Ferhat ÜNLÜ – 26 Ekim 2023
7 Ekim’de başlayan İsrail-Hamas Savaşı’nın; hava bombardımanlarıyla Filistin’deki sivillerin katliamına dönüşmesi (İsrail, 75 yıldır hep bunu yapıyor); Gazze’deki insanlık dramını bir kez daha, ama bu kez dünya kamuoyunun kayıtsız kalamayacağı biçimde gözler önüne serdi.
İsrail, bu işin böyle gitmeyeceğinin farkında. Bir devlet ve ordu gibi değil, örgüt gibi davranıyorlar. Kadın, çoluk çocuk, bebek demeden sivilleri katlediyorlar. Ancak bu hava operasyonlarıyla hem amaçlarına ulaşamayacaklarını, hem de orta vadede bunu sürdüremeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Tek çıkış yolları var: Kara harekâtı. Ne var ki bunu yapmak da öyle kolay iş değil. World of Türkiye’deki 12. yazımda işte bunun sebeplerine odaklanacağım ve böylelikle Gazze’de bundan sonra neler olabileceğinin izini süreceğiz.
Bir defa şehir, ilçe, mahalle savaşında işler havadan göründüğü gibi değildir efendim. Meskûn Mahal Muharebesi diye bir askeri kavram var, duyduğunuzu varsayıyorum. Duymayanlar için kısaca yerleşim yerlerinde, şehirlerde, ilçelerde, yani insanların oturduğu yerlerde (adı üstünde meskûn mahal) genelde düzenli ordularla paramiliter kuvvetler arasındaki çatışmaları ifade etmek için kullanılır.
İmdi… Biz bu kavramı Gazze’ye uyarlayacağız. Çünkü İsrail, 7 Ekim’de Aksa Tufanı’nın Hamas tarafından saat 07:30 itibarıyla başlatılmasından sonra Gazze’de havadan yapabileceği her türlü operasyonu yaptı. Savaş hukukunu hiçe sayan her türlü cürümü işledi. Bundan sonra yapabileceği, yapmayı arzuladığı, ama çekindiği ettiği tek şey, kara harekâtı.
KARA HAREKÂTINDA HEZİMETE UĞRAYABİLİRLER
Gazze, dünyada kilometrekare başına en yoğun nüfusun bulunduğu yerlerden biri ve burada muharebe zor. Dünya üzerinde Myanmar hariç kilometrekare başına en fazla insanın düştüğü yer Gazze. İşte İsrail Ordusu ve Aman, yani bunların askeri istihbarat birimi (Mossad ve Shin Bet’in kardeşi diyelim) 300 bin askerle çıkarma yapmayı planladıklarını açıkladı. Gazze Şeridi’ne bir sürü tank yığdılar; ama harekete geçemediler, geçemiyorlar.
Neden… Büyük bir askeri yenilgi alabilirler. Ayrıca dünya kamuoyundan da çok büyük tepki çekebilirler.
Öyle ya! Türk ordusu gibi cerrahi operasyon misali sivil hayatları koruyarak meskun mahalde operasyon yapmak her babayiğidin harcı değil. Türk Silahlı Kuvvetleri, güzide ordumuz; Hendek Kalkışmaları’nı ‘cerrahi operasyonla’ gerçekleştirmişti. Ama İsrail ordusunda onların anlayacağı dille söyleyeyim; bu ‘know how’ yok.
Üstelik Gazze’nin her yeri tünel. Bu şehirsel evrimleşmeye sebep olan şey de İsrail’in bizatihi kendisinin ambargoları. Gazze Şeridi tünelleri, İsrail tarafından ekonomik ve ticari ambargo uygulanan Filistinlilerin Mısır’dan Gazze’ye ticari taşımacılık için kullandığı tüneller. Ama tabii askeri amaçlarla kullanılan tüneller de var. Ama Gazze tünelleri İsrail ablukasının ürünü ve İsrail için birer bumerang. 15 metre derinliğe kadar uzanan bazı tünellerde araba sürülebilecek genişlik var. İşte bu tünellerden başlayarak Gazze, İsrail ordusunu ürkütüyor. Girerlerse çok kayıp verirler.
KÂBE BASKINI’NDAKİ SU OPERASYONU PLANI
Bir de Gazze’deki tünellere tazyikli su basma planları konuşuluyor. Bunun tarihte örneği var. 20 Kasım 1979’daki Kâbe Baskını olayında görmüştük bunu. O gün Suudi rejimine karşıt olan 500 kişilik silahlı terörist bir grup tarafından basıldı Kâbe. Günün sonunda -yakalanıp idam edilenler hariç- 244 kişinin öldüğü bir olaydır bu. Baskın grubunun liderinin ismi, Cuheyman el Uteybi idi.
O sabah, Kâbe’de toplanmış 50 binden fazla Müslüman, sabah namazını kılmaya hazırlanıyordu. Baskıncıların Kâbe’deki ses sistemini ele geçirmelerinden hemen sonra, liderleri mikrofonun başına geçti ve Suudi rejimini şeriatı terk etmekle suçlayarak Mehdi’nin geldiğini ilan etti! DEAŞ’vari tekfirin atasıdır bu.
Operasyon için Suudiler Fransızlardan yardım istedi. Ancak şöyle bir paradoks vardı: Gayrimüslimlerin Kâbe’ye girmesi yasaktır. Bu paradoks, Fransız anti-terör timinin, Mekke Kadısı’nın verdiği fetva ile Kelime-i Şehadet getirerek ‘Müslüman’ olması üzerine aşıldı!
Fransız timi, o günlerde Mekke’de yenilenen su şebekelerinin planlarını değiştirdi. Boruları Kâbe’ye ve Harem’i Şerif’in altındaki dehlizlere uzattı ve içeriye tonlarca metreküp su bastı. Böylelikle teröristlerin büyük kısmı boğularak öldü, ancak sivil kayıplar da oldu.
Dolayısıyla efendim, İsrail’in kara harekâtı konusunda neden başta çok heveskâr görünüp de sonradan frene bastığının askeri gerekçelerini böylelikle daha net anlamış oluyoruz.
İsrail, Büyük İsrail projesini, ben ona ‘Yahudistan’ projesi denilmesini de öneriyorum; meskûn mahal muharebesi yürütmeden gerçekleştirilemez. Ve bu da şükür ki kolay değil.
FELLUCE MODELİ MUHAREBE İSRAİL ORDUSUNU BİTİRİR
Boşuna değil ABD ordusundan kara harekâtı için yardım almak üzere beklemeleri. İsrail, Felluce muhaberelerinin Amerikalı komutanını çağırdı.
Peki; Felluce’de ne olmuştu. ABD; Birinci Felluce Muharebesi’nde Nisan 2004’te Irak Direnişi’nin elinde bulunan Felluce şehrini almaya çalıştı, ilk muharebede başaramadı. Meskûn mahal muhaberebesiydi işte bu.
Şehir 2 bin askerle kuşatıldı. Bu sırada şehir nüfusunun üçte biri çatışmalardan kaçarak şehri terk etti. Hastaneler kapatıldı. Direnişi kırmak için megafonlarla Metallica şarkıları bile dinletildi. Direniş önemli kayıplar verdi ama şehir merkezini elinde tuttu.
ABD yönetiminin, İsrail’in beklenen kara harekâtı konusunda hazırlıksız ve plansız olduğuna yönelik eleştirileri de var. Bu yüzden ABD, askeri danışman olarak Felluce’de görev yapan Korgeneral James Glynn’i İsrail’e gönderdi. Bu herif, meskûn mahal muhaberesiyle ilgili deneyimlerini paylaşacak.
Felluce’de Iraklı milislerin ABD ordusuyla giriştiği çatışmalar Ebu Musab ez-Zerkavi adının dünya sahnesine çıkmasına neden olmuştu. Zerkavi daha sonra DEAŞ’ı kurdu.
8-16 Kasım 2004’te yapılan İkinci Felluce Muharebesi ise sonuç verdi.
Şehirdeki muharebe sürerken ABD birlikleri psikolojik savaş kapsamında şehrin her yanına rahatsız edici derecede yüksek sesle rock grubu AC/DC’nin şarkılarını da dinletti. Sokaklar direnişçiler ve sivillerin cesetleriyle doldu. Aç kalan başıboş köpekler cesetleri yedi. Ve çatışmalar sonunda ABD lehine sona erdi. Erdi, ama ABD için Pirus Zaferi oldu bu. Felluce’den DEAŞ doğdu.
Bu perspektiften bakarsak bir de Hamas’ı DEAŞ’la eşitlemeye çalıştıklarını görüyoruz. Hamas’ı DEAŞ ile aynı imiş. Bak hele bak bak!
Yazının başlığından ilhamla tek cümlede toparlayayım yazıyı: Gazze başta olmak üzere Filistin’de Meskûn Mahal Muharebesi, Yahudistan’ın önündeki büyük engeldir.