Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 20 Temmuz 2024
ABD’de son 50 yılda fıstıkçıdan aktöre, CIA başkanından avukatına, valisine ve iş adamına kadar pek çok başkan gelip geçti. Bunlar içerisinde özel hayatının renkliliği sebebiyle de en dikkat çekiciler Bill Clinton ve tabii ki Trump idi. Adaylığı öncesinde suikast girişimi üzerine seçimleri kazanma yolunda önemli bir eşik atladığı düşünülen Donald Trump ele alındı.
Bilhassa iktidar kanadından olmak üzere Türkiye’de Trump hayranları var. Bunu anlayabilmek mümkün değil. 1960’lı yıllarda Küba Krizi sırasında ABD Başkanı John F. Kennedy’nin epey hayranı vardı. Suikasta uğradığında ağlayanlar bile olmuştu. Diyelim ki o dönemde NATO’da henüz yeniydik ve Türkiye’yi şaşkına çeviren “Johnson Mektubu” da henüz piyasada yoktu.
Demokrat Başkan Biden ile Cumhuriyetçi Trump arasındaki başkanlık yarışı üzerine Türkiye’de bir anket yapılsa Trump’ın ABD’de olduğu gibi açık ara önde çıkması sürpriz sayılamazdı. Sadece kamuoyu değil, her nedense devletin yöneticileri de pek farklı değil. Hatta medya da buna dahil. Özellikle iktidara yakın medya, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump ile telefonla rahatlıkla konuşabiliyor diye bile Trump’ı Biden’a tercih ediyorlardı.
Neyse ki Biden seçime katılmama kararı aldı veya bu kararla ilgili olarak önüne koyulan belgeyi imzalamak mecburiyetinde kaldı. Hatta aynı belgede Yardımcısı Hint asıllı Kamala Harris’in başkanlık için adaylığını da destekleyeceğini taahhüt etti. Öyle görülüyor ki ABD’nin “derin devleti” de başkan adaylığı konusunda kararsız. Bir kısmı ‘Harris’ derken, bir kısmı da kararsız gibi. Bu konuda eski Demokrat başkanlardan Clinton Harris derken, Obama ise suskun!
Her ne ise, biz gene Trump’a dönelim. Aslında Türkiye açısından Trump ile Biden arasında çok ciddi farklar olmaması gereklidir. Zira her ikisinin de Türkiye’ye bırakın bir dost ülke gibi, adeta düşmanca yaklaştığı dönemler olmuştur. Biden’ın en belirgin yaralayıcı tavrı Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmeden kaçınması değil, sözde ‘Ermeni soykırımını” tanıması olmuştu. Keşke Erdoğan telefonla Biden’a ulaşamama şikâyeti yerine Türkiye’nin milli çıkarları açısından çok daha hassas olan bu gerçeği belirtebilseydi…
Trump’a dönelim. Erdoğan’ın sık sık telefonla konuştuğu “dost” Trump, Erdoğan’la 2018 ortalarında bir telefon konuşmasında FETÖ tutuklusu Rahip Brunson’ın ilk duruşması öncesinde “umarım mahkeme serbest bırakır!” demişti. Ama mahkeme tutukluluğunu sürdürünce Trump’ın gazabı dost most dinlemedi. Türkiye’den ithal edilen bazı maddelerin gümrük vergilerini yükseltince TL, dolar ve avro gibi dövizler karşısında %75’lere varan değer kaybına uğradı. Daha sonra Brunson alel acele yapılan ikinci duruşmasında “suçsuz” görülerek serbest bırakıldı ama Türk lirası bir daha dikiş tutturamadı. Ve ardından da “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur!” denilen yeni ekonomi modeli ile ekonomi tepe aşağı gitti.
Trump bununla da yetinmedi. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki PKK’nın uzantısı YPG’ye olası bir saldırısı kendisine sorulduğunda Rahip Brunson örneğini vererek, “Türkiye bunu yaparsa ekonomisinin canına okurum!” benzeri ifadeler kullandı. İşte “dost” Trump buydu.
Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füzesavar sistemini satın almasını “haklı” bulduğu söylenen Trump, Türkiye’ye yaptırım uygulamayı başlattı. F-35 muharebe uçağı ortaklığından ayırdığı gibi, bedeli ödenmiş, eğitimleri alınmış uçakların verilmesini bile önledi. İşte size dost Trump!
Kasım ayında yapılacak ABD başkanlık seçimleri öncesine Trump bir adım önde giriyor. Kuşkusuz ki bir yabancı basında atılan “Kurşun Trump’a isabet etti, Biden’ı öldürdü!” başlığı son gelişmelerin özeti gibidir. Şimdi Demokratlar “Biden öldü, yaşasın ….” sözünü dolduracak birini bulacaklar. Biden desteklese de ABD medyası hukukçu Harris’in umut vaat ettiğine inanmıyor. Ama burası ABD. Bakarsınız bir başka suikast girişimi sonucu Harris’in de yıldızı parlatılabilir! Olur mu olur. Zira ABD, başkan ve başkan adayları suikastlarıyla ünlüdür.
Sonuç olarak sanki “Zenginin parası züğürdün ağzını yorarmış!” sözüne uygun davranıyor gibiyiz. Oysa “Ayıdan post, ABD’den, hele de Trump’tan dost olmaz!” Siz ne dersiniz?
Celladına aşık olmak gibi bir şey Celaleddin hocam yazınız gayet güzel İroni ile birlikte gerçekleri gösteren bir yazı kaleminize sağlık