Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 14 Mart 2024
Bu yılın Kasım ayında başkanlık seçimlerinin yapılacağı ABD’de Demokratların ve Cumhuriyetçilerin adayları kesinlik kazanmasa da mevcut Başkan Biden ve mahkemeye düşecek kadar sorunlar yaşayan Trump’ın da Cumhuriyetçilerin adayı olması bekleniyor. Seçilecek başkan, Rusya-Ukrayna savaşı ile İsrail-Hamas çatışmasını çözme yükümlülüğü ile karşı karşıya kalacak. ABD’nin doğrudan veya dolaylı katkısıyla dünyanın giderek gerildiği bir ortamda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 7- 8 Mart 2024 tarihli ABD ziyareti ele alındı.
Dışişleri Bakan Fidan – ABD Dışişleri Bakanı Blinken Görüşmesinden Beklentiler
Rusya’dan S-400 füzesavar sistemi aldığı için Trump döneminde, Türkiye’ye “düşmanca tutum takınan” ülkelere uygulanan CAATSA yaptırımları uygulamaya başlandı. Trump, her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın telefonla bile kolayca ulaşabileceği bir başkan olsa da, CAATSA ayıbı yanında Rahip Brunson olayı sırasında da Türkiye’nin bazı ihraç ürünlerinin gümrük vergisini yükselterek TL’ye %65-70 oranında değer kaybettirmişti. Üstelik GKRY’ye 32 yıl sonra silah satış iznini de verdi. Suriye’deki PKK/YPG’ye verdiği destek de cabası…
Bu özetlere bakarak Biden’ın Trump’tan daha “ehven-i şer” olduğu da zannedilmesin. Makamına oturduktan 3 ay sonra sözde “Ermeni Soykırımı”nı tanıyıverdi. Suriye’de terörle mücadelede kullanılan SİHA’mızı düşürdü. Irak’ta PKK’ya destek veren Talabani grubuyla işbirliği yaptı. Kahramanmaraş depremleri öncesinde Yunanistan’a adeta Türkiye’ye karşı kışkırtırcasına bir tutum takındı. Rusya-Ukrayna savaşı üzerine Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni delmek için bahaneler aradı. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda başlangıçta ayak direyen Türkiye’ye aba altından sopa gösterircesine davranışını sürdürdü. Üstelik İsrail’in soykırım derecesindeki Gazze katliamında da ayrı düştük…Halkbank davasını, FETÖ’ye desteği vs’yi saymıyorum bile. Bu durumda Fidan’ın ABD ziyareti nasıl geçebilirdi?
“ABD-Türkiye Stratejik Mekanizma Toplantısı” için ABD’ye giden Fidan, ziyareti oldukça pozitif ve “Yenilenmiş bir psikolojiyle, daha pozitif bir gündemle yeni bir sayfa açarak yolumuza devam etme imkanı var!” şeklinde değerlendirdi. Devamında iki ülke ilişkilerinin uzun geçmişindeki sorunları çözme refleksinden de bahisle “enerji, ekonomi, finans, maliye, terörle mücadele” ağırlıklı doğrudan ilgili konular yanında Gazze başta olmak üzere Suriye ve Ukrayna gibi bölgesel konular üzerinde durulduğunu belirtti.
Fidan, ABD’li mevkidaşı Blinken yanında ayrıca ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ve bazı Kongre üyeleriyle de ikili ve bölgesel konuları ele almış. Bu arada F16 konusunun rayına girdiğini ancak F-35 konusunda geriye dönüş olabileceği sinyalini de verdi.
Türkiye – ABD Stratejik Mekanizma toplantılarına katılan ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Jeffrey, Türkiye’ye uygulanan CAATSA yaptırımları konusunda “Rusya’dan alınan S-400 füzesavar sistemi üzerine 100 senatörün 99’unun Trump’ı Putin ile çok sıcak ilişkileri nedeniyle eleştirmesi yönündeki bir oylamanın sonucu çıkarılan yasaydı!” diyerek, sanki bu yasayla Rusya’dan S-400 aldığı için Türkiye’nin “kurunun yanında yanan yaş!” olduğunu ima etti.
Bir bakıma görüşmelerde Fidan’ın söylemedikleri Jeffrey tarafından dile getirildi. Örneğin Türkiye’nin ABD’den sıvılaştırılmış kayagazı (LNG) ithali ABD’yi mest etmiş. Anlaşılan o ki geçen haftalarda ABD Dışişleri Bakanlığı görevlilerinden Victoria Nuland’ın Türkiye söyleşisinde F-35’ler konusundaki pozitif hava, ABD Kongre’sinde de oluşuyor gibi. Hele de ilk Milli Muharip Uçağımız Kaan’ın uçuşundan sonra özellikle ABD silah sanayii sektöründe bir şeyler tetiklenmiş gibi. Yakın gelecekte Türkiye’ye “Neden F-35 almıyorsunuz?” derlerse şaşırmayalım. Çünkü Kaan’dan ciddi rahatsızlık var. Jeffrey’de de aynı pozitif hava hakim. Nitekim konu Kaan’a getirildiğinde ABD’nin dünyanın en iyi uçağını yaptığından bahisle, uçak sanayiinde büyük bir atılım yapan İsrail’in bile sonunda ABD uçaklarına döndüğünü açıklıyor.
Sonuç olarak, Fidan’ın ABD’yle ilgili izlenimlerinin gerçeğe dönüşmesini arzu etsek de bu ülke ABD olunca “Yoğurdu üfleyerek yiyelim!” deme ihtiyacını hissediyoruz.
Yavuz bey iyi bir aksam dilerimYaziniz i iyi bir sekilde her seyin özetini veriyor. En son cümle cok önemli hörmetlerimle..