Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 29 Aralık 2023
Önceki bölümde I. Dünya Harbi’nin başladığı sıradaki Filistin ve gelişmelere yer verilmişti. Bugün ise I. Dünya Harbi sırasında ağırlıklı olarak Filistin’deki Yahudi Tehciri ele alındı.
Harp sırasında Filistin’de yetişen buğday Türk kuvvetlerine yetişmiyor, aksine Halep, Hama ve Humus’tan getirilen buğday ordu Yahudiler arasında paylaşılıyordu. Bunun üzerine bölgedeki Yahudilerin harbin sonuna kadar buğdayın bol olduğu yerlere gönderilmesi planlanmıştı. Ancak bu plan daha açıklanır açıklanmaz Paris, Londra, Viyana ve Berlin gibi düşman ve müttefik ülke başkentlerinin gazetelerinde şiddetle itiraz edilmişti. Savaşta birbirinin boğazını sıkan ülkeler bile Yahudi tehciri üzerine Osmanlı Devleti’ne karşı birleşmişlerdi. Zira savaşın önemli finansman kaynağı Yahudi bankacılığı, Protestan, Katolik, Anglikan, Ortodoks vb. kiliselerin tamamını camiye karşı çevirmeyi becermişti. Savaşa rağmen, Yafa’daki rahat konaklarını, otellerini, portakal bahçelerini, yıllardır özenle kurdukları Yahudi yurdunu bırakıp Hama ve Humus kasabalarının kerpiç damlarına ve buğday tarlalarına gönderilmeye, “Asla” diye haykırmışlardı. Ancak, bu kez sert bir kayaya, Cemal Paşa’ya çarpmışlardı.
Cemal Paşa Yahudilerin ileri gelenlerini toplayıp önlerine şu iki seçeneği koymuştu: Kabul etmezlerse Ermeniler gibi tehcir edileceklerdi. Yani, evlerini, bağlarını, bahçelerini bırakıp yaya ya da ne rast gelirse onunla buğday tarlalarına doğru yürüyeceklerdi. Veya kabul etmeleri halinde evleri, bağları, bahçeleri için kendi içlerinden bekçi ve bakıcı bırakılarak trenle Hama ve Humus’a gönderilecekler, savaş sonunda da tekrar mal ve mülklerine kavuşacaklar, şayet mallarına bir halel gelirse, suçlular en şiddetli şekilde cezalandıracaktı. Bu seçenekte tek şart, Berlin, Viyana, Paris ve Londra’da çıkan aleyhteki yayınların derhal susturulmasıydı.
Filistin bölgesindeki bazı Museviler harbin başlamasıyla birlikte İngilizlerden yana casusluk faaliyetlerinde bulundukları gibi, gizlice silah da depoluyorlardı. Museviler bu tür faaliyete yönlendiren ve onlara destek verenler de İngilizlerdi. Cemal Paşa’nın “Yahudi Tehciri”nden amacının sebepleri arasında Filistin’de mevcut casusluğu önlemek de vardı.
Sonuçta Yahudiler Ordu telgrafhanesine giderek iki satırla bu dört büyük ülkenin başkentlerindeki basını susturmuşlardı. Yafa’yı burunları bile kanamadan terk edip, Hama ve Humus’a intikal etmişler, geride kalan Araplar da onların bıraktığı portakallardan birini bile ağız tadı ile yiyememişlerdi.
Bu Yahudi zorunlu göçü gene de İtilaf Devletleri tarafından aleyhte propaganda malzemesi olarak kullanılmak istendi. Gazze ve Yafa askeri nedenlerle boşaltıldığı halde, Yahudilerin tahliyesi sırasında güya Osmanlı yöneticilerinin görülmemiş zalimane davranışlarda bulunulduğuna ilişkin İtilaf Devletlerinin asılsız yalanları; Yahudilerin kendi açıklamaları, Meclis, İstanbul’daki tarafsız gazete ve diplomatik temsilciler tarafından çürütülmüştü.
Filistin’de 1915-1916 yıllarındaki çekirge istilası Yahudiler de dahil herkesin elindeki tarlaların, üzüm bağlarının ve diğer ürünlerin çoğunu yok etmiş, tifo ve kolera gibi bulaşıcı hastalıklar tüm Filistin nüfusunu etkilemişti. Kudüs ve Safed’de binlerce insan telef olmuşsa da Yahudi yerleşim bölgeleri en azından kendi yiyeceklerini yetiştirebildikleri için daha şanslı idiler. Ayrıca, savaşın başlarında ABD’nin İstanbul Büyükelçisi Morgenthau ve Kudüs Konsolosu Glazebrook ile Alman Yahudi organizasyonlarının çabalarıyla savaş boyunca, ABD Yahudileri tarafından gönderilen yiyecek ve paralar yardım gemileriyle ulaştırılıyordu.
I. Dünya Harbi’nde İstanbul ve Civarında Yahudiler
Osmanlı Devleti’nin harbin öncesinde Eylül 1914’teki seferberlik ilanına ivedilikle olumlu cevap veren Musevi vatandaşlar da olmuş ve bunlar harp içinde ellerinden gelen yardımı yapmaktan da geri kalmamışlardı. Hatta Çanakkale Cephesi’nde özellikle Rusya kökenli Siyonistler İtilaf Devletleri saflarında yer alırken, Türk tarafında ise devletin Musevi vatandaşları da Türklerle omuz omuza düşmana karşı çarpışmışlardı.
(Not: Yazı dizisi “Yahudiler Mazlum mu Suçlu mu?-19” ile devam edecektir.)
Sayin Yavuz bey ,arastirms yazilarinizi ilgi ile okuyorumCok tesekkür ediyorum. Arkadaslarimada gönderiyorum. Hörmetlerimle.