WOTTV E-DERGİ
DOLAR 34,1187 0.04%
EURO 37,8573 -0.2%
ALTIN 2.799,90-0,09
BITCOIN 21082392,99%
Orucun Bize Kattıkları

Orucun Bize Kattıkları

19 Mart 2024 11:50
Orucun Bize Kattıkları
0

BEĞENDİM

Uzman Klinik Psikolog Rabia YAVUZ – 19 Mart 2024

 

Oruç ibadetini Ramazan ayından ayırmak mümkün zira başka vakitlerde de oruç tutabiliriz, hatta aralıklı oruçlar bugün ibadet maksadıyla değil sağlıklı olmak amacıyla da hayatımıza girmiş durumda. Lakin Ramazan ayını oruçtan ayrı düşünemeyiz. Oruç ilk kertede bakıldığında bedenle yaptığımız bir eylem. Bedenimizdeki etkisi ise orucun bir ibadetten öte bir perhiz yöntemi olarak kullanılmasını sağlıyor. Yeme ve içmeyi belli saatlere kadar ertelemek vücudumuzun gerekli olmayan hücreler ve dahi bazı yanlış katlanmış proteinler ve bazı patojenler gibi istenmeyecek hücrelerin de bedenimizden ayrılmasını sağlıyor. Bir nevi bedenimiz de arınıyor oruç ile. Yeme içmenin bir süre kesilmesi ise bedenimizde oluşturduğu stres nedeniyle bedenimizin yeni hücreler üretebilmesini sağlıyor. Bir nevi uygulanan stres nedeniyle hem bir arınma hem de bir yenilenme fırsatı veriyor bize bu ibadet.

 

Arınmak birçok fazlalıklarla yaşadığımız bu çağda oldukça ihtiyaç duyduğumuz bir eylem. Çağımızın getirdiği eşyanın hızlı ve haz odaklı tüketimiyle beraber hem obezleşiyor hem tükeniyoruz sanki. Tükendikçe daha mutsuz olurken bu duyguların arkasındaki temel ihtiyaçları göremediğimizde başka yeni arzuların peşinde yeniden tüketmeye başlıyoruz. Bu sefer de hızlı bir şekilde tatmin olabilmek için gerçekten ihtiyacımız olmayan şeyler satın almaya yönelebiliyoruz. Sonrası bir tekerrür. Tam bir kısır döngü içinde kendini bulan insan için mutsuz olmak kaçınılmaz hale geliyor. Bu tüketen döngünün farkına varan Joshua Fields Millburn insanların mutlu olmak için sürekli alışverişe yöneldiğini söylüyor. Sonuçta ise ihtiyacımız olmayan hatta bize yeni ihtiyaç ve yükler taşıyan birçok nesneye sahip oluyoruz. Bir yandan da ihtiyacından fazlasını sindirmek zorunda kalan midelerimiz gibi içimizdeki boşluk ta genişliyor. Bu yayılma bizi tüketim endüstrisinin kolay bir avı haline getirmekte. Sadece ruh halimiz değil bu obezleşmeden incinen, üstelik biriken borçlar, ödenmeyi bekleyen faturalar ve suçluluk bizi hem mutsuz hem huzursuz ediyor. Erteleyemedikçe, bekleyemedikçe, “Bu kadarı bana yeter” diyemedikçe hiçbir şey bize kâfi gelmez oluyor. Bu tüketim esaretinin son bulması için neler yapabiliriz? Bu ve buna benzer sorular çıkışı bulmak isteyenlerin gündeminde. Yanıtlardan biri günümüzde sade ve basit bir yaşamı temsil eden minimalizm akımı olabilir mi? Ünlü düşünür Hegel’i de yardıma çağırarak “Sade olan basit değildir ve sadelik yoksunluktan değil bilinçli bir tercihten kaynaklanır” ilkesine hayatımızda gerek olup olmadığına bakabiliriz. Yiyeceğin olmamasından dolayı değil, bilinçli bir şekilde yememeyi bize öğreten oruçtan bu konuda da bir şeyler öğrenebilir miyiz acaba? Belki de biraz daha sadeleşmenin imkanlarını arasak yaşamlarımızın kontrolünü bir parça daha geri alabilir ve orucun bedenimizi arındırması gibi biz de hayatlarımızı bazı fazlalıklardan arındırabiliriz. Ne dersiniz?

 

20 Mart Çarşamba akşamı saat 21.30’da Üsküdar Altunizade Kültür Merkezi’nde “Kendimizi Arındırmak” üzerine söyleşeceğiz. Müsait olanları bekleriz.

rabia yavuz
Rabia Yavuz

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.