Memlekette yaşıyorlar, hatta şöyle memleketin en kalbur üstü insanları bunlar. Kanları kırmızı bile değil mavi. Her şeyden berileri. Yaklaşık 100 yıldır böyle bir saltanat sürüyorlar. Babadan, oğula, anneden kızına geçen bir ayrıcalık. Türk değiller. Dünyada olup biten her şey sadece döviz odaklı bunları ilgilendiriyor. Öleceklerine inanmıyorlar. Ölmemek için her gün yeni bir formül arayışındalar. Haberleri yok ama ölüler. Şiirde dediği gibi “canlı kalmış ölüler.”
Büyük kısmı iş dünyasında arz-ı endam ederken, ülkenin her felaketinde daha da güçlendiler, servetlerine servet kattılar. Sanatçı adı altında icra üretemeyen bir toplulukta bu kısma entegre olup ajanslarının, yani patronlarının sözünden çıkmadılar. Ülkede asker mi şehit oldu. Susacaksınız. Polis mi şehit oldu? Görmezden geleceksiniz. Darbe mi oldu? Başarılı olduysa alkışlayıp, payınızı alacaksınız. Başarısız olunca milli iradenin yanında yer almayıp bir gecede 251 şehidi görmezden geleceksiniz. Yani bu millete dair ne varsa hepsinden beri duranlar bunlar.
Bugün Gazze’de yaşanan alçaklığın, insanlık dışı muamelenin durumu ayan beyan ortadadır.
Katil sürüsü Siyonistler Gazzeli kardeşlerimize bombalar yağdırırken, kefen sırası bekleyen çocuklar tüm dünyanın gündemindeyken yine kenara çekildiler. Sanatçı güruhu büyük baskılar sonucu katil İsrail’in adını anmadan “Lütfen bu savaş bitmeli. İnsanlar ölmesin. Barış Please!” diye rögar kapağından çıkmış sosyal medya paylaşımlarıyla ortaya çıktılar.
Bunları yazarken bile zorlandılar. Elli tane kurgu sonrası daha nasıl insanlıktan çıkabiliriz diye düşünürken bu lağım çukurundan çıkmış kelimeleri seçtiler. Yanmayan ağaç için kıyameti koparanlar bunlar. Avustralya’daki balinalara ağlayan bunlar, Kurban Bayramı’nda kesilen kurbana karşı çıkan bunlar. Her gün Nusret’ten çıkmayanlar da bunlar.
Bunları nerede görürseniz görün bundan sonra yüzlerine tükürün. Sosyal medyada, dışarıda, ya da herhangi bir yerde. Çünkü bunlar bu ülkede yetmiş yıl kendilerini “Efendi” olarak kabul ettirdiler. Tahtları yıkıldı, iktidar artık ne bir gazete ilanıyla devriliyor ne de konserle. Ne de dışarıdan gelen fonlarla.
Gazze’de çocuk olamıyorsun. Siyonist terör grubu İsrail size elinizde şekerle ölmeyi vaat ediyor. Peki Türkiyeli Beyazlar, sokak köpeklerini bile savunan azgın azınlık, çocukların ölümünü görmüyor.
Herkes bu acının içinde bunu da görmeli. Bugün bu soykırıma kimler sessiz kalıyor ve katilin ismini zikretmiyorsa o çocukları beraber öldürmüştür. O da katildir.
Atilla İlhan ne diyordu: “Türk aydını Türk değildir.” Evet, Türk sanatçısı da Türk değildir. Adında Türk İşadamları Derneği olan kurum da Türk değildir.
Memlekette yaşıyorlar, hatta şöyle memleketin en kalbur üstü insanları bunlar. Kanları kırmızı bile değil mavi. Her şeyden berileri. Yaklaşık 100 yıldır böyle bir saltanat sürüyorlar. Babadan, oğula, anneden kızına geçen bir ayrıcalık. Türk değiller. Dünyada olup biten her şey sadece döviz odaklı bunları ilgilendiriyor. Öleceklerine inanmıyorlar. Ölmemek için her gün yeni bir formül arayışındalar. Haberleri yok ama ölüler. Şiirde dediği gibi “canlı kalmış ölüler.”
Büyük kısmı iş dünyasında arz-ı endam ederken, ülkenin her felaketinde daha da güçlendiler, servetlerine servet kattılar. Sanatçı adı altında icra üretemeyen bir toplulukta bu kısma entegre olup ajanslarının, yani patronlarının sözünden çıkmadılar. Ülkede asker mi şehit oldu. Susacaksınız. Polis mi şehit oldu? Görmezden geleceksiniz. Darbe mi oldu? Başarılı olduysa alkışlayıp, payınızı alacaksınız. Başarısız olunca milli iradenin yanında yer almayıp bir gecede 251 şehidi görmezden geleceksiniz. Yani bu millete dair ne varsa hepsinden beri duranlar bunlar.
Bugün Gazze’de yaşanan alçaklığın, insanlık dışı muamelenin durumu ayan beyan ortadadır.
Katil sürüsü Siyonistler Gazzeli kardeşlerimize bombalar yağdırırken, kefen sırası bekleyen çocuklar tüm dünyanın gündemindeyken yine kenara çekildiler. Sanatçı güruhu büyük baskılar sonucu katil İsrail’in adını anmadan “Lütfen bu savaş bitmeli. İnsanlar ölmesin. Barış Please!” diye rögar kapağından çıkmış sosyal medya paylaşımlarıyla ortaya çıktılar.
Bunları yazarken bile zorlandılar. Elli tane kurgu sonrası daha nasıl insanlıktan çıkabiliriz diye düşünürken bu lağım çukurundan çıkmış kelimeleri seçtiler. Yanmayan ağaç için kıyameti koparanlar bunlar. Avustralya’daki balinalara ağlayan bunlar, Kurban Bayramı’nda kesilen kurbana karşı çıkan bunlar. Her gün Nusret’ten çıkmayanlar da bunlar.
Bunları nerede görürseniz görün bundan sonra yüzlerine tükürün. Sosyal medyada, dışarıda, ya da herhangi bir yerde. Çünkü bunlar bu ülkede yetmiş yıl kendilerini “Efendi” olarak kabul ettirdiler. Tahtları yıkıldı, iktidar artık ne bir gazete ilanıyla devriliyor ne de konserle. Ne de dışarıdan gelen fonlarla.
Gazze’de çocuk olamıyorsun. Siyonist terör grubu İsrail size elinizde şekerle ölmeyi vaat ediyor. Peki Türkiyeli Beyazlar, sokak köpeklerini bile savunan azgın azınlık, çocukların ölümünü görmüyor.
Herkes bu acının içinde bunu da görmeli. Bugün bu soykırıma kimler sessiz kalıyor ve katilin ismini zikretmiyorsa o çocukları beraber öldürmüştür. O da katildir.
Atilla İlhan ne diyordu: “Türk aydını Türk değildir.” Evet, Türk sanatçısı da Türk değildir. Adında Türk İşadamları Derneği olan kurum da Türk değildir.