruma destek olanlar onu yönlendirenlerin dünyevi çıkarları için kendi ahiretlerini mahvetme riskiyle karşılaşırlar. Çünkü “dâl” olan, kendisi sapkınlıkta kalan “hadi” olamaz, insanları doğru yola iletemez. 

Kurum dediğimiz de insanlarla kaimdir. O kurum nasıl insanlar yetiştiriyor, onları -iyi veya kötü- hangi dünyalara götürüyor, vaad ettiklerini gerçekleştiriyor mu, yoksa sadece gerçekleştiriyormuş gibi mi görünmeye çalışıyor, toplumdan ne alıyor, ona ne veriyor? Bu gibi hususlar önemlidir.

Eksiklerini Bilenler

Eksiklerini bilenler, insanları o eksik taraflarıyla muhatap etmemeye çalıştıkları için onların zararı asgari düzeyde olur, eksiklerini saklamadan hayırlı, kamil  yönleriyle iş yaptıklarında da faydaları ve hayırları eşsizdir.

Diğer yandan, kötü işte tam olmak ve başarılı olmak ta apayrı bir konudur. Kötü işte aslında asla tam olunamaz, kamil olunamaz, kötülük başlı başına bir eksikliktir. Bundan dolayı şerde muvaffakiyet de ancak şerdir ve en büyük muvaffakiyetsizliktir fakat acısı bazen sonradan çıkar…
Yunus Emre ve Mevlana hazretleri diyor ya: “Hamdım, piştim, yandım.” Biz ise – başta kendi nefsim- bazen ham olduğumuzun bile farkına varamayabiliyoruz.

Ey Rahmeti sonsuz Rabbimiz! Biz hamız, yarımız. Bizi olgunlaştır, bizi kamil kullar eyle.

Amin, ya Erhamerrahimin!