Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 18 Eylül 2024
Önceki bölümde Büyük Selçuklu Devletinin kuruluşu ve Anadolu’ya ilk seferler ele alındı. Bugün ise Tuğrul Bey ve Sultan Alparslan dönemleri ile Malazgirt Savaşı’na gidiş özetlendi.
Devletin kurucusu ve ilk hükümdarı “Tuğrul Bey” sultan ilan edildi, Merv başkent yapıldı, Nizamülmülk’ü vezirliğe getirildi. 1054 başlarında Van Gölü’nün kuzeyini, Muradiye ve Erciş’i fetheden Tuğrul Bey, Bizans’ın elindeki Anadolu’ya giren ilk Türk hükümdarıydı. 1057-1061 döneminde Türkmenler kuzeyde Çoruh ve Kelkit, batıda Malatya’ya kadar ilerlediler.
Tuğrul Bey, 1055’te muhteşem ordusu ve halifenin kendisi için hazırladığı bir karşılama töreni eşliğinde Bağdat’a girdi. Ancak Selçuklu askerleri şehirde saldırıya uğramış, bu sebeple Şii mahalleleri basılmıştı. Tuğrul Bey halifeye adam gönderip Büveyhîlerden şikâyet ederek “sana hürmetim olmasa idi bütün Bağdat’ı kılıçtan geçirir ve yıkardım” ifadesini kullanmıştı. Halife Kaim bin-Emrullah’tan “doğunun ve batının sultanı“ unvanını bizzat alarak, Selçukluların İslâm dünyasının koruyucu liderliğini üstlendiğini kabul ettirdi.
Bu devletin ihtişamına rağmen hanedan çatışmaları bitmiyordu. 1058’de üvey kardeşi İbrahim Yınal, Tuğrul Bey’i sığındığı Hemedan kalesinde kuşattı. Veziri Amidü’l-mülk Kündurî ve eşi Altun-can Hatun askerlerin başına geçip Rey’e doğru yola çıkarken, doğudan da Çağrı Bey’in oğulları Kavurd Bey, Yakuti ve Alp Arslan yardıma yetişmişlerdi. Yınal, bizzat Tuğrul Bey tarafından yayının kirişiyle boğularak katledildi.
1063’te de altı ay süren bir hastalığın ardından ölen Tuğrul Bey, alim ve din adamlarına sevgi ve saygılı, halkına karşı da oldukça cömertti. Adaleti, şefkati, ihtiyatı, sabrı, tahammülü ve ketum oluşu pek çok kaynakta yer almaktadır.
Sultan Alparslan Dönemi: Alp Arslan, daha küçük yaşlardan itibaren, Gazneliler gibi çok güçlü bir devleti dize getirmiş olan babası Çağrı Bey’in kanatları arasında uçmayı öğrenmiş, çocuk denecek yaşta komutan olacak derecede savaşçı olmuştu. Tuğrul Bey’in ölümü üzerine üvey oğlu Süleyman, tahta geçirilince, Selçuklu ümerası arasında anlaşmazlık çıktı. Komutanlardan Yağısıyan ile Hâcib Erdem Alp Arslan adına hutbe okutmak suretiyle Alp Arslan’ı Büyük Selçuklu sultanı tanıdıklarını ilan ettiler. Kirman Meliki Kavurd da İsfahan dönüşünde Alp Arslan adına hutbe okutunca Alp Arslan’ın sultanlığı Halife tarafından da Nisan 1064’te törenle onaylandı.
Alp Arslan 1064’te “Rum Gazası” adlı batı seferine çıktı. Anadolu’nun doğusundaki yaylalara Türkmen boyları yerleştirildi. Seferde oğlu Melikşah ve Nizamülmülk’ün emrindeki kuvvetler Aras’ın kuzeyindeki kaleleri ele geçirirken Alp Arslan da Gürcistan’a girdi. Ardından Ahılkelek kalesi ile Ani ele geçirildi.1065’te Harezm’e hareket ederek asayişi sağladı. Hazar Denizi’nden Taşkent’e kadar uzanan bölgeleri Selçuklu hakimiyeti altına aldı.1064’te isyan eden ve bastırılan ağabeyi Kavurd, 1067’de tekrar isyan etti. Ancak bastırıldı ve gene affedildi. Aynı yıl başkaldıran Tiflis ve Gence dahil Kafkasya prenslikleri hakimiyet altına alındı.
Aynı dönemde Bizans’ta ölen imparatorun yerine imparatoriçe ile evlenen Komutan Romen Diojen imparator olmuş, Afşin Bey komutasındaki akıncılar Marmara sahillerine kadar ilerlemişlerdi. Diojen, Mart 1071’de Selçuklu üzerine yürürken, Alp Arslan da Suriye ve Mısır’daki Fatimilerle uğraşıyordu. Abbasi Halifesi tarafından Sunni, Fatimiler tarafından Şii halife adına hutbe okutuluyordu. Sultan, İslam dünyasındaki bu ikiliğe son vermek istiyordu.
Bizans ordusunun hareketinden haberdar olan Alparslan gençlerden kurulu 50 bin kişilik kuvvetiyle bölgeye intikal eden Diojen’in hareket yeteneği kısıtlı 200 bin kişi civarında, çeşitli milletler ve paralı askerlerden oluşan ordusu üzerine yürüdü. 26 Ağustos 1071’de Malazgirt’te karşılaştıklarında Türk savaş taktiğini (Hilal/Turan taktiği) uygulayan Alparslan galip gelirken Diojen’e esir değil, misafir İmparator muamelesi yaptı. Bir anlaşma yapılsa da Bizans’ta yenilginin sorumlusu olarak görülen Diojen katledilince bu anlaşma geçersiz kaldı.
Not: Yazı dizisi “Türk Kimliği Üzerine-36” ile devam edecektir.
Sayin Yavuz bey,yazilarinizi okuyorum ve düsünüyorum. Durumlari analiz edersek sanayisme o zamana görede durum ahval ve sartlar hep bana soru sordu. Konuyu güzelce toparlayip yazmissiniz. Tesekkür ederim. Saglicakla kalin.
Sayin Yavuz bey,yazilarinizi okuyorum ve düsünüyorum. Durumlari analiz edersek sanayisme o zamana görede durum ahval ve sartlar hep bana soru sordu. Konuyu güzelce toparlayip yazmissiniz. Tesekkür ederim. Saglicakla kalin.
Sayenizde Türk tarihini ögreniyoruz