WOTTV E-DERGİ
DOLAR 33,9920 0.27%
EURO 37,8380 0.61%
ALTIN 2.820,180,39
BITCOIN 1963779-3,26%
Abdullah Yılmaz

Abdullah Yılmaz

11 Eylül 2024 Çarşamba

    TÜSİAD Sen Kendi İşine Bak! Bu Millet Yusuf Tekin’i Sana Yedirmez!

    TÜSİAD Sen Kendi İşine Bak! Bu Millet Yusuf Tekin’i Sana Yedirmez!
    0

    BEĞENDİM

    Abdullah YILMAZ – 11 Eylül 2024

     

    AK Parti’nin en başarısız olduğu iki alandan bir tanesinin eğitim olduğu konusunda bir kanaat var. Bendeniz bu kanaate pek katılmıyorum. Defalarca üzerinden buldozerle geçilmiş, içinden çıkılması artık zor bir hale gelmiş, laikliğin sopasının iliklerine kadar işletildiği ve yıkılmaz bir kaleye dönüştürülmüş olan bir sistemden bahsediyoruz. Bu yaklaşımımı Türkiye’nin gerçeklerini göz önünde bulundurarak değerlendirmenizi ve peşin hükümlü olmamanızı istirham ediyorum.

    Evet iddiamı yeniliyorum. Zor ve mayınlı bir alandan bahsediyoruz. Milletin değerlerine tam zıt bir şekilde, hatta bu değerlere düşmanca bir yaklaşımla kurgulanmış çetrefilli bir alandan bahsediyorum. AK Parti hükümetleri dönemlerinde görev alan bakanların kimi az başarılı, kimi çok başarılıdır ama hepsi de vazifelerini en iyi şekilde yapmaya gayret ettiler. Konuyu fiziki açıdan da ele alacak olursak, 2002 yılından beri süregelen dönüşüm çalışmaları vesilesiyle yenilenmeyen okul binası kalmamıştır. Kalanlar da sağlam oldukları içidir. Emeği geçen bakanların her birine bir veli olarak teşekkür ederim.

    Belli yaş üzeri insanlar tarih boyunca gençleri kendi gençlik dönemlerine göre kıyaslayarak hep eleştirmişler. Bugün de aynı şeyler yaşanıyor aslında. Yeni nesillerin halini gördükçe eleştiri oklarımızı gençlerin yanı sıra Milli Eğitim’e ve hükümete de yöneltiyoruz ama bu yeni dünya ile olan imtihanı hep beraber kaybettiğimizi kimse hesaba katmıyor. Eleştirilecek çok şey var kabul ediyorum, ancak bu eleştirilerin de ölçülü olması gerekiyor.

    Peki Yusuf Tekin’den Ne İstiyorlar?

    Daha önce Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı olarak görev yapmış olan Yusuf Tekin, yapıyı en iyi bilen isimlerden biriydi. Müsteşarlık döneminde FETÖ’nün hedefinde olduğunu da biliyoruz. Devran döndü ve neticede bu dönem Milli Eğitim Bakanı olarak vazife aldı.

    Görev alır almaz Şeriatı konu eden bir kitabından dolayı şeriatçı eleştirilerine muhatap oldu. Kendisine bu konu sorulduğunda “Keşke şeriatı övecek kadar bilgim olsaydı ama yok. O kitap Türkiye’de demokrasi tartışmalarıyla ilgiliydi” diyerek duruşunu ortaya koydu. Hem de lafı eğip bükmeden. Muhataplarına sizin gözünüze gireceğim diye değerlerimden vazgeçemem mesajıydı bu!

    Tekin, yine Milli Eğitim Bakanlığının bazı STK’larla yaptığı protokollerden dolayı tartışmalara odak olunca, yine muhataplarının gözünün içine baka baka, “Bunların içinde sizin tarikat-cemaat dediğiniz bizim STK dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Ve ben bu protokollerle bize hizmet eden, destek olanlara da teşekkür ediyorum. Onlarla da protokol yapmaya devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor. Onlardan siz bunun için rahatsızsınız… Protokol yaptığımız bu sivil toplum örgütleri sizin çocukları dağa çıkarmanıza engel olduğu için çatlıyorsunuz. Ben o STK’larla protokol imzalamaya devam edeceğim. Çocuklarımın dağa çıkmaması için, sizin insan kaynağınıza insan yetiştirmemek için buradan devam edeceğim” sözleriyle derdi milletin değerleriyle savaşı olan tiplere ağızlarının payını verdi.

    Eğitim sisteminin içinde istedikleri gibi cirit atmaya, Müslüman çocuklara ateizm gibi, evrim teorisi gibi ne kadar sapkınlık varsa aşılamaya alışmış malum kesimler, Tekin’den gelen cevaplar karşısında deliye ve şaşkına dönmeye devam ediyor.

    Ne zamandır sesleri çıkmayan eski Türkiye’de istedikleri zaman istedikleri yerlere ayar vermeye alışkın TÜSİAD tayfası da, şansımızı deneyelim derken sert kayaya çarptılar. Akılları sıra eski alışkanlıklarını yinelemeye çalışırlarken, aldıkları tokat gibi cevaplarla sus pus oldular ve bu tokat kendilerine bir süre yetecektir.

    Hele ders zilinin ilk çaldığı günkü “Çanakkale’den Gazze’ye Vatan Savunması” isimli dersi duyunca neler yaşadıklarını da görmek isterdim.

    Türkiye müstemleke bir ülke değildir beyler! Kendinize gelmeyi öyle veya böyle öğreneceksiniz. Bunu Fransız okulu da, onların arkasındaki içeriden destekçiler de öğrenecek. Hele Fransız okuluna yaptırım kararı verildikten sonra bakanı sağlı sollu yıpratma operasyonuna maşa olanlar da öğrenecek! Öyle çarşı pazar hep sizin isteğinize göre şekillenmeyecek!

    Ara Başlıktaki soruya cevabı verdik ama biz yine de biraz daha açık hale getirelim; Yusuf Tekin’den suya sabuna dokunmamasını, istedikleri gibi olmasını, mevcudu idare etmesini falan istiyorlar, lakin istediklerini bulamıyorlar. Dertleri bu!

    Bunca saldırı yaşanırken tam da en çok sahip çıkılması gereken bir bakana neden içeriden anlamlı bir destek gelmiyor, bu da merakımı celbetmiyor değil! AK Parti’nin üst düzey yetkilileri, milletvekilleri bu konuda Tekin’i yalnız bırakıyor. Milli Eğitim Bakanı’nın; trol diye küçümsenen sosyal medya kullanıcılarının, bir grup sağduyulu insanın ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dışında destekçisi yokmuş gibi bir hava yok mu? Yukarıda zikrettiğim destek olması gerekenler; ya bu konuyu önemsemiyorlar, ya da bu mayınlı alana dahil olmayarak konforlu alanda kalmayı tercih ediyorlar. Bunu da tarih yazıyor!

    Yeni maarif modeli de uzun yıllar sonra cesurca planlanmış, nesillerimizin ülkemizi daha da ileri taşıyabilmeleri için kurgulanmış büyük bir emeğin ürünü. Atılan bu adımın hayırlı olmasını diliyorum. Yusuf Tekin’in; “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli neredeyse dünyanın her yerinde kabul gören beceri temelli eğitime geçiş açısından bizim için bir zorunluluktu. Biz geçtiğimiz mayıs ayı itibarıyla beceri temelli eğitim öğretim sürecimizi başlatacağımızı deklare etmiştik. Bugün itibarıyla okul öncesi, 1, 5 ve 9. ve hazırlık sınıfı olan ortaöğretim kurumlarında Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli uygulanmaya başlanacak. Ders kitaplarımız, bu modele uygun olarak hazırlandı.” ifadeleriyle anlattığı ve daha birçok yenilik getiren bu model; inanıyorum ki, çocuklarımızın bizden daha gelişmiş ülkelerin çocuklarıyla rekabet etmelerine vesile olacaktır.

    Çanakkale’den Gazze’ye Vatan savunmasının ne manaya geldiğini anlatma derdindeki başta Milli eğitim Bakanı Yusuf Tekin olmak üzere tüm dertli bürokratlara da selam olsun.

    Büyük Aile Buluşmasına Davet

    Yazımızı önemli bir davetle bitirelim. Ülke çapında yaptıkları hayır faaliyetleri ile tanınan bilinen ve geniş kitlelerce kabul görmüş STK’ların işbirliğiyle bu yıl 3.’sü düzenlenecek olan “Büyük Aile Buluşması” 15 Eylül Pazar günü saat 14.00’te Fatih Saraçhane parkında olacak. Aileyi korumaya kendini adamış birçok yerli ve yabancı özel konuğun konuşmacı olarak katılımıyla düzenlenecek olan etkinlikte, özellikle küresel çapta propagandası yapılan sapkın LGBT’ye karşı bir tepki ortaya konularak farkındalık oluşturulacak. “Dursun Bu Hayasızca Akın” temasıyla düzenlenen bu mitinge tüm okurlarımın ailecek katılımını hararetle tavsiye ediyorum.
    Ailemiz bizim her şeyimiz, vesselam…

    Devamını Oku

    Gıdıklanan Sinir Uçları ve Hak Batıl Savaşı

    Gıdıklanan Sinir Uçları ve Hak Batıl Savaşı
    0

    BEĞENDİM

    Abdullah YILMAZ – 04 Eylül 2024

     

    “İmandır o cevher ki, İlâhî ne büyüktür!
    İmansız olan paslı yürek sînede yüktür!”

    Selamlama yazımızı saymazsak bu yazımız ilk sayılır ve ilk yazımda bir metro istasyonunun çıkışında su satan çocuğun, merdivenin karşısındaki rakibi çocuğu göstererek, “abi ben Türk’üm o Suriyeli” diyerek suyunu pazarlamasını ele alacaktım. Ancak, canımızı yakan, moralimizi bozan, enerjimizi söküp atan o kadar hadise yaşıyoruz ki, ne yazıp ne konuşacağımızı da şaşırıyoruz.

    Efendim, bendeniz kendimi bu ülkede yaşayan inançlı çoğunluğun içinde görmekteyim elhamdülillah. Malumunuz ülkenin asli unsuru olan inançlı insanlar yakın tarihimizde türlü zulümlerle karşı karşıya kaldı. Bereket ki, son yirmi yıldır bu zulümler birer birer ortadan kalktı ve özgürlük içerisinde yaşayabileceğimizin farkına vardık.

    Bu 20 yıllık süreçte de türlü hadiseler yaşadık. Bu özgürlük ortamından, seçimle iktidara gelmiş kadrolardan rahatsız olan dışarı bağlantılı içerideki bir takım çevreler boş durmadılar. Bazen hukuk sistemindeki açıktan, bazen postallardan, bazen terörden ve bazen de sokağı karıştırarak bu ortamı değiştirmeye yeltendiler. Milletimiz her defasında ağızlarının payını bir şekilde vererek bu adımları anlamsız hale getirdi. En son 15 Temmuz’da çıplak elleriyle fiilen müdahale ederek iradesini kararlı bir şekilde ortaya koydu. Gerekirse yine koyacağından kimsenin endişesi olmasın!

    Bizler, tabii ki varlığımızdan rahatsız olan, kuyruğu ihtiyaca göre her yere bağlanan, içimizdeki imandan da rahatsız olan bu cenahın tutumlarının farkındaydık. Her birimiz bu bahsettiklerimizi türlü örneklerle yaşayarak öğrendik, tecrübe ettik. “Farklılıklarımız zenginliğimizdir, biz kimsenin yaşam tarzına karışmayalım, başkaları da benim yaşam tarzıma karışmasın. Bağımsızlığımızın sembolü olan ezanımıza ve bayrağımıza göz dikmesinler, Önderimiz ve Alemlere Rahmet Peygamberimize dil uzatmasınlar, inancıma saygılı olsunlar” diye düşünüp o şekilde hareket ettik. Ancak hiçbir zaman bahsettiğimiz taraflar buna dikkat etmediler!

    TÜRKİYE ESKİ TÜRKİYE DEĞİL

    Geçen yirmi yıl içerisinde aleni yapamadıkları şeyleri bu sıralar açıkça yapmaya başladılar ne hikmetse. Sanki bir yerlerden işaret almış gibi yapılan bu hareketler ana muhalefet gibi yapılardan da destek karşılığı gördü ve görüyor. Geldiğimiz noktada ülkenin Cumhurbaşkanına züppe ifadesiyle hakaret edecek kadar seviyeyi aşağıya çekenler, yine o Cumhurbaşkanına oy verenlere hakaretler savuranlar, her fırsatta inançlı insanların değerlerine saldıranlar; kendisi gibi düşünmeyenlerin hukukunu hiçe saymaya devam ediyorlar. Kanunlarımız ülkeyi bu şekilde geren hareketlere şöyle esaslı bir cezayı da öngörmüyor maalesef. Polis ön kapıdan alıyor, savcılarımız arka kapılardan salıyorlar. Benzer suçları beri taraftan birileri yapınca başına gelmeyen kalmıyor, bu da işin başka bir boyutu!

    Geçtiğimiz aylarda Eminönü meydanında Kelime-i Tevhid bayrağı taşıyan bir kişiye atılan yumruğu hatırlarsınız. Ya da aklıma her geldiğinde sinirlerimi geren Ataşehir’de samuray kılıçla zombileşmiş bir alçak tarafından öldürülen başörtülü genç mimar hanımı da hatırlarsınız. Yakın zamanda Eskişehir’de cami bahçesindeki bıçaklı saldırıyı da hatırladınız mı? Hangisini örneklendireceğimizi şaşırıyoruz. Günlük yaşamın içindeki magandalıkların ötesinde olaylar bunlar. Ezan okuyan müezzine saldıranlar, kutsallarımıza hakaret edenler, değerlerimize saldıranlar… Sanki birileri bir yerlerden bir takım planları uygulamaya almış gibi bir hava var ortamda. Yerel seçimlerde gördüğümüz sonuç, pervasızlığın kurumsallaşmasına da sebep oluyor, bunu da görmüyor değiliz!

    Bunu Sn. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da muhakkak görüyordu ve artık ciddi boyuta gelmiş olacak ki, 30 Ağustos günü attığı X paylaşımıyla hem uyarılarda bulundu, hem de birlik beraberlik mesajı verdi. Yine Ak Parti Genel Sekreteri Fatih Şahin son günlerde yaşadığımız değişik örneklerden yola çıkarak ciddi uyarılarda bulundu. Nasıl bir zihniyetle karşı karşıyayız ki, ülkesini en iyi şekilde temsil edip itibarımızı artıran bir sporcumuzun annesinin başörtüsünden yola çıkarak iğrenç yorumlar yapıyorlar! Görev almış olan hakimin başörtüsünden dolayı reddi hakim başvurusu yapabiliyorlar! Kılık kıyafetinden dolayı spor tesislerine almamaya cesaret edebiliyorlar! Örnekler çok, birçoğunu da çabucak unutuyoruz…

    Belli ki yukarıda da zikrettiğim gibi bir yerlerden düğmeye basılmış. Türk toplumunun sinir uçlarıyla oynamaya niyet etmişler. Bu millet feraset sahibidir ve  bu oyuna gelmez. Uç noktalarda gezinen Çin malı gibi dandik aparatların gücü ortalığı karıştırmaya yetmeyecektir!

    Ancak her fırsatta demokrasiden, insan haklarından dem vuran ve kurucu irade olmakla övünüp bunu bir sopa gibi kullanmaktan da geri durmayan CHP’nin tavrı aklı alır gibi değil! “Ülkenin Cumhurbaşkanına ve seçmenine hakareti kabul edemeyiz” demeleri gerekirken hakaret sahibini özel misafir olarak baş köşeye oturtuyorlar. Peki burada bir iyi niyet olduğundan bahsedilebilir mi?

    Diğer taraftan, başkanı olduğu kurumu yönetmekten aciz, her gün yeni bir felaket korkusuyla bizi baş başa bırakan İstanbul’un belediye başkanı, foyaları meydana çıkınca, metrobüs kazasında insanlar vefat edince, su yüzüne çıkmak için sağa sola sataşabiliyor. Seçildiğinden beri camide görmediğimiz beyefendi, şimdi hutbe üzerinden gündem değiştirebiliyor. Aklımızla alay etmeyin beyler! Vaniköy’deki kaçak yapının daha hesabını vermedin sen! Paris’teki cümle tayfanızla yaptığınız ve sponsorlarını merak ettiğimiz pahalı gezinin üzeri de küllenmedi henüz. Milleti bu kadar keriz yerine koymayın! İstanbul halkı en güzel hizmeti alacak kadar güzel bir halktır ve hizmete odaklanın. İşinizi yapın.

    Son söz, 1071’den beridir bu topraklarda var olan, gerektiğinde yedi düvelin saldırılarına göğüs germiş göğsü iman dolu aziz milletimiz, huzur istemekte. Türkiye artık eski Türkiye değil, bunu da belirtelim. Ülke olarak gönül coğrafyamızı da kuşatarak dünyadaki adaletsiz sitemin karşısına dikilmek derdindeyiz biz. İdeallerimiz ve iddiamız büyük. Ama içeriden ayağımıza dolanan aparatlar canımızı sıkmamalı. Cevher olan imanımızın gereklilikleridir derdimiz. Ne mutlu ülkesini ve milletini seven güzel insanlara, vesselam…

    Devamını Oku

    Merhaba World Of Türkiye Ailesi

    Merhaba World Of Türkiye Ailesi
    0

    BEĞENDİM

    Abdullah YILMAZ – 28 Ağustos 2024

     

    Bismillah her hayrın başıdır, biz de işimize Besmele ile başlayalım; Bismillahirrahmanirrahîm…
    Ve Taha Suresi’ndeki Hz. Musa AS.’mın duasıyla başlayalım; “Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar”.

    Her yeni bir başlangıç, içinde bir heyecan da barındırır. Hele böyle çok sorumlu olmanız gereken bir konuda, heyecan ile birlikte başkaca duygular da yaşıyorsunuz. Bendeniz de bu güzide ailenin bir parçası olmaktan dolayı acayip bir heyecan ve o bahsettiğim duyguları yaşamaktayım. Sizler de bana dua edin ki; sözümüzün, kalemimizin tesiri olsun da boşa kürek sallamış ve siz değerli okurlarımızın kıymetli vakitlerini heba etmiş olmayalım.

    Dünya var olduğu günden beri sürekli gelişim ve değişim yaşanıyor. Bundan kaçmak veya kurtulmak mümkün olmuyor. Bazı şeyler iyiye doğru hareketliyken bazı konularda da kötüye gidiş görüyoruz. Bizler de bu seçkin köşe vesilesiyle her Müslüman’ın vazifesi olan, “İyiliği emretme ve kötülükten nehyetme” görevimizi ifa etmeye, iyiye doğru bir gelişim ve değişim için gayret edeceğiz aslında.

    Gördüğümüz güzellikleri ve olumsuz şeyleri anlatmanın yanı sıra; bazen gündemden, bazen siyasetten, bazen yerel yönetimlerden, bazen gençlerin halinden, bazen bizlerin hallerinden, bazen Gazze’den, Bazen İslam Dünyasından, bazen gezilerimizden, bazen İstanbul’dan kısacası kimsenin özel uzmanlık alanına girmeden gördüklerimizi düşündüklerimizi, hayatın içinden konuları aktarmaya gayret ederiz. Kimi zaman aramızda kalmak şartıyla kendimi de çekiştirmeyi de ihmal etmeyeceğim.

    Hayatta olan ancak sayıları azalmış veya kaybettiğimiz, topluma önder ve örnek olmuş dizinin dibinde oturarak kendisinden istifade etmenin nasip olduğu birçok büyüğümüzden hatıraları da paylaşırız.

    Bütün bunları yaparken; doğru olmayan, manipülasyon içeren, insanları batıla sevk eden bir yorum ile yaklaşım içerisinde olmayacağım ve inanmadığım hiçbir şeyi size aktarmayacağım konusunda buradan söz vermek istiyorum. Yine de sürçülisan olursa şimdiden affoluna.

    Efendim, yazılacak konuşulacak çok şey var hayatımızda. Elden geldiğince, kafamız çalıştığınca, dilimiz ve kalemimiz döndüğünce konuları ele alırız. Hep beraber kısa hayatta anlamlı ve kıymetli şeyler bırakalım ki, sadaka-i cariye olsun öldükten sonra da sevap hanemiz işlesin. Tabii ki şuracıkta yazdıklarımız dünyayı değiştirecek diye bir iddia içerisinde değiliz. Bizimki karıncanın ağzındaki bir damla su misali…

    Basın dünyasında tarafsızlık ilkesi en temel kurallardandır. Bir habercinin tarafsız olması gerekir. Ancak bendeniz burada habercilik yapmayacağımdan tarafsız olmak gibi bir söz vermeyeceğim. İyilikten, güzellikten yana, ülkemizin ve Ümmet’in menfaatinden yana taraf olacağım. Güçlü ve Büyük Türkiye idealinin yanında olacağım. Kötülüklerin, fitnenin, ahlaksızlığın, yolsuzluğun, ötekileştirmenin, Allah’ın kurallarına aykırı olan şeylerin, her türlü terörün, lgbt belasının, kısacası elimden geldiğince insana yakışmayan tüm hallerin karşısında olacağım.

    Bilhassa millet olarak Asya’dan Afrika’ya büyük bir gönül coğrafyamız olduğunun bilinciyle hareket edeceğim. Ayrıca bu köşeyi şahsi çıkarlarımın bir aracı haline de getirmeyeceğim. Sizlere bütün bunların yanı sıra bir de samimiyet sözü verebilirim.

    Yazılarımızla ilgili olumlu olumsuz geri dönüşler olursa bunlardan da istifade etmek isterim. Hem yorumlar kısmından, hem özelden; düşüncelerinizi, eleştirilerinizi, kanaatlerinizi paylaşırsanız bundan da ancak memnun olurum.

    Son söz; bu kadar seçkin yazar kadrosunun arasında bulunup düşüncelerimi sizlerle paylaşacak olmamdan dolayı acayip şekilde memnun ve mesrurum. Beni bu aileye davet eden Genel Yayın Yönetmenimiz Reşit Kemal As Bey’e şükranlarımı sunarım. Siz okuyucularımızı ve bu güzide yayın kuruluşumuzu mahcup etmemek için elimden gelen gayreti göstereceğim. İçime sinmeyen hiçbir yazımı sizlerle paylaşmayacağım. Ahde vefa gerekir ve buna da dikkat edeceğim. Rabbimiz cümlemizi, rızasına uygun yaşayıp emaneti o şekilde teslim edenlerden eylesin, vesselam…

    Devamını Oku