Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 10 Mayıs 2024
Önceki bölümde Türklerin Kökeni ve diğer milletler üzerinde tarihi etkisi üzerinde duruldu. Bugün Türk dünyasının yayıldığı coğrafya ve “Türk” kelimesi ele alındı.
İslamiyet Öncesinden İtibaren Türklerin Dağıldığı Coğrafya
İslamiyet’ten önce Türkistan’da, İslam devrinde Yakın Şark ve Türkiye merkez olmak üzere Çin, Hindistan, Afganistan, Horasan, Doğu ve Orta Avrupa, Balkanlar, İran, Azerbaycan, Kafkasya, Anadolu, Irak, Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika Türklerin başlıca istila, göç ve hâkimiyetlerine sahne olmuştur. Türkler bu coğrafyalarda birçok devlet, imparatorluk ya da beylikler kurmuşlardır. Geçici yurtlara ve devamlı imparatorluklara sahip olmuşlardır. Şamani çağında Kun (Hiung-nu) ve Göktürk kağanlıkları, İslam çağında Selçuklu ve Osmanlı Sultanlıkları Türk dünya hâkimiyetinin dört büyük dönemini teşkil etmektedir.
Avrupa Hunları, Ak Hunlar, Hazar, Uygur ve Bulgar hanlıkları, Oğuz ve Karluk yabgulukları, Müslüman İdil Bulgarları, Karahanlılar, Gazneliler, Harzemşahlar, Mısır-Suriye Memluk ve Hindistan sultanlıkları, Türkistan, Altınordu hanlıkları, Timurlu, Babürlü ve Safevi imparatorlukları, Türk hâkimiyetinin bu dört dönemine ait Türk devlet ve hanlıklarına aittir.
Beylikler olmaksızın sıralanan bu Türk devlet ve hanlıklarının muhteşem varlığı, Türk tarihinde maddi ve manevi büyük amillerin rol oynadığını veya bu dönemlerin Türklerin şuurlarında birtakım siyasi inanç ve düşüncelerin teşekkül etmiş olduğunun önemli delillerdir. Türkler, başka milletlerden farklı olarak, daha İslamiyet’i seçmeden önce, kendi anlayışları ile tek bir Tanrı inancına yükselmişler, milli ve insani duygularla birlikte tarih sahnesine çıkmışlardır.
Türkler, İslamiyet’i kabul ettikten sonra, adeta genlerine yerleşmiş dünya hakimiyeti düşüncesini yeni dinin ruh ve düşüncesiyle birleştirerek, daha yüksek bir mevkie eriştiler. Bu nedenledir ki, son bin yıl içerisinde İslamiyet ve Türklük, kişi ve nitelik olarak kaynaşmış, İslamiyet büyük ölçüde Türklerle özdeşleşmiştir.
Türk Adının Kaynağı
Orhun Kitabesinde “Türk” tabiri, “devletin esas halkını teşkil eden millet” anlamına gelmektedir. 1911’de “Türk” kelimesinin “güçlü, kuvvetli” anlamı taşıdığı ortaya çıktı. Daha sonra gerek A. V. Le Coq’un 1912’dekiVilhelm Ludwig Peter Thomsen tarafından 1922’de ve nihayet Gy. Nemeth’in araştırmaları sonunda 1927’de “Türk” kelimesinin bir millet adı olduğu kesinlik kazandı.
Çin kaynakları “Türk” deyimini ünlü Aşınas (Açina) ailesinin mensup bir kabileye bağlamaktadır. 420 tarihli bir Pers metninde, “Altaylı” (Seyhun ötesi, Turanlı) kavimleri ifade etmek üzere “Türk” kelimesi geçmekte, 515 yılında ise “Türk-Hun” (kuvvetli Hun) tabiriyle de zikredilmektedir. Türk kelimesi devletin resmi adı olarak ilk kez 552-744 yılları arasında var olan Gök-Türk imparatorluğunda kullanıldı. Bu özetlerden anlaşılacağı üzere, “Türk” kelimesi belirli bir topluluğa mahsus “etnik” bir isimden ziyade siyasi bir ad anlamı taşımaktadır.
Göktürklerle birlikte önce bu devletin, ardından bu devlete bağlı kendi özel isimleri de anılan diğer Türklerin ortak adı olmuş, zamanla da Türk soyuna mensup bütün toplulukları ifade etmek üzere milli bir ad haline gelmiştir. Millet ve devlet adı olarak “Türk” kelimesi ilk kez Çin’de, Chou sülalesi (557-579) yıllığında, Batıda Bizanslı Tarihçi Agathias’ın eserinde, Arapça’da Cahiliye devri şairi Nabigat’uz-Zubyani’nin “Divanı”nda ve Slavca’da XII. asır “ilk Rus kroniki”nde zikredilmiştir.
Cumhuriyet döneminde Kaşgarlı Mahmut’un Divanü Lügat-it Türk’ün tercümesi sonrası Türk adının Hazreti Muhammed’e kutsal hadisle ulaştığından bahisle, “Yüce Tanrı ‘benim bir ordum vardır, ona Türk adı verdim, onları doğuda yerleştirdim. Bir ulusa kızarsam Türkleri, o ulus üzerine musallat kılarım’ diyor” şeklinde açıklanmaktadır. Türklere ad veren Tanrı, onları dünyanın en yüksek ve havası en temiz ülkelerinde yerleştirmiş ve “kendi ordum” demiştir.
Not: Yazı dizisine “Türk Kimliği Üzerine-4” ile devam edilecektir.
Güzel bir analiz.amma hangi arap ülkesi bu olayi sachlich olarak analiz edebilir ve degerlendirebilir? Onlarin bagimsiz oarak analiz edip degerlemdirebilecekleri kurum varmi ,yokmu ? Bilmem bilemem durumlari ortadami desem.
Güzel bir analiz.amma hangi arap ülkesi bu olayi sachlich olarak analiz edebilir ve degerlendirebilir? Onlarin bagimsiz oarak analiz edip degerlemdirebilecekleri kurum varmi ,yokmu ? Bilmem bilemem durumlari ortadami desem.