WOTTV E-DERGİ
DOLAR 34,0963 0.18%
EURO 38,0992 0.02%
ALTIN 2.834,490,20
BITCOIN 21384114,11%
Nas’ın Faziletine Dair

Nas’ın Faziletine Dair

28 Mayıs 2024 12:13
Nas’ın Faziletine Dair
0

BEĞENDİM

Fatih ÜNLÜ – 28 Mayıs 2024

 

Son dönemde “nas ekonomisi” veya bizzat “nas” tabiri ne yazık ki derogatif bir üslupla ara ara kullanılıyor. Bu kavramla mevcut liderliğin politika faizini azaltarak faizi düşürme çabası ve bu sürecin ters tepmesiyle son dönem yaşanan olumsuz ekonomik tablo kast ediliyor.

Ve “nas ekonomisi” denilerek yaşanılan sıkıntıların kaynağının “nas”a uyulmaya çalışması olduğu ima ediliyor. Ve neticede birçok kişide nas ile alakalı çok yanlış bir kanaat oluşuyor.

Pekala, işin aslı nedir? Aslında son dönemde yaşanan sorunların asıl sebebi bizce bilakis “nas”a tam uyulamamış olması.

Nas, Allahu Teala’nın ve Peygamberimiz aleyhisselamın sözleri, bu sözlerin getirdiği hükümler demek. Bilenlere danışmak, liyakati gözetmek, adaleti ayakta tutmak, gerçek istişareyle hareket etmek… Bunlar da bu anlamda hep nas. Faizin kaldırılması da bir nas. Bunun nasıl yapılacağı da çok çalışılması gereken detaylı bir süreç.  Peygamberimizin (s.a.v.) hayatında da bunun ipuçları var.

Nas ekonomisi tabiri  de Sayın Cumhurbaşkanımızın politika faizi düşürülürken “nas” kelimesini kullanmasından dolayı ortaya atıldı. O dönem Sayın Cumhurbaşkanımız “Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim.” demişti.

Burada maksat neydi: Büyük bir ihtimalle COVİD salgını sonrası tedarik zincirlerindeki sorunlar, Çin’in uzaklığı vs. gibi sebeplerle yaşanan boşlukta Türkiye’yi dünyanın üretim üslerinden birisi haline getirmekti. Bu çerçevede, uygun finansman  sağlayarak üretim kapasitemiz ve üretimimiz artırılmak istendi. Üretimin artırılması amacı önemli ölçüde başarıldı da.

Amaç şüphesiz güzeldi ama politika faizini azaltmak gibi belki işin neticesi  olması gereken bir araçla yapılmaya çalışılınca, bir yandan üretim artarken genel dengelerde bozulma oldu ve bu yaklaşım ters tepti. Neticenin böyle olacağını aslında birçok kişi baştan tahmin ediyordu.

Çünkü dünyada yüzyıllar içerisinde çok sofistike bir hale getirilen faize dayalı bir sistem kurulmuş. Çarklar öyle bağlanmış ki bunlardan kurtulmak, bunların dışına çıkmak çok ince çalışmayı gerektiriyor. 1980’li yıllarda rahmetli Özal  katılım bankacılığı adıyla bir alan açmaya çalıştı. Sorunları olsa da faydası da çok oldu.

Son dönemde  politika faizi azaltılarak bir süreç yürütülmeye çalışılırken, bir kesim “Sistem böyle kurulmuş, biz aykırılık çıkarmayalım.” düşüncesindeydi. Bir kesim de faizsiz sistemin faziletine inanmakla birlikte bu yöntemi doğru bulmuyor ve başka yöntemler öneriyordu.

Ben de şahsen, o dönem politika faizi ile uğraşmak yerine, doğrudan tarımsal ve sınai üretimi ve istihdamı teşvik  edecek faizsiz finansman programlarının ve fonların oluşturulmasını öneriyordum. Bu maksadı daha kolay ve maliyetsiz hasıl ederdi diye düşünüyordum. Bu konuda sınırlı bir çevrede de olsa dile getirdiğim önerilerim de olmuştu.

Önerim en öz haliyle şuydu: İhtiyaç duyulan tüm alanlarda doğrudan gerçek sanayi ve tarım üreticisine gidecek -ve istihdama da katkı  sağlayacak- şekilde faizsiz finansman sağlanması ve bunun bir finansman kimliğiyle a’dan z’ye takip  edilmesi.

Finansmanı alan bu parayla ne yaptı, hangi ekipmanları aldı, hangi tesisi yaptı, istihdam dahil hangi vaatlerini yerine getirdi?  Bunların elektronik yöntemlerle çok iyi takip edilmesi gerekiyor ki iş sıkı tutulmazsa çarçur olan milletin parası oluyor.

Şimdi tarım ürünlerinin ne zaman ekildiğini, ne zaman ilaçlandığını, ne zaman gübrelendiğini, ne zaman sulandığını, ne zaman toplandığını, depolandığını vs. takip edebileceğiniz sistemler var.

Sisteme doğru bilgilerin girilmesi temin edilirse, bu tür yöntemlerle finansmanın serencamı çok kolay bir şekilde takip edilebilir.

Netice olarak, bunlar gibi birçok etkin araç ve yöntem bulunabilirdi ama bir şekilde yaşananlar yaşandı. Şimdi yanlış çıkarımlar yapmak yerine, ders çıkarmak ve yenilikçi fikirlerle desteklenecek doğru işlerde sebat etmek zamanı.

Yazımızda benim de faizin kaldırılmasının faziletine inananlardan olduğumu ifade etmiştim. Bu çerçevede, faizsiz bir ekonomik sistemi neden ve nasıl daha doğru ve faziletli bulduğumu işin bir yönünü göstererek kısaca cevaplamaya çalışayım.

İslami finansmanın en güzel şekillerinden olan müşareke’de sermaye sahibi kişi, fikir veya teşebbüs sahibi kişilerle ortak olur. Parasını riske edeceği için de işin fizibilitesine haliyle çok önem verir. Ve bu şartlarda tüm ekonomik sistemde “gelecek vaad eden” daha fizibl görünen işler rağbet görür. Biri tutmasa üçü tutar. Dolayısıyla  girişimlerde ve dolayısıyla ekonomide genel bir verimlilik oluşur.

Müşarekenin diğer bir İslami finansman yöntemi olan murabahaya göre kullanım oranı düşük. Müşareke yönteminin daha çok teşvik edilmesi lazım.  Ama murabaha dahil İslami finansmanın somut bir değere, bir emtiaya  dayalı olduğu için krizlere çok daha dirençli bir finansman yöntemi olduğu biliniyor.

Mevcut faize dayalı sisteme gelirsek, burada riski esas itibarıyla kullanıcı üstlenir. Çünkü finansmanı sağlayan, kullananın göstereceği bir değeri de ipotek altına alır. Bazen verilen miktarın iki katı veya daha fazlasının teminat olarak alındığını biliyoruz. Neticede finansmanı sağlayan ipotek edilen malı satıp verdiği parayı geri alma imkanına sahip olduğu için fizibiliteye ilk örnekteki kâr ortağı gibi bakmaz, zaten sistemin temel kurgusu da öyle değildir.

Böyle bir sistem neticede sayısız adaletsizliğe neden olur. Çünkü genel olarak tüm risk asıl işi yapacak olan kimsenin üzerine yüklenmektedir. Üstad Bediüzzaman Said Nursi bunu “Sen çalış, ben yiyeyim.” cümlesiyle açıklıyor ve faizin varlığıyla zekatın yokluğunu bütün ihtilal ve karışıklıkların temel sebebi olarak niteliyor.

İlk verdiğimiz İslami finansman yöntemi örneğinde ise hem finansmanı veren hem de kullanan fizibiliteye bakacağı için bu hem genel bir ekonomik verimlilik ortamına vesile olabilir hem de herkes yük alacağı için süreç adil ve hakkaniyetli bir şekilde işler.

Faizle ilgili birkaç hususu daha arz edip  yazımızı bitirelim. Enflasyonist ortamda faiz konusu çokça tartışılan hususlardan. Bu konuya kafa yormuş birçok kıymetli alimimiz de mevcut.

Önceleri altın veya aynı standartta mal bazlı borçlanmalarda çok sorun yaşanmadığı biliniyor, şimdi de İslami prensiplere uygun çözümler bulunabilir. Bunlar hem İslam fıkhını hem de ekonomi dahil gerekli ilimleri bilen kişilerce çok detaylı çalışılması gereken konular.

İki hususu vurgulayarak yazımızı bitirelim:

1-Gerçekten yapılabildiği zaman, faizsiz bir ekonomik ortam çok daha verimli, daha adil ve daha hakkaniyetli olur…

2-“Nas” -haşa- asla zemmedilebilecek bir kavram değildir. Çünkü her şeyi ve her devri ve her şartı bilen Allah’ın hükümlerini ihtiva eder. Allah’ın hükümleri de şüphesiz ve kıyassız en güzel hükümlerdir. Mesele varsa, bu da bizim bu hükümleri doğru anlayıp anlayamamamızla ilgilidir.

 

fatih ünlü
Fatih Ünlü

Fatih Ünlü 1965 Adana doğumludur. Adana Dumlupınar İlkokulu, Hürriyet Ortaokulu ve Anafartalar Lisesinden sonra 1987 yılında ODTÜ Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi bölümü Uluslararası İlişkiler alt dalından mezun olmuştur.TBMM, TÜBİTAK, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Kalkınma Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı (SBB) ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO)'nda çalışmıştır.Yayıncılık faaliyetlerine vakit ayırabilmek amacıyla Cumhurbaşkanlığı SBB - İSEDAK ve Uluslararası Kalkınma İşbirliği Genel Müdürlüğünden 2022 yılında emekli olmuştur.Emeklilikten sonra, Güray Gümüş'le birlikte Abdullah Bera Yıldız'ın "Bir Soluk Dua - Çaresiz Anlarımıza Çare Olan Rahmetinle" ve "O'nu Bilmeden Hiçbir Vahada Hayat Yoktur" adlı kitaplarının editörlüğünü yapmıştır.

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.