Mehmet Hakan KEKEÇ – 14 Haziran 2024
Zeyniler, Bursa’da, şehrin doğusuna doğru Emir Sultan Camii’ne çok yakın bir yerde tarihi bir bölgedir. II. Murad dönemi ömrünün son senelerini Bursa’da geçiren Zeyniyye şeyhi Abdüllatîf Kudsî’nin türbesi merkezi hüviyette olduğundan bölge bu nedenle Zeyniler diye anılır. Türbenin yakınında bir hazire ve bir de cami yer alır. Hazire, 15.yy ve 16.yy mezar taşlarından müteşekkil bir açıkhava müzesi gibidir. Molla Hüsrev, Molla Hayali, İvaz Paşa oğlu Mahmud, Hıdır Şah ve Şeyh Safiyüddin gibi 15.yy ile 16.yy alim ve şeyhleri bu hazirede medfundur. Şemseddin Ulusoy, hazirede aslında tam 1400 önemli zatın medfun olduğunu; fakat bu taşların çoğunun kaybolduğunu söyler. Hülasa Zeyniler bölgesi bize 15.yy’dan hatıra kalmış fakat ne yazık ki çarpık bina ve yollar nedeniyle yitirilmiş bir hazinedir.
Kudüs’te doğan, Konya dahil birçok bölgede kalıp irşad faaliyetleri yürüttükten sonra Osmanlı’nın taht-ı kadimi Bursa’ya da gelen Abdüllatîf Kudsî (Tarihçi Aşıkpaşazade’nin de şeyhi olduğundan meşhur tevarihten Kudsî hakkında malumat edinebilirsiniz), 1452’de burada vefat etti ve şu an ayakta olan türbesine defnedildi. Reşat Öngören’in verdiği bilgiye göre; Tekkenin yanındaki suyun vaktiyle bizzat Abdüllatif Kudsî tarafından bulunduğu söylenir. Şeyh Ahmed Gazzi bu suda zemzem lezzeti olduğunu belirtmektedir. Hazire ve türbenin bulunduğu alandaki Zeyniyye hankahının Kudsî’nin vefatı sonrası İranlı tüccarlardan Hoca Bahşayiş ile Fatih Sultan Mehmed’in himmetleriyle oluştuğu anlaşılıyor. Bu arada Abdüllatîf Kudsî, İstanbul’un manevi büyüklerinden Şeyh Vefa diye bilinen Muslihuddin Mustafa’nın da şeyhidir.
***
Zeynileri ilk ziyaretimden dört yıl sonra geçen hafta yeniden ziyaret etme şansı buldum. Aktüel Tarih’ten editör arkadaşım Emir Gürsu ile Kasımpaşa Mevlevîhanesi’nin sorumlusu başsemazen Abdurrahman Tevruz beyefendi de bizimleydi. Cami ve mezkur hazireyi geçtikten sonra yokuşun başındaki türbeye vardık. Süheyl Ünver’in pek kızdığı ifadeyle ‘turistik Bursa’ Emir Sultan’dan başlar ve şehrin batısına doğru Çekirge’de son bulur. Bu nedenle tıpkı Hisar mahallesi, Yamaçlar ve Abdal Mehmed çevresi gibi Zeyniler de şehre dışarıdan gelenler tarafından pek bilinmez. Hem meskun mahal olması, hem bahsettiğim ‘turistik Bursa’nın dışında kalması, hem de herhalde tarihin en sıcak Haziran ayının geçiyor olması nedeniyle Kudsî Türbesi çevresinde mutlak bir sessizlik hakimdi.
Merdivenlerden çıkıp türbe kapısına vardık. Abdurrahman Tevruz Bey merdiven başındaki devşirme sütun kaidelerine pek şaşırdı. Sahiden de Bursa devşirme malzemenin kullanımı açısından da derstir. Acaba Abdurrahman Bey Muradiye’de II. Murad Türbesi’ndeki porfir sütunu görse nasıl tepki verecekti? Velhasıl türbe kapısının önündeydik artık. Kapı kilitliydi. Kapıya varan merdivenlerin başında, sol tarafında demir bir kapı vardır. Aslında o kapının parmaklıklarından türbenin lahit kısmını görebilirsiniz. Kimi zaman burası açılır ve dua içeride yapılır. Fakat biz yine de yukarıda sanduka olması gereken alanı görmek istiyorduk. Herhalde kısmet olmadı. Küçük bir hazirenin yer aldığı türbenin arka kısmına yürüdük. Yabani otlar ve salyangozların istilasındaki bu hazire görülecek durumda değildi. Epey üzüldük.
Zeyniler Camii’ndeki yalnızlık, 1400 taştan 70’e düşmüş haziresindeki eksik kalmışlık, mübarek suyunu ulaştıran çeşme önündeki arabalardan müteşekkil kalabalık ve türbe haziresindeki korkunç bakımsızlık zaten bizi sarsmışken o an bir kez daha sarsıldık. Emir orada bir de ne görsün! Sanduka olması gereken türbe yapısı neredeyse şahsi bir ofise dönüştürülmüş. İçeride eşyalar var.
***
Tarihi mirasımız bize salt geçmişimizin haşmetini değil, gelecekle ilgili ödevlerimizi de öğretir. Bu mirası adım adım ellerimizle yok ediyoruz. Medeniyetimizin mücessem hali şehirlerimizi kontrolsüz büyüyen taşra vurdumduymazlığına kurban veriyoruz. Sanduka olması gereken bir türbenin (ki bu türbe gözlerden uzak bir türbe) şahsi oda haline getirilmesine “Ne var canım, pek de büyütmemek lazım” diyebilirsiniz. Fakat yerel idareciler başta olmak üzere birilerinin bu ‘uzlaşmacı’ boşvermiş tavırdan derhal uzaklaşması gerekir. Türkiye; insanıyla, şehirleriyle, tarihsiz bir taşra ülkesi olmaya doğru çok emin adımlarla ilerliyor. Arz ederim.