Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 21 Kasım 2023
Çin, küresel anlamda enerji talebini karşılamayı ve ihracatını arttırmak maksadıyla başlattığı Kuşak-Yol projesi kapsamında 2014’te önce 40 milyar dolarlık bütçeyle Çinli şirketlerin ağırlıklı olarak Orta Asya ve ASEAN ülkelerinde yatırımlarda yer alacaklarını açıkladı. Bu açılımla birlikte Çin ekonomisi neredeyse ticaret yaptığı tüm ülkelere karşı fazla vermeye başladı. Çin’in giderek artan küresel güç tehdidi karşısında ABD petrol şirketi Unocal’ın 2005’teki satışında Çin 18 milyar dolar ile en yüksek teklifi vermişse de, kamuoyu baskısı nedeniyle satıştan vazgeçilmiş, daha düşük fiyatla Amerikan Chevron’a satılmıştı. Zamanla, Çin Mucizesi’nin başlangıcında bu ülkeye üşüşerek ekonomik gelişimine firmalarıyla katkı veren ABD bile uçurum derecesinde açık verince Çin hedefe oturtuldu.
ABD’nin Çin ile Başlattığı Ticaret Savaşları
Obama döneminde ABD’nin kamu borcu 20 trilyon doları geçerken, Çin’e karşı ticaret açığı da giderek büyümekteydi. Obama 2009’daki Çin ziyaretinde Yuan’ın düşük değerinin yükseltilmesini istemiş ancak kabul edilmemişti. Seçim propagandaları sırasında Obama ve Demokratları kamı borcunu arttırmakla suçlayan Halefi Trump, 2018 yılı başlarında Çin’e karşı adı “Ticaret Savaşları” olarak konan değişik bir mücadeleyi başlattı. Çünkü ABD’nin Çin’e 120 milyar dolarlık ihracatına karşılık Çin’den 540 milyar dolarlık ithalatı vardı. 440 milyar dolarlık bu açık incelendiğinde ABD’nin Çin’den satın aldıkları kalemler içerisinde bilgisayar, cep telefonu ve çip ağırlıklı teknolojik ürünlerdi. O dönemde Çin, ABD’nin kamu borcunun %28’ine sahipti.
‘Önce Amerika’ (America first!) politikasının yansıtıldığı ticaret anlayışına da ters olan bu husus üzerine Trump, Ulusal Güvenlik Yasası’nı gerekçe göstererek, Mart 2018’de çelik ithalatında %25, alüminyumda %10 ek gümrük vergisi uygulanacağını açıkladı. 20 gün sonra Çin, 3 milyar dolarlık ABD ürününe %25 gümrük vergisi uygulayacağını açıkladı. Temmuz 2018’de ABD 34 milyar dolarlık Çin ürününe %25 gümrük vergisi uygulayınca aynı gün Çin de Çin, 34 milyar dolarlık ABD ürününe %25 gümrük vergisi uyguladı. Bu çekişme ABD’nin her hareketine Çin’in de karşılık vermesiyle devam etti.
ABD bu “Ticaret Savaşları” ile Çin’e telekomünikasyon, havacılık, yapay zeka alanlarında koyduğu ek vergi koyarak Çin’in büyüme hızını yavaşlatmak istemişti. ABD ayrıca NAFTA, Trans Pasifik Ortaklık gibi ticaret üstünlüğünü Çin’e vermeme hedefi güden bu ortaklıklardan bile ayrılarak sanayi sektörünü koruyabileceğini değerlendirmişti.
Trump’ın tarife artırımına yönelik belirttiği gerekçelerinden biri, Çin’in ABD’den almayı vaat ettiği 5 milyon ton soya alımı sözünü tutmayışı olmuştu. Çin para birimi Yuan’ın son 11 yılın en düşük düzeyine gerilemesiyle ABD, Pekin yönetimini kur manipülatörü olarak ilan etmiştir. Çin Merkez Bankası, ABD yönetiminin Çin’i bu şekilde suçlamasının uluslararası ticaret kurallarının ihlali olduğunu belirtmiş ve Çin yönetimi, ABD ile soya alımına yönelik ilişkilerini keseceğini beyan etmiştir. Çin’in, ‘Çin Malı 2025’ programında açıkladığı katma değeri yüksek yenilikçi ürünlerle dünya liderliğini hedeflemesi, Trump’ı endişelendirmekteydi. Ancak Çin’in, durgun bir ekonomi ve pahalı bir Yuan karşısında rejimin bekası için endişeye kapılıp yüksek teknolojiye geçişini ertelemesi, ABD’nin işini kolaylaştırabilirdi.
Çin’in bu sert söylemine istinaden Trump, uygulayacağını belirttiği gümrük tarifelerini 2019’da Eylül’den Aralık ayına erteledi. İki ülke arasındaki gerginlik küresel ekonomik büyümeyi baskılamış, IMF 2019 tahminlerini eksi yönde yenilemek zorunda kalmıştı. Konfüçyüs öğretili devlet geleneğine sahip Çin’in, bekle gör politikası sayesinde ABD’ye nazaran daha etkin diplomasi uygulaması, ticaret savaşlarını askeri savaşa dönüştürtmedi. Ama huzur da gelmedi!
Yükselen Çin’in ABD’yi korkutmasıyla başlayan gerilim, Antik Yunan’da Atina – Isparta savaşına kadar uzanan gelişmeleri hatırlatan ‘Tukidides Tuzağı’ kavramını hatırlatmaktadır.
(Not: Yazı dizisi “Çin Mucizesi-12” ile devam edecektir.)