İlk cümlemizi kitabın ortasından yazalım: Katil İsrail ordusunu durdurmazsak, Gazze’ye düşen bombalar, bundan 10-15 yıl sonra Girne’ye, Lefkoşe’ye, Magosa’ya, hatta Adana’ya, Kahramanmaraş’a, Mersin’e velhasıl bize de yağabilir.
Kesinlikle abarttığımızı düşünecekler olacak. Hatta büyük çoğunluk böyle düşünüyordur.
Gelin açalım, sonra karar verin.
Bugün İsrail, Gazze’de Hamas veya Filistinlilerle savaşmıyor. Gazze’yi işgal etmek istiyor. Çünkü bu, İsrail’in ana stratejilerinden biri.
Peki Gazzelileri nereye sürmeyi istiyor?
Mısır’ın Sina Yarımadası’na. Zaten bu yarımadayı 1967 yılında işgal etmişlerdi. Mısır, Suriye ile birlikte 1973 yılında açtığı savaş neticesinde bu toprakları geri almıştı. Ancak Sina’nın 1967’deki işgali bizlere şu gerçeği göstermişti: İsrail, burayı istiyor.
Tekrar Gazzelilerin Sina’ya sürülme planına dönelim. Orada yine Amerikan-İngiliz ve İsrail istihbarat servislerinin kurguladığı/desteklediği DEAŞ ve türevi örgütler mevcut. Yani zaten sıkıntılı bir bölge. Yaklaşık 2 milyon insanın oraya gittiğini düşünün. İsrail, bir yandan, aynen diğer işgal ettiği yerlerdeki gibi Gazze’yi kendi şehri olarak inşa ederken, öbür yandan Sina’da mülteciler ve terör örgütlerinden kaynaklı kaosu gerekçe göstermeye başlayacak.
Öte yandan Gazze’yi işgalden sonra Batı Şeria’nın tamamının işgali gündeme gelecek. Onlar nereye sürgün edilecek?
Büyük ihtimal Ürdün. Bu ülkenin sessizliği kendisini kurtarmayacak gibi görünüyor. Eli kolu bağlanmış durumda. Kafayı kaldırsa ABD tepesine binecek.
Zaten Suriye’ye yönelik planları da mevcut. İşgal ettikleri Suriye toprağı Golan tepeleri Trump döneminde zaten İsrail’e verilmedi mi? Verildi. Suriye’nin kuzeyinden güneyine yönelik bir hamle yapılmayacak mı? Yapılacak ve yapılıyor da. PYD/PKK terör örgütü üzerinden ikinci bir İsrail oluşturulacak.
Bir dönemler Ortadoğu’nun Paris’i olan Lübnan zaten kaotik bir durumda. Bir tarafta sivil yönetim, diğer tarafta Hizbullah’tan oluşan ikili bir iktidar yapısı var ve bu durum hiçbir zaman Lübnan’da istikrarı getirmez.
Sonuç, Filistinlilerden kurtulan İsrail’in, Amerikan desteğiyle buralara yönelmesi anlamı taşır.
Irak zaten istikrarsız bir ülke. İsrail’in de desteklediği ABD işgali sonrası terör örgütleri, federal yönetimler, İran destekli unsurlar, işgalci ABD unsurları, aşiretler, mezhepçiler, etnik gruplar vs. derken ülkenin toparlanması kolay değil. Kolay lokma.
Bir de ABD desteğiyle Doğu Akdeniz boyutu var ki, temel stratejide önemli halkalardan biri. Kıbrıs Adası, Siyonizmin kuruluşundan bu yana İsrail’in hedefi. Theodor Herzl’in Osmanlı Sultanı Abdülhamid tarafından net bir şekilde reddedilen “Kıbrıs’ı ver Yahudi devleti kuralım” teklifi buna en net örnek.
Şimdilerde ekonomi, strateji, askeri, enerji vs. birçok boyutuyla gözlerin çevrildiği Kıbrıs Adası zaten Vadedilmiş Topraklar coğrafyası içinde. Yani hedef. Bir süredir İsrail merkezli kişi ve şirketlerin Kıbrıs Türk Devleti’ne yerleşme faaliyetlerini de cebinize koyun.
İşte İsrail’in hedef radarına girmiş oluruz.
Sonrasında elbette Türkiye.
Son 30 yıldır terör örgütlerini de ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika ve İsrail’in desteklediğini de hesap edelim. Yani İsrail’in stratejik ortakları. Sermaye üzerinden de bağlıları.
Türkiye’yi bu şekilde zayıflatmak istediler, başaramadılar. Ancak hedeflerindeki taşları tek tek düşürdüklerinde Türkiye’ye de Şah çekmelerinin önünde hiçbir engel kalmaz.
Abarttık mı?
Bunu söyleyenler şu gerçeği düşünsün: İsrail Bakanlar Kurulu’nda neden Kudüs ve Vaadedilmiş Topraklar Bakanlığı var? Çiçek böcek işleri yapsın diye mi?
Özet olarak bugün Gazze’nin bombardımanına “oh” dersek, yarın öbür gün bize “oh” çekmeleri içten bile değil.
Gazze’yi savunmanın hem insani hem de vatanseverlik görevi olduğunu bilelim.
EĞİTİM
9 saat önceEKONOMİ
10 saat önceGÜNDEM
11 saat önceGÜNDEM
14 saat önceGÜNDEM
14 saat önceSPOR
1 gün önceGÜNDEM
1 gün önce
