Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 19 Haziran 2024
Başlığı görünce “Hulusi Akar var!” diye itiraz olabilir. Kayseri İyi Parti Milletvekili Dursun Ataş ve iktidarın İzmir Milletvekili “Teğmen” Mehmet Ali Çelebi de var. Kabul edilen TSK Personel ve Askeri Ceza Kanunu değişiklikleri görüşüldüğü sırada, TBMM’nin ihtiyacı olan emekli asker üyesinin ne kadar da eksik olduğu görülünce bu ele alındı.
Meclis’e Neden Emekli Asker Gerekli?
Dizi ve eğlence programları yapan TV kanallarının dışındakilere bakıldığında hemen her akşam güvenlik politikaları ağırlıklı yayınlar vardır. Güvenlik politikası yerine hamaset ve komplo teorileriyle yaklaşan ve uzmanlıkları tartışılır kişiler bile en azından Türkiye’yi oldukça yakından ilgilendiren ve çoğunluğu askeri strateji ve güvenlik politikaları içeren gelişmeleri hatırlatıyorlar. Türkiye açısından hayati önemdeki konular satır başları ile şöyledir:
Küresel güç ABD ile sorunlar ve NATO ile ilişkiler unutulabilir mi? Türkiye’nin kuzeyindeki Karadeniz sahillerinde Rusya-Ukrayna savaşı ve NATO/ABD-Rusya güç gösterisi, Akdeniz’de “İsrail Sorunu”, Doğu Akdeniz’de ve Ege’de yetki alanları sorunu, sonsuza kadar bitmeyecekmiş hissi veren Kıbrıs Sorunu var. Güney Kafkaslarda Dağlık-Karabağ sorunu daha yeni sönmeye başladı. Uykuda gibi görünse de içten içe kükreyen Balkanlar zemin kolluyor.
İran’la sorunsuz olduğumuz söylenebilir mi? Peki ya 2003 ABD işgalinin ardından iyice istikrarsızlaşan Irak’a ne demeli? Tüm dünyanın “zayıf devlet” (weak state) olarak gördüğü ve bir yıldan beri sürdürülen görüşmelere rağmen işgalci Amerikan askerlerinden kurtulamayan Irak, acaba İran etkisinden de ne zaman kurtulabilecektir? Bu iki önemli dış baskıyı alabildiğince hisseden, daha birkaç yıl önce Barzani’nin bağımsızlık referandumu yaptırttığı Irak’ta istikrar kısa bir sürede sağlanabilir mi?
2011 yılı başlarından itibaren Irak’ı aratacak derecede istikrarı bozulan, adeta yerle bir olan, 915 km’lik ortak sınırlara sahip olduğumuz Suriye var. Suriye’de ABD var, Rusya var, Hizbullah var, İran var. Tabii Türkiye de… En azından iki yıldır Suriye ile normalleşme çabaları var. Araya Rusya da sokuldu ama Esad yönetimi ısrarla ve özetle “Türk askeri Suriye’den ayrılmadan normalleşme olmaz! Diyor. Bu arada Irak ve Suriye’de irili ufaklı el-Kaide türevi terör örgütleri de mevcut. Bunlardan DEAŞ (IŞİD) terör örgütü.
Terör demişken, Türkiye hala PKK terör örgütüyle mücadele ediyor. Ak Parti iktidarı “Masabaşı strateji ve güvenlik politikaları uzmanı” danışmanları vasıtasıyla 2009’da başlattığı “Açılım”, ardından 2013’te başlattığı “Çözüm Süreci” sonucunda neredeyse ülkenin bir bölümünü teröristlere kaptıracak iken, 7 Haziran Genel Seçimleri sonucuyla ayıkabildi. Çünkü PKK terörüyle “müzakere” yapılamayacağı konusunda ayaklar nihayet yere değebildi.! Bu arada bir zamanlar “iktidar ortağı” olacak kadar gelişmiş olan ve 15 Temmuz darbe girişimiyle adı “FETÖ”ye dönüşen cemaat kökenli terör ve gene DHKP-C gibi terör örgütleri de var…
Atatürk’ün ve Albayın Kurduğu Siyasi Partilerde Bile Artık Emekli Asker Yok!
Atatürk CHP’yi kurarken, MHP de emekli Kurmay Albay “Başbuğ” Türkeş tarafından kuruldu. Bu dönem CHP’nin Meclis’te asker kökenli üyesi yok. Ülkü Ocakları Kara Harp Okulu’nun “Menteş Kampı”nı esas alarak kuran MHP, bir zamanlar en azından “milli planlar”a vakıf, güvenlik politikaları konusunda uzman asker emeklisi milletvekillerine sahipti. Ya da vekil sayısı az iken danışılacak “askeri uzmanlar” (danışmanlar) bulunurdu. Anlaşılan MHP de güvenlik politikaları/askeri konuları “masabaşı uzmanı” akademisyenlere bırakmış. İhtiyacın had safhada olduğu dönemde askerlerin kurduğu iki siyasi partide “asker” olmayışı çok acı.
Sonuç itibariyle Hulusi Akar’ın TBMM’de olması önemlidir ama farklı fikirlere sahip askerlere de ihtiyaç vardır. Strateji ve güvenlik politikaları alanında çalışmamış, teknik astsubaylıktan emekli İyi Partili Ataş’ın veya bir yıllık teğmenliği ile Ak Partili Çelebi’nin “uzmanlığı” yeterli olamaz. Bölgesel ve küresel krizlerin en sık çıktığı coğrafyada yer alan Türkiye’m, askeri dışarıda tutan zihniyetle varlık içinde yokluk çekerken sana daha ne diyelim ki?