Prof.Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 29 Ekim 2023
Bölgesel Güç Türkiye
Dünyanın en zengin ilk 20 ülkesi arasına girerek G20 üyesi, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve daha bir çok uluslararası kurumlara üyelikle bir Avrupa ve bir NATO ülkesi, İslam İşbirliği Örgütü üyesi, Balkan, Kafkas, Ortadoğu, Akdeniz ve bir Avrasya ülkesi olan Türkiye, 2022 yılı içerisinde Türk dünyasıyla bütünleşme yolunda Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulmasında da rol oynadı. Afrika’nın 33 ülkesinde açtığı büyükelçilik ve 45 milyar dolarlık ticaret hacmi ile sayılı ülkeler arasına girdi. Fert başına gelir açısından ihtiyaç sahibi ülkelere yardımda ilk sıraya yerleşerek, mazlumların yanında yer aldı.
Savunma sanayii, 6 milyar dolara yaklaşan yıllık ihracatıyla dünyada 12’nci sıraya yükselirken, silahlı kuvvetlerin ihtiyacının %70-75’ini karşılar hale geldi. MİLGEM projesi, kendi tersanelerinde inşa ettiği ilk “çok maksatlı amfibi hücum gemisi” TCG Anadolu, menzili 550 km’yi aşan güdümlü füze sistemleri, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki II. Karabağ Savaşı’nda göz kamaştıran İHA/SİHA’ları ile tatbikatlarımızda başarıları kanıtlanan silahlı insansız deniz araçları (SİDA) yanında istihbarat ve siber tehditlere karşı da önemli mesafeler kat etmiş olup, yakın bir gelecekte yerli üretim muharip uçaklarına da kavuşacaktır.
Petrol, doğalgaz ve hatta taşkömürü gibi enerji hammaddelerini ithal eden bir ülke olmasına rağmen, bulunduğu coğrafyada önemli bir bölgesel güç olan Türkiye, Cumhuriyet’le birlikte gelişip güçlendikçe gücünü dosta düşmana göstermekten de kaçınmamıştır. Bu bağlamda II. Dünya Savaşı sonrası Sovyetlerin Boğazlar rejimini birlikte yönetme ve Kars/Ardahan’ı isteğine boyun eğmedi.
1974’te Kıbrıslı soydaşları kurtarmak için ilk deniz aşırı harekatını gerçekleştirdi. PKK terörüyle mücadele ederken, Yunanistan’la Ege’de gerilimler yaşarken, soğuk savaş sonrası Bosna-Hersek krizinde uluslararası kurumları önerileriyle harekete geçirdi, Makedonya ve Kosova’nın istikrarına katkı sağladı, Türk Dünyası’na elinden geldiğince destek oldu.
Suriye’nin kuzeyine 2018’de Rusya’ya rağmen Zeytin Dalı Harekatı’nı, 2019’da Fırat’ın doğusunda ise ABD’ye rağmen Barış Pınarı Harekatı’nı gerçekleştirdi. Kimseye boyun eğmedi.
Şubat 222’de Rusya-Ukrayna savaşının çıkmasıyla birlikte, iki ülke arasında aracılık yapan tek ülke haline gelirken, olası bir Rus tehdidini bölgede durdurabilecek en önemli konvansiyonel güç olduğu da anlaşıldı.
Cumhuriyet’in Hedeflerine Ulaşıldı mı?
Tüm bu özetlenenlere bakarak Cumhuriyet’in hedeflerine ulaşabildiği elbette ki söylenemez. Atatürk’ün 10’ncu Yıl Nutku’ndaki “Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır!” şeklindeki ifadesi aradan geçen onlarca yıl sonra irdelendiğinde görülecektir ki, çağdaş uygarlık yolunda kat etmemiz gereken mesafeler olduğu açıktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1 Kasım 2021’de Atatürk’ü Anma Töreninde “Amacımız, Cumhuriyet’imizin kuruluşunun 100. yılında ülkemizi ecdadımızın mirasına layık ve milletimizin hayallerine uygun bir seviyeye çıkarmaktır. Bunun için eğitimden sağlığa, güvenlikten teknolojiye kadar her alanda kurduğumuz sağlam altyapı üzerinde, siyasi ve ekonomik gücü ile dünyanın birinci liginde iddia sahibi bir Türkiye inşa etmenin gayreti içindeyiz!” şeklindeki konuşmasında bir bakıma Atatürk’ün belirlediği hedefi tekrarlamaktadır.
Sonuç
Kişi başına gelirin düşük olmasını, teknolojide motor, metallurji ve mikroçip üretimi gibi alanlarda eksiklikleri ileri sürenler haklı olabilirler. Ama yukarıda sadece birkaç satırla özetlenen Cumhuriyet’in 100 yıllık kazanımlarını “bardağın dolu tarafı”yla görüp erişmek isteyen milletlerin sayısı hiç de az değildir. Gene de yetmez, “Durmak yok, gelişmeye devam!”