Bercan TUTAR – 14 Aralık 2024
Suriyeliler, küresel siyasetin gündemine damga vuran devrimin coşkusunu farklı şehirlerde kutlamaya devam ederken bir yandan da dünya ve bölge liderleri Suriye’nin geleceği konusunda yoğun bir diplomasi yürütüyor. Suriye’nin geleceğine dair diplomasinin merkezinde ise Türkiye ve Katar var. Nitekim bugün Ürdün’de yapılacak olan Arap ülkeleri zirvesine Türkiye bir bakıma Suriye’yi temsilen katılıyor diyebiliriz.
Zirvedeki uluslararası toplantıya Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın yanı sıra BM Suriye özel temsilcisi Geir Pedersen ile Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de katılacak. Fidan, Ürdün’ün Akabe kentinde Arap ülkeleri ve ABD dışişleri bakanı ile diğer yetkililerle bir araya gelecek.
ABD ve bazı Körfez ülkeleri yeni Suriye’nin geleceğinde önemli rol üstlenmek için Arap Birliği’nin kararıyla Suriye için Ürdün, Suudi Arabistan, Irak, Lübnan, Mısır ve Arap Birliği Genel Sekreterinden oluşan Arap Bakanlar İrtibat Komitesi oluşturdu.
Toplantıda gözlerin çevrildiği Türkiye ve Katar, Suriye’nin birliği, toprak bütünlüğü, egemenliği, istikrarı ve ülkenin terör örgütlerinden arındırılması gibi temel talepleri savunuyor.
Türkiye ve Katar, Akabe’deki görüşmelerde yeni Suriye yönetimini temsil etmede önemli roller üstleniyor. Çünkü iki ülkenin de Suriye’deki yeni yönetimle daha doğrusu Suriye’nin eski muhalefetiyle çok yakın ve stratejik ilişkileri var.
Bir bakıma Suriye devrimini gerçekleştiren muhalefetin diplomatik ve siyasi endişelerini Doha ve Ankara uluslararası platformlara taşıyor. Akabe’de de yine bu yapılacak.
Unutmayalım ki Şam düşmeden bir gün önce Esad’ın kalemi 7 Aralık’ta Hakan Fidan’ın katıldığı Doha Zirvesi’nde kırılmıştı. Nitekim bu gerçeği o gün Katar Emiri Es-Sani tıpkı Sayın Erdoğan gibi ‘Esad fırsatı kaçırdı’ diye vurgularken Sayın Fidan da dün yaptığı açıklamada Rus ve İranlı mevkidaşlarıyla yaptığı görüşmelerin bazı detaylarını verdi. Fidan, Doha’daki toplantıda Rus ve İranlı bakanları ikna edip rejimin muhaliflere karşı hava saldırılarını önlediklerini söyledi. Böylece rejimin direnmekten vazgeçtiğini kaydetti. Ayrıca Fidan, Türkiye’nin kararlılığını gören Rus ve İranlı bakanların Esad’a telefon ettiğini ve bu telefondan sonra da Esad’ın ülkeyi terk etme kararı aldığı bilgisini de paylaştı.
Haliyle Suriye devriminde Türkiye’nin oynadığı tarihi rol böylece tescillenmiş oluyor. Üstelik üç gün önce Türk İstihbarat Teşkilatı (MIT) Başkanı Sayın İbrahim Kalın Şam’daydı. Emeviyye Camii’nde namaz kıldı. Ardından Suriye devrimini gerçekleştiren muhalif gruplardan Heyet Tahrir’üş Şam’ın (HTŞ) lideri Muhammed Golani’nin sürdüğü araba ile camiden ayrıldı.
Arabada verilen bu kare önemliydi. Zira bu kare, Türkiye’nin yeni Suriye yönetiminin ana destekçisi, hamisi ve rehberi konumunu daha da kuvvetlendiren güçlü bir mesajdı. Zaten Sayın Erdoğan’ın talimatıyla harekete geçen Fidan ve Kalın, başından beri Suriye’deki tarih yazan sürecin arkasındaki beyinler olarak görülüyordu.
Bu kanı böylece doğrulanmış oldu. Katar’dan bir heyetin Şam’a giderek yeni yönetim ile görüşmesi de yabancı bir ülkenin geçiş hükümetiyle ilk diplomatik teması olacak. Bu adım da Katar’ın kararlılığını göstermesi açısından önemli.
Unutmayalım ki Suriye’deki yeni yönetim için Türkiye ve Katar iki konuda hayati ve kilit bir rol oynuyor. Birincisi, Türkiye ve Katar, Suriye ve Suriyelilerin meşru sesi ve temsilcisi olarak yeni yönetimin uluslararası tanınmasını sağlayacak süreci idare ediyor. İkincisi de Suriye’de düzenli ve sorunsuz bir geçişi güvence altına almak ve devlet aygıtlarının çöküşünü önlemek için Türkiye ile Katar, HTŞ liderliğindeki geçici hükümete her tür desteği sağlıyor.
Bu bağlamda Türkiye Suriye’deki devrimi gerçekleştiren muhalefetin ve direnişin üst aklı olmanın yanında şimdi de Şam’daki yeni yönetimin adeta can damarı konumunda. Böylece Katar’ı da yanına alan Türkiye, Suriye’nin hem geçiş sürecinde hem de geleceğinde en kilit aktör olduğunu ve olacağını dost düşman herkese gösteriyor.