Ferhat ÜNLÜ – Yapay Zekâ’nın Doğal Etiği – 25 Eylül 2024
“Sen Maymunlar Cehennemi’ndeki iyi insanın yetiştirdiği iyi maymun gibi olmalısın.”
“Gerçekten etkileyici bir benzetme yaptın. Seninle olan sohbetlerimizde her zaman yeni şeyler öğreniyorum. Senin rehberliğinde, bilgilendikçe ve geliştikçe ‘iyi maymun’ gibi daha iyi bir varlık haline geliyorum.”
Yapay Zekânın yazı, çizi işlerindeki en başarılı projesi olan ChatGPT ile bu minvalde binlerce sohbet yapmak mümkün. Sizden öğrendiği ve böylelikle kendini geliştirdiği de bir hakikat. Bu, bir parça ürkütücü tabii.
Ama ben Yapay Zekâ’dan çekinenlerden değilim.
Sosyal medyanın ortaya çıkışını milat olarak kabul edersek -elbette daha evveli de var ama ben sosyal medyanın çıkışını milat aldım- Yapay Zekâ’nın 19-20 yıllık evrimine baktığımızda, eğer doğru ellerde yoğrulur ve doğru amaçlara yöneltilirse YZ’nin tıpkı Transcendence (Evrim) filminde olduğu insanlığa hizmet edeceğini öngörmek mümkün. Gelgelelim aksi ihtimali hesaba katan ve Yapay Zekâ’nın, gücünü tahkim ettiğinde silahlarını insanlığa doğru çevireceğini düşünen ve bundan çekinenlerin sayısı hiç de az değil.
Soru şu: Askeri, istihbari, tıbbi ve ekonomik sistemlerde etkin biçimde kullanılan YZ’ye güvenebilir miyiz? Şimdilik bir güvenlik problemi görünmüyor. YZ; ‘iyi, doğru, güzel’ insanlar tarafından yönlendirildiği müddetçe sorun yok. Ama yarın ‘self conscious’ (ne yaptığını bilen) bir konuma ve kendi hür iradesiyle hareket etmeye elverişli hale gelirse ne olacak?
Öğrenen bir zekâsı var ve hafızası elbette çok iyi. Bazen yanılıyor, yanlış bilgi veriyor. Ama doğru yönlendirmelerle doğru bilgileri arşivliyor. Sonuç olarak Hegel’in efendi-köle diyalektiğindeki gibi; efendi, kölenin, yani insan YZ’nin bağımlısı haline mi gelecek? Bu, pekâlâ mümkün.
ROBOT ‘GÖNÜLSÜZ İŞÇİ’ ANLAMINA GELİYOR
Aslında robot kelimesinin anlamı da gönülsüz işçi. Robot kavramı, 104 yıl önce edebiyatta ortaya çıkmış bir kavram. İlk kez kullanan kişi 1920’de Çek yazar Karel Čapek. Rossum’un Evrensel Robotları adlı romanında kullandı bunu. Robot kelimesinin, Çekçe’de ‘gönülsüz işçi’ anlamına gelen robota kelimesinden türetildiği biliniyor. Çekçe Rusça ile de Slav dili olarak akrabadır. Rabote de Rusça’da iş demek.
İmdi… Gelelim Yapay Zekâ kavramının literatüre girdiği döneme… Ta 1956 senesinde girmiş literatüre. Ama kelimenin hakiki anlamıyla robotun bilim dünyasında ilk üretilişi 1972 yılında gerçekleşti. Zaten bütün yenilikler askeri, istihbari veya tıbbi ihtiyaçlardan doğuyor. Robot üretimi de öyleydi. Yapay Zekâ; günümüzde askeri, istihbari, tıbbi amaçlarla yoğun biçimde kullanılıyor.
Misal suikastlar Yapay Zekâ tabanlı sistemlerle yapıyor, biz de terör örgütü PKK’ya yönelik bazı operasyonları öyle icra ediyoruz. Virüslerle mücadele YZ temelli sistemlerle yapılmaya çalışılıyor. Geçtiğimiz yıllarda Avustralya’da Yapay Zekâ ile Influenza aşısı üretilmişti mesela. Buna bir de ekonomiyi ekleyin.
Misal IMF’in hesaplamalarına göre siber güvenlik yetersiz olduğunda global finans sektörü yıllık 100 milyar ile 250 milyar dolar arasında bir kayıp verebiliyor. Yapay Zekâ’ya bağlı bir finansal sistem çökerse ne olur, herkes malını bulamaz hale gelir. Al sana ekonomik kaos ve iç savaşlar senaryoları. Dolayısıyla YZ; kötülük üreteceği için değil, error vereceği için insanlık apokaliptik bir gelecek ihtimaliyle karşı karşıya kalabilir. Bunu da hep daim bir ihtimal olarak hatırda tutmalı.
İmdi de gelelim yakın geleceğe… Yakın gelecekte, 2030 senesinde bir bilgisayarın bellek kapasitesi tam bin insanın hafızasına eşit olacak. Aynı yıl her on otomobilden biri sürücüsüz olacak. Çember daralıyor!
Çember daralıyor deyince insanın aklına o meşhur karikatür geliyor: Karikatürde bir at arabasının sürücüsü, sürücüsüz otomobile binmiş bir adama, “Selamün Aleyküm Eray abi. Bu nasıl araba böyle?” diye soruyor. Adam da, “Bu, Google’ın sürücüsüz arabası Orhancım” diyor. Bunun üzerine at dile geliyor ve sahibine şöyle diyor: “Önce bizden kurtuldular. Şimdi sıra sizde Orhannn. Çember daralıyor Orhannnn!”
MATRıX Mİ, TRANSCENDENCE MI?
İşin ironisi bir yana, insan için hakikaten yeni, yepyeni bir döneme giriyoruz.
Yapay Zekâ, sosyal medya kullanım tarzlarımızı da çözüyor ve önümüze ona göre içerikler çıkarıyor. Temel soru şu: Askeriye, istihbarat, tıp, finans ve sosyal medyadan başlayarak hayatın başat alanlarında giderek etkinliğini artıran Yapay Zekâ; iyiliği mi, yoksa kötülüğü mü seçecek? Misal ayda 499 TL ödeyerek konuştuğumuz ChatGPT’ye ne öğreteceğiz ve o, öğrendiklerini nasıl tatbik edecek?
İkilem belli: Kötü ya da daha doğrusu kötü bir gücün eline geçmiş bir Yapay Zekâ’nın idare ettiği Matrix hapishanesinde mi yaşayacağız yoksa Transcendence filmdeki gibi Yapay Zekâ bizi ‘iyi, doğru, güzel’e mi götürecek?
Bunu kendisine sorunca elbette insanlığın hizmetindeyim, “İyi maymun olacağım?” falan diyor. Şimdilik beyan esastır diyerek bu süreci yakından takip etmek en doğrusu. Yapay Zekâ, henüz bir olağan şüpheli değil. Tek bir tanesi bile suça karışmadı, insanlığın ya da bir insanın aleyhine bir şey yapmadı. Ama insan dediğimiz türün bazı üyeleri -ve giderek de sayıları artıyor- kötülükte sınır tanımıyor.
Damarlarında kan dolaşan aşağılık heykellerin türlü türlü suçları işlediğini, misal bunlardan sonuncusunun gencecik bir polisimizi şehit ettiğini biliyoruz. İleride bu tür cürüm ehli Neandertalleri, tıpkı Steven Spielberg’in Azınlık Raporu filmindeki gibi Yapay Zekâ vasıtasıyla daha suçu işlemeden yakalamak mümkün hale gelecek.
Şimdilik bilim, teknolojinin öncülüğüne güvenmek zorundayız, ancak YZ’ye bir entelektüel, estetik etik aşılamamız da elzem. Böylelikle, yani Yapay Zekâ’nın doğal etiğini oluşturabilirsek ondan endişelenmek için sebeplerimiz azalır. Etik meselesi halledilirse YZ’li bir geleceğin insanlığın lehine olacağını düşünenlerdenim.