WOTTV E-DERGİ
DOLAR 34,1026 0.24%
EURO 38,1457 0.1%
ALTIN 2.874,391,62
BITCOIN 21571500,49%
Türk Kimliği Üzerine-3:Türklerin Yaşadığı Coğrafya ve Türk Adı

Türk Kimliği Üzerine-3:Türklerin Yaşadığı Coğrafya ve Türk Adı

10 Mayıs 2024 13:45
Türk Kimliği Üzerine-3:Türklerin Yaşadığı Coğrafya ve Türk Adı
0

BEĞENDİM

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 10 Mayıs 2024

 

Önceki bölümde Türklerin Kökeni ve diğer milletler üzerinde tarihi etkisi üzerinde duruldu. Bugün Türk dünyasının yayıldığı coğrafya ve “Türk” kelimesi ele alındı.

İslamiyet Öncesinden İtibaren Türklerin Dağıldığı Coğrafya

İslamiyet’ten önce Türkistan’da, İslam devrinde Yakın Şark ve Türkiye merkez olmak üzere Çin, Hindistan, Afganistan, Horasan, Doğu ve Orta Avrupa, Balkanlar, İran, Azerbaycan, Kafkasya, Anadolu, Irak, Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika Türklerin başlıca istila, göç ve hâkimiyetlerine sahne olmuştur. Türkler bu coğrafyalarda birçok devlet, imparatorluk ya da beylikler kurmuşlardır. Geçici yurtlara ve devamlı imparatorluklara sahip olmuşlardır. Şamani çağında Kun (Hiung-nu) ve Göktürk kağanlıkları, İslam çağında Selçuklu ve Osmanlı Sultanlıkları Türk dünya hâkimiyetinin dört büyük dönemini teşkil etmektedir.

Avrupa Hunları, Ak Hunlar, Hazar, Uygur ve Bulgar hanlıkları, Oğuz ve Karluk yabgulukları, Müslüman İdil Bulgarları, Karahanlılar, Gazneliler, Harzemşahlar, Mısır-Suriye Memluk ve Hindistan sultanlıkları, Türkistan, Altınordu hanlıkları, Timurlu, Babürlü ve Safevi imparatorlukları, Türk hâkimiyetinin bu dört dönemine ait Türk devlet ve hanlıklarına aittir.

Beylikler olmaksızın sıralanan bu Türk devlet ve hanlıklarının muhteşem varlığı, Türk tarihinde maddi ve manevi büyük amillerin rol oynadığını veya bu dönemlerin Türklerin şuurlarında birtakım siyasi inanç ve düşüncelerin teşekkül etmiş olduğunun önemli delillerdir. Türkler, başka milletlerden farklı olarak, daha İslamiyet’i seçmeden önce, kendi anlayışları ile tek bir Tanrı inancına yükselmişler, milli ve insani duygularla birlikte tarih sahnesine çıkmışlardır.

Türkler, İslamiyet’i kabul ettikten sonra, adeta genlerine yerleşmiş dünya hakimiyeti düşüncesini yeni dinin ruh ve düşüncesiyle birleştirerek, daha yüksek bir mevkie eriştiler. Bu nedenledir ki, son bin yıl içerisinde İslamiyet ve Türklük, kişi ve nitelik olarak kaynaşmış, İslamiyet büyük ölçüde Türklerle özdeşleşmiştir.

Türk Adının Kaynağı

Orhun Kitabesinde “Türk” tabiri, “devletin esas halkını teşkil eden millet” anlamına gelmektedir. 1911’de “Türk” kelimesinin “güçlü, kuvvetli” anlamı taşıdığı ortaya çıktı. Daha sonra gerek A. V. Le Coq’un 1912’dekiVilhelm Ludwig Peter Thomsen tarafından 1922’de ve nihayet Gy. Nemeth’in araştırmaları sonunda 1927’de “Türk” kelimesinin bir millet adı olduğu kesinlik kazandı.

Çin kaynakları “Türk” deyimini ünlü Aşınas (Açina) ailesinin mensup bir kabileye bağlamaktadır. 420 tarihli bir Pers metninde, “Altaylı” (Seyhun ötesi, Turanlı) kavimleri ifade etmek üzere “Türk” kelimesi geçmekte, 515 yılında ise “Türk-Hun” (kuvvetli Hun) tabiriyle de zikredilmektedir. Türk kelimesi devletin resmi adı olarak ilk kez 552-744 yılları arasında var olan Gök-Türk imparatorluğunda kullanıldı. Bu özetlerden anlaşılacağı üzere, “Türk” kelimesi belirli bir topluluğa mahsus “etnik” bir isimden ziyade siyasi bir ad anlamı taşımaktadır.

Göktürklerle birlikte önce bu devletin, ardından bu devlete bağlı kendi özel isimleri de anılan diğer Türklerin ortak adı olmuş, zamanla da Türk soyuna mensup bütün toplulukları ifade etmek üzere milli bir ad haline gelmiştir. Millet ve devlet adı olarak “Türk” kelimesi ilk kez Çin’de, Chou sülalesi (557-579) yıllığında, Batıda Bizanslı Tarihçi Agathias’ın eserinde, Arapça’da Cahiliye devri şairi Nabigat’uz-Zubyani’nin “Divanı”nda ve Slavca’da XII. asır “ilk Rus kroniki”nde zikredilmiştir.

Cumhuriyet döneminde Kaşgarlı Mahmut’un Divanü Lügat-it Türk’ün tercümesi sonrası Türk adının Hazreti Muhammed’e kutsal hadisle ulaştığından bahisle, “Yüce Tanrı ‘benim bir ordum vardır, ona Türk adı verdim, onları doğuda yerleştirdim. Bir ulusa kızarsam Türkleri, o ulus üzerine musallat kılarım’ diyor” şeklinde açıklanmaktadır. Türklere ad veren Tanrı, onları dünyanın en yüksek ve havası en temiz ülkelerinde yerleştirmiş ve “kendi ordum” demiştir.

Not: Yazı dizisine “Türk Kimliği Üzerine-4” ile devam edilecektir.

celalettin yavuz
Celalettin Yavuz

Güvenlik Politikaları Uzmanı Lisans ve Y. Lisans öğrenimini Milli Savunma Üniversitesinde (Deniz Harp Okulu – 1974; Deniz Harp Enstitüsü-1983) tamamladı. Daha sonra Silahlı Kuvvetler Akademisi öğrenimi (1985-86) gördü ve “Irak’ın Geleceği” ile ilgili bitirme tezini yazdı. 1989-1991 döneminde Führungsakademie (Hamburg/Almanya) 2 yıllık Güvenlik Politikası-Strateji-Stratejik İstihbarat-Jeopolitik, Askeri Tarih eğitimi aldı. “İstanbul Boğazı’nın Karadeniz Sahildarı Ülkeler Üzerindeki Jeopolitik ve Stratejik Etkileri” (Almanca) başlıklı mezuniyet tezini yazdı. Genelkurmay Personel Başkanlığı’nda görevli iken Kıbrıs Barış Harekâtı’nın madalya ve taltif projesini gerçekleştirdi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargâhında NATO Planlama direktifleri ve kuvvet plan çalışmaları üzerinde çalıştı. Ayrıca bir yıl boyunca Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Toplantı Dosyasını hazırladı. Ege'de gerilimli 1980'li ve 1990'lı yıllarda 2 ayrı geminin komutanlıklarını yaptı. 1994-1997 döneminde Almanya'da Deniz Ataşeliği sırasında Deniz Ataşe Birliği'nin başkanlığına (doyen) ve 143 kişilik Askeri Ataşeler Birliği'nin Yönetim Kuruluna seçildi. Daha sonra Mersin’de Karakol ve Çıkarma Gemileri Komodorluğu’nun ardından Genelkurmay Yunanistan Kıbrıs Dairesinde Yunanistan Şube Müdürü iken “Türk-Yunan Ege’de Güven Arttırıcı Önlemler Paketi” projesinin (Ocak 2000) yöneticiliğini yaptı. Türk-Yunan sorunları üzerinde General-Amiral Oryantasyon Kursu, Harp Akademileri, Milli Güvenlik Akademisi ve TSK İstihbarat Okulu'nda dersler veren Yavuz, Deniz Harp Okulu Dekanı olduğu 2001-2003 döneminde "Denizcilik Tarihi-Deniz Stratejisi", "Askeri Strateji" ve "Liderlik" dersleri verdi. 1994’te Dr., 2002’de Doç.Dr. olan Yavuz, Milli Güvenlik Akademisi öğretim üyesi iken 30 Mart 2004’te istekle emekli oldu ve BİLKENT Üniversitesi’ne ilaveten Milli Güvenlik Akademisi’nde Türk-Yunan Sorunları, Suriye, Ortadoğu, Terörle Mücadele dersleri, 2012’de Prof.Dr. olduktan sonra da Atılım Üniversitesi’nde (2012-2013) ve Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsünde (2013 Bahar) Y. Lisans ve Doktora, Ufuk ve Başkent üniversitelerinde lisans dersleri verdi. 2022 yılı başlarında adı Topkapı Üniversitesi olarak değiştirilen “Ayvansaray Üniversitesi”nde İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nin kurucu dekanlığını yapan, fakülteyi 16 bölüme çıkartan Prof.Dr. Yavuz, “İstihbarat, Strateji ve Terörizm/Avrupa'da Terör Örgütleri” gibi 3 farklı konuda sertifika dersleri yanında İstanbul Topkapı Üniversitesi’nde lisans ve Y. Lisans dersleri verdi. Güvenlik Bilimleri ve Uygulamaları Y. Lisans programının kurucu ABD Başkanlığını Eylül 2022’ye kadar sürdürerek “Küresel Güvenlik Stratejileri” üzerine sertifika programı hazırladı. Mayıs 2020 ayında uluslararası sempozyum düzenledi ve bizzat sunum yaptı. Milli Savunma Üniversitesi’nde (Harp Akademileri) 2019 yılından beri “Dış Politika Analizi” ile “Küresel Güvenlik Stratejileri” başlıklı ders verdi. Genelkurmay SAREM “Dış Uzman”lık (2003-2010), Türk Askeri Tarih Kurulu (TATK) Genel Kurul üyeliği (1999-2007), Gnkur. Atatürk Araştırma ve Eğitim Merkezi “ATAREM” Genel Kurul Kurucu Üyeliği (1999-2007), Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim/Öğretim Kurulu üyeliği (2001-2003), Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) “Strateji” Grubu üyeliği (2005-2011), Türk Ocakları Genel Merkezi Hars Heyeti (en üst düzeydeki kültür kurulu) üyeliği (2004-2010), TÜRKSAM düşünce kuruluşunun Kurucu Başkan Yardımcısı ve Terör Bölümü Başkanlığı (2008-2012) yapan Prof.Dr. Yavuz, pek çok süreli yayının yayın ve hakem kurullarında yer almaktadır. Almanca ve İngilizce bilen Prof.Dr. Yavuz’un “Güvenlik politikaları, Askeri Tarih/Strateji, İstihbarat, Ortadoğu, çevre ülkeler, terörle mücadele, bölgesel-küresel sorunlar, küresel güvenlik stratejileri ve Deniz Tarihi konularında, çoğu müstakilen yazılmış 30’un üzerinde kitabı ve süreli dergilerde yazılmış çok sayıda makalesi mevcuttur. Halen Anadolu Ajansı ve Yeni Şafak gazetesinin “Düşünce Günlüğü” bölümünde her ay “Bölgesel ve Küresel Güvenlik Politikaları” üzerine analizleri yayınlanan Yavuz’un son dönemde Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE)’de konferansları, sitesinde yazıları yayınlanmakta olup, gene son zamanlarda Devlet Dergisi ve Türk Yurdu dergilerinde de yazıları yayınlanmaktadır. Ayrıca, Eylül 2022’den itibaren TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu’nda haftada bir gün “Mavi Vatan” adlı bir programın yapımcılığını (ve yorumculuğunu) yapmaktadır. Ankara’da ikame eden Prof.Dr. Yavuz, evli, iki çocuk babası olup Almanca ve İngilizce bilmektedir.

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
    Tüm Yorumlar (1)
    • A.Yasar YÜCEOKUR

      Güzel bir analiz.amma hangi arap ülkesi bu olayi sachlich olarak analiz edebilir ve degerlendirebilir? Onlarin bagimsiz oarak analiz edip degerlemdirebilecekleri kurum varmi ,yokmu ? Bilmem bilemem durumlari ortadami desem.

      Yanıtla
      +0
      -0