Prof. Dr. Faruk TAŞÇI – 31 Temmuz 2024
“İslam” ve “imtihan” yan yana geldiğinde akla gelenlerin en önemlisi “ahiret” oluyor. Yani İslam söz konusu ise Müslüman/mümin için “dünyada” imtihan var demektir ve imtihanın neticeleri “ahirette” lehte veya aleyhte görülecektir. Dünyadaki imtihan alanlarından biri de STK’lardaki ücretlerle ilgili ve “İslamî” yönü olan STK’ların yöneticileri için çalışanlarının ücretleri önemli bir imtihan alanı.
“Allah Rızası” Merkezli Yapılanmalar Olarak İslamî STK’lar
STK’lar ile ilgili birçok sınıflandırma bulmak mümkün, ancak amaç/hedef veya ideolojik bağlam üzerinden bir sınıflandırma yapıldığında birkaç tür öne çıkıyor. Örneğin, Kemalist STK’lar “çağdaşlaşma” vurgusunu merkeze alıyor. Sol-seküler STK’lar daha çok “seküler bir yaşam tarzını koruma ve sürdürme” amacı güdüyorlar. Liberal STK’lar “iktisadi hayatta piyasacılık, siyasal hayatta anayasacılık ve sosyal hayatta özgürlükçülük” merkezli söylemler içindeler. Milliyetçi STK’lar da konumlandırmalarını “belirli bir etnisitenin değer ve çıkarları” etrafında yapıyorlar.
“İslamî” STK’lar da varlıklarını ve amaçlarını İslamî referanslarla açıklıyorlar ki bu açıklamalarının merkezindeki söylemse “Allah rızası”. Dolayısıyla İslamî STK demek, “Allah rızası”nı merkeze alarak söylem ve pratik geliştiren sivil yapılanmalar demek; mesele ister insanî yardım hususlarında ister diğer konularda olsun aslolan “Allah rızası”nı merkeze almak.
STK’lardaki Ücretleri Allah Rızası’na Uygun Hale Getirmek
Meselenin düğümlendiği yerse “Allah rızası” söyleminin pratik bulup bulmadığı; yani “Allah” dillere dolansa da uygulamada “rızası”nın ne kadar olduğu konusu önemli.
Türkiye’de İslamî STK’larda belli bir değişim olduğunu görmek zor değil. Mesela Amatör (enformel) yapılanmalar yerine daha profesyonel (formel) yapılara geçiş görülebiliyor, buna bağlı olarak gönüllü (adanmış) ilişkiler devam etse de kurum kültürüne (eğitime) dayalı ilişkiler de gelişiyor. Bunu tamamlayıcı bir şekilde, belli konulara odaklanmış uzman yapılar da oluşmaya başlamış durumda.
Bütün bunların yanında İslamî STK’ların mali kaynakları da sadece içsel değil dışsal fonlardan da besleniyor artık. Yani zekât ve fitre gibi klasik mali kaynaklar yerini korumakla birlikte, proje bağlantılı başka yerel ve uluslararası fonların da mali kaynakların içine dahil edildiği görülüyor. Dolayısıyla İslamî STK’ların eskisine oranla (yapısal anlamda) mali yapılarının daha iyi olması muhtemel.
İşte bu noktada İslamî STK yöneticileri için “imtihan” başlıyor: Profesyonel çalışanlarının ücretleri ne olacak? Bu soru, etkisi kısmen azalsa da son yıllarda yaşanan ekonomik krizin sonuçları dikkate alındığında, çok daha kritik bir soru(n) haline geliyor. Hele hele İstanbul gibi büyükşehirlerdeki (başta kiralar olmak üzere) hayat pahalılığı da eklendiğinde, İslamî STK’larda profesyonel çalışanların ücretlerinin “asgari ücret” olması veya hemen üstünde bir miktar olması, başlı başına büyük mesele/dert; daha açık bir ifade ile, İslamî STK’ların “Allah rızası” merkezli söylem ve eylem bütünlüğüne yakışmayan bir hal. Zira emeğin hakkını gözetmek, bizzat Allah rızası; ama mevcut durumdaki ücretler can yakıcı, gönül tırmalayıcı ve “acaba İslamî STK’lar İslam üzere değil mi” sorusunu sorduracak kadar rahatsız edici ve ağır!
Hal böyle olunca; İslamî STK yöneticilerinin yapması gereken, yapılanmalarını “büyütmek” ve bu çerçevede “çok şey” yapmak olmamalı; olması gereken, bünyelerinde profesyonel çalışanlarına bulundukları şehirde yaptıkları işlere göre kendilerini ve aileleri gözetecek şekilde ücret vermektir. Zira aslolan (farz olan) büyümek değil, hakkı hak sahibine teslim etmektir. Tüm mesele, tercih!
GÜNDEM
8 saat önceGÜNDEM
13 saat önceEKONOMİ
13 saat önceGÜNDEM
16 saat önceGÜNDEM
3 gün önceGÜNDEM
3 gün önceGÜNDEM
3 gün önce