Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 29 Ağustos 2024
Anlaşılan o ki, haftalar ilerledikçe Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesi konusu daha sık kamuoyu gündemine taşınacak gibidir. Bu hafta içerisinde Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Suriye meclisinde konuya ilişkin pozitif ifadeler kullanınca bu konu ele alındı.
Türkiye-Suriye İlişkilerinin Normalleşmesi Her İki Tarafın da Büyük Ölçüde Yararına
Esad, son aylarda Rusya’nın ağırlık verdiği arabuluculuk faaliyetlerine, daha önceki olumsuz yaklaşımlarının aksine daha ılımlı yaklaşmaya başlamış görünüyor. Aslında Rusya yanında İran ve Irak da aracılık yapmaya çalışıyorlar ama tıpkı Esad’ın meclis konuşmasında “Arabulucuların ciddiyetine ve samimi çabalarına rağmen girişimlerde kayda değer bir ilerleme gerçekleşmedi!” demiş olduğu gibi, devrini tamamlayan arabuluculuk sona ermiş gibidir. 920 km ortak sınırı, sınıra ilaveten pek çok örtüşen/çatışan sorunları olan iki ülkenin bundan böyle ”beyaz sayfa” açarak, işbirliği içerisinde hareket etmeye ihtiyaçları vardır.
Esad’ın, bir zamanlar “kanka” derecesinde yakın olduğu, dönemin Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakanı Erdoğan’ın “Arap Baharı” sırasındaki yanlış politikaları için “kan davası”nı sürdürmesine son vermesinin zamanı geldi ve geçmektedir. Suriye’nin hemen güneyinde ve güneydoğusunda İsrail’in Gazze ve Lübnan saldırıları tüm şiddetiyle sürerken, İsrail’in kafasının estiği zaman Suriye hava sahasını delerek istediği yeri bombaladıkları, Ortadoğu’nun giderek daha karmaşık hal aldığı bir dönemde sağduyulu politika izlemesi gerektiği açıktır.
Anlaşılan o ki, Rusya, İran ve destekçisi Hizbullah’ın desteğindeki Esad, yeni anayasa hazırlandıktan sonra yapılacak seçimler sonucunda da en azından bir dönem daha iktidarda kalacaktır. Türkiye, Esad karşıtı grupları ikna ederek bu süreçte Esad’a politik destek vermeyi düşünmelidir. Zira Türkiye Esad’a destek vermez ise, Suriye’deki istikrarsızlık periyodu çok daha uzun süre devam edebilir. Oysa istikrarın bir an önce tesisi her iki ülkenin de yararınadır.
İki ülkenin normalleşmeye ilişkin önceliklerinde çatışan ve örtüşen hususlar vardır. Önce örtüşen hususlardan başlanmalıdır. İlki, ABD’nin Suriye’deki varlığına son vermektir. ABD, sözde DEAŞ (IŞİD)’ın etkisizleştirilmesi maksadıyla PKK terör örgütünün Suriye uzantısı, sözde Suriye Demokratik Güçleri (SDG) PYD/YPG’nin devletleşmesi için eğitim, istihbarat, silah, maddi ve siyasi destek vermektedir. PYD/YPG, ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon)’un etkisiyle ABD’nin Ortadoğu’da, İsrail’den sonraki en yakın müttefiki haline gelmiştir.
YPG, Suriye’nin petrol kuyularının da çoğunun üzerine konmuştur. Ekonomik ferahlık için de Suriye’nin rejim güçleri, YPG ile ciddi bir şekilde mücadeleyi sürdürerek hükümranlığını kabul ettirmelidir. Bu mücadelede Türkiye ve Rusya’dan silah/istihbarat ve eğitim desteği alabilmesi de mümkündür. Bu konuda uzlaşma sağlanır, terörle mücadelede belli bir mesafe kat edilebilirse TSK’nin de Suriye topraklarından ayrılması mümkün hale gelir.
Suriyeli sığınmacılar, bir taraftan Türkiye’ye ekonomik ve sosyolojik bir yük haline gelirken, bunların eksikliği sebebiyle Suriye’de işlenecek topraklar atıl kalmakta, üretici esnaf eksikliği hissedilmektedir. Sığınmacıların geleceğinin garanti altına alınabilmesi için anayasal teminat yanında, içinde Türkiye’nin bulunacağı (Rusya da eklenebilir) garantörlere de ihtiyaç vardır.
İki ülke ilişkilerinin normalleşmesi ile Suriye’de yeniden yapılanma çalışmaları başlayacak, ülkede işsizlik azalacak, yeni nesil yokluk ve sefalet yerine yeni bir umuda yelken açacaklardır. İş ve aş ise ülkedeki terörü ters yönde etkileyecektir. Arap Baharı öncesinde olduğu gibi Suriye üzerinden ve içinden Arap ülkelerine Türk ve Suriyeli Tır ve kamyonları ürünlerini ihraç edebilecek, iki ülke de ekonomisini daha da canlandırabilecektir. Bu konuda Suriye, yaşadığı savaş yıkımının, Türkiye ise 6 Şubat Depremlerinin sınıra yakın illerindeki ekonomik yıkımın etkilerini daha kolay atlatabileceklerdir.
Sonuç itibariyle Esad’ın son konuşmasındaki “görüşmelere başlamak için ön şart gerekmediği” şeklindeki ifadesinden hareketle normalleşme için taraflar aracısız bir araya gelmeli, basına rastgele açıklamalar yapılmaksızın, diplomasiyi ağ gibi örmeye başlamalıdır. Siz ne dersiniz?
EĞİTİM
9 saat önceEKONOMİ
10 saat önceGÜNDEM
11 saat önceGÜNDEM
14 saat önceGÜNDEM
15 saat önceSPOR
1 gün önceGÜNDEM
1 gün önce
🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷 30 AĞUSTOS BÜYÜK ZAFER 102 YILIN KUTLU OLSUN
Sayin Yavuz bey,analiz sonuclarini okuyorum. Illavelakin cok düsündürücü. Ülkemizdede cok cesitli düsünce ler var amma genelde ham düsünceler zira Fransanin gözü süriyede,özel bir eyalet ic islerinde selbest disislerinde fransaya bagimli. Hörmetlerimle