45 kez görüntülendi.
abdullah yılmaz world of türkiye

Abdullah YILMAZ – 08 Ocak 2025

 

“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Kim bir kardeşinin ihtiyâcını karşılarsa, Allah da onun ihtiyâcını karşılar. Kim bir Müslümanın herhangi bir sıkıntısını giderirse Allah da onun kıyâmet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıbını örterse, Allah da kıyâmet gününde onun ayıplarını örter.” (Hadis-i Şerif – Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58)

 

Devir değiştikçe ve imkanlar arttıkça sorunların ve gündemlerimizin değiştiğini görüyoruz. On sene önce yaşadığımız birçok sorunu şimdi yaşamıyoruz. Bahsedeceğim sorunlarımızın kaynağı hep aynı. Beraber yaşama konusunda asla kendini geliştirmemek, saygısızlık hastalığı ve şehir yaşamına ısrarla ayak uydurmamak!

Efendim, şehirlerde yaşayanların oranı kırsalda yaşayanlara göre artık çok daha fazla. Bu durumda daha medeni bir toplum olmamız beklenir ama geriye mi gidiyoruz değerlendirmesini sizlere bırakayım. Ve nüfusun çok kalabalık olduğu şehirlerde herkes bir kuralsızlığa imza atsa yaşam zehir olur. Bunu da maalesef hep beraber yaşamaktayız.

Bu tür konuları konuşurken genelleme yapamayız. Okurlarımızı necip milletimizin çok güzel özelliklerini, cevher insanlarımızı istisna tutarak okuyup tefekkür etmelerini istirham ediyorum.

Bendeniz İstanbul’da yaşayan ve sık sık seyahat eden birisiyim. Dolayısıyla İstanbul’un yoğun keşmekeşini gözlemlemenin yanı sıra yaptığım seyahatler vesilesiyle de diğer şehirleri ülkeleri gözlemleme şansım oluyor. Bu gözlemlerimiz neticesinde vardığım sonuç şu ki, şehirler ne kadar mega halde ise otokontrol kaybedilmiş ve saygısızlık baskın davranış haline gelmiş. Örneğin İstanbul bu durumda. “Nerede saygı ve muhabbetiyle anlatılan o eski İstanbul” diye iç çekesi geliyor insanın…

Evet İstanbul’daki hoşgörülü, saygılı, kadirşinas insanların sayısı; kaba, saba, saygısız, maganda insanlara göre daha da azalmış durumda. Bir görülen insanı bir daha görmüyor olmanın, utanmama özelliğinin ve bir şekilde kaba kuvvetin verdiği özgüvenle her haltı işleme özgürlüğüne kavuşmuş tipler, diğer kendi halindeki insanları da canından bezdiriyor!

Bezdiriyor da ne oluyor? Bir şey olmuyor efendim. Yine o başkasına yaşam hakkı tanımayan kötü huylu insanlar gemisini yürütüyor. Yaşanan bir olay çığırından çıkarsa hiç istenmeyen sonuçlarla karşılaşabiliyoruz.  Kanun ve kurallar maalesef bu tür konularda devreye girmiyor, giremiyor. Ama küçük görülen bu hadiseler kar topu gibi büyüyüp başka bir boyuta evrildiğinde toplumun huzurunu da bozuyor. Kural da önemli ama muhakkak karşılıklı saygı meselesinin de geliştirilmesi gerekmekte.

İlginizi çekebilir!  "Bizim çocuklar başardı!"

Kıymetli Okurlarım,

Maalesef ne yaparsanız yapın başkasının hakkını gasp etmeyi bir marifet ve kendine hak sayan bir topluluk var ve bu topluluğun sayısı gün geçtikçe artıyor. Burada milletimizin önemli bir kısmının iliklerine bulaşmış kurnazlık virüsünün de etkili olduğunu düşünüyorum. Psikologların alanına girmek istemem ama bu tür kişilerin çocukluklarına kadar inmek gerekir. Yani çocuk yaşlarda yapılan olumsuz telkinler buralarda ortaya çıkıyor. Gerekli terbiyeyi almayanlar; yaşına, kapasitesine, zekasına göre insanlık dışı işleri sergileyebiliyor. Burada maddi seviye veya eğitim seviyesi de fark etmiyor. Hiç ummadığınız kişilerden ummadığınız magandalıklar görebiliyorsunuz. Veya en üst düzeyde eğitim almış olan da akla gelmeyen bir ahlaksızlık yapabiliyor. Ahlaki eğitim meselesini önemsemekte fayda var…

Evet, konuyu net ve gayet anlaşılır şekilde ifade edelim ki, soru işareti kalmasın. Kamusal alanda bazen adı konulmuş, bazen de adı konulmamış kurallar vardır. Ortalama zekaya sahip herkes her iki maddedeki kuralları anlayacak kapasiteye sahip demektir. Yani geri zekalı taklidi yapmak kimseyi sorumluluktan kurtarmaz!

Değerlendirmeyi kul hakkı açısından mı, vatandaşlık görevi açısından mı, yoksa etik değerler üzerinden mi yapalım bilmiyorum. Bildiğim şu ki, kimsenin başkasının hakkını gasp etmeye veya onu kandırmaya hakkı yoktur. Kurnazlık veya magandalık için harcamış olduğun enerjiyi başka şekillerde harcayabilirsin bu mümkündür! Nezaket ne güzel bir haslettir. Başkasını kendine tercih etmek, yani “Diğergamlık” ne güzel bir haslettir.

Ortak Alanlardaki Haklar Kimsenin Babasının Malı Değildir!

Herkesin yaşadığı birçok örnekler vardır. Hatta haberlerde her gün farklı örnekler de görüyoruz ama bendeniz son günlerde şahit olduğum veya duyduğum bazı örnekleri paylaşmak istiyorum. İnşallah bu konuda bir bilinç oluşmasına katkı sunmuş olurum.

Motor kullanan bir arkadaşımız trafikteki hanım motor sürücülerinin çok mağdur olduğundan bahsetti. Zira diğer motor sürücüleri ve otomobil sürücüleri trafikte onlara genellikle geçiş hakkı tanınmadığını ve sürekli laf atıp hareketler yapıldığını söyledi. Medeni bir toplumda hanımları bu şekilde zor durumda bırakmak kusura bakmayın ama ahlaksızlıktır.

Malum büyükşehirlerin en büyük problemlerinden birisi de otopark. Geçtiğimiz yıllarda bir misafirimizle beraber Güngören Köyiçi’ndeki kebapçılar sokağına gitmiştik. Aracımızı park için bir boş yer gördük ve oraya yöneldik. Park yaptığımız yerdeki işletmenin de yeni açıldığını fark edince oraya girelim diye niyetlenmiştim. O sırada dükkandan hızlı bir şekilde gelen kişi nereye geldiğimi sordu. Bendeniz de neden sorduğunu öğrenmek istedim. Burası dükkan önü, müşterilerimize özel, aracı buraya bırakamazsın falan filan. Uzayan tartışmamızı tevafuk yakınımızda bulunan bir polis memuru önledi. Topu topu kendi hakkı zannettiği bir araçlık yer için kavga eden vizyonsuz kebapçının şimdi yerinde yeller esiyor!

İlginizi çekebilir!  En Az Suriyeli Kardeşlerimiz Kadar Coşku Yaşadık Elhamdülillah… - Abdullah Yılmaz

Türlü kurnazlık ve magandalıklarla hakkı olmayan bir yeri kendisinden başkasının kullanmasına fırsat vermeyen bu insanlara ne demeli bilemiyorum!

Aralarında anlaşmış komşuların araçlarını ileri geri yaparak yerlerini sürekli muhafaza ettiğini görüyoruz. Sabah dükkanın kapısını açmadan önündeki aracı kaldırmanın derdine düşenleri de görüyorsunuzdur. Örnekler hiç yabancı değiller değil mi?

Aynı gün iki dostumuz yaşadıkların bahsetmişti. İkisi de tevafuk farklı yerlerde kırtasiye dükkanıyla sorun yaşamış. Birisinin yaşadığı sorun uzamış ve ertesi gün aracının zarara uğradığını tespit etmiş. Arabaya kim zarar verdi bilemiyoruz ama tehditkar konuşmalarıyla dikkat çeken kırtasiyecinin olaya karışmış olma olasılığını takdirlerinize bırakıyorum!

Bir cenaze için gittiğim yerde boş bir yere aracımı bırakmak istedim ama esnaf müdahale etti. Buraya karışma hakkının olmadığını ve cenaze namazından sonra çıkacağımı söyledim. Münakaşanın ardından aracı bırakıp gittim. Döndüğümde aracı hareket ettirirken arka lastiğe vidanın girdiğini hissettim. Elemanlarını gönderip lastiğimin patladığı konusunda beni uyardıkları için insaflı olduklarını düşünmeli miyim bilemedim!

Uzun yıllar aracımın önüne telefon numaramı sürekli bırakıyordum. Ancak artık rahatsız edilmekten dolayı bıktığım için lüzum olmadıkça bırakmıyorum. Zira esnafımızın çoğu dükkanı açmadan oradaki aracın derdine düşüyor!

Örnekler çok. Açın üçüncü sayfaları sayısız haber görürsünüz. Yukarıda da zikrettiğimiz üzere herkeste yaptığı şeyin yanlış mı doğru mu ayırabilecek kapasite var. İsteğimiz o kapasitenin kullanılması. İsteğimiz, herkesin kamusal alan diye isimlendirilen yerlerde başkalarının hakkını gasp etmeden yaşamasıdır. Bunların kul hakkı olduğunu ve bunlardan dolayı hesaba çekileceğimizi unutmayalım.

Ve buradan muhataplarına çağrı yaparak bitireyim. Cezaların yeterli hale gelmesi, sonrasında da polis veya zabıta gibi uygulayıcıların devreye girmesi gerekiyor. Aksi takdirde Anadolu İrfanı internet efsanesine dönüşecek maazallah!

  1. D Süleymanoğlu dedi ki:

    Abdullah kardeşim
    “Kendi nefsi için istediğini kardeşi için de………….”devam eden Hadisi şerif ve benzerlerinin oluşturduğu kimlik sahibi Müslüman kul hakkına dikkat etme zorunluluğuna da sahiptir.
    Halkımızdan bahsettin
    Devlet erkanında yetkiyi ele geçirenlerin halkına hizmet yerine tuzak kurma gibi ihanete varan yaptırımlarına ne demek lazım.
    Vatandaş 40,50 sene önçe tırnaklarıyla biriktirdiği üç beş lira ile kooperatif marifetiyle daire sahibi olmuş iskanınızda almış. O günün genci bu günün yaşlısının dairesinin bulunduğu bina arsasına belediye plan notları ekleyip 2+1 dairesini 1+1 düşürmesi kazanımlarını elinden alması …….. vs
    Tavşan kaç tilki tut
    Anlayışına sahip yeni nesil yöneticilerini de değerlendirmeye tabi tutmak lazım
    Yazmaya devam
    Tebrik ederim

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.