Prof. Dr. Faruk TAŞÇI – 13 Kasım 2024
Rakamlar açıklanıyor; şöyle arttı böyle azaldı diye. Hedefler ortaya konuyor; öyle olacak şöyle gelişecek şeklinde. Resmî açıklamalar yanında, konunun ilgisi olan uzmanlar ve diğer aktörlerden öyle olmayacak, şöyle olacak veya böyle değil de şöyle şeklinde eleştiriler gelebiliyor. “Refah” da bunun tam göbeğinde bir mesele!
Refah’ı Anlamak
Refah meselesi, en temelde “bireysel”, “sosyal” ve “iktisadi” yönlerden ele alınıyor. Bireysel refah, daha çok, bireyin tercihleri ile ilgili; tercihlerin veya seçimlerin farklı olmasına binaen de “well-being” (iyi olma/esenlik), “happiness” (mutluluk), “quality of life” (yaşam kalitesi) gibi kavramlar ile aynı zeminde hatta eş anlamlı kullanılabiliyor. Bu nedenle bireysel refah demek, bir bireyin hayatının ne kadar iyi olduğu ve iyi devam ettiği yani mutluluk demek, bireyin yaşamının istediği kalitede olması demek. Bu yönüyle bireysel refah, somut/ölçülebilir göstergeler kadar soyut/ölçülmesi zor unsurlar da barındırıyor. Bu nedenle, mesela A kişisi için mutluluk olan X durumu, B kişisi için olamayabiliyor veya olması mümkün olmayabiliyor.
İktisadi refahsa, bireylerin refahlarının toplamıdır ve milli gelir ile de ilişkili bir yöne sahip. Bu anlamda iktisadi refah, sahip olunan gelir ve bu gelirle belli bir zaman diliminde tüketilen mallardan ve hizmetlerden ortaya çıkan faydalara deniyor. Yani iktisadi refah için bir ülkenin GSMH verileri önemli, çünkü GSMH ülke vatandaşlarının yurt içi ve dışı tüm gelirlerinin ölçütü demek. İktisadi refahın ölçülmesinde de (çeşitli nedenlere dayalı olarak aksak yönleriyle de olsa) milli gelir hesapları yapılıyor.
Sosyal refahsa, bir yönü bireysel refahın artışı ile ilgili olsa da esasen iktisadi refahın uzantısına denk geliyor; iktisadi refahtaki değişim sosyal refaha etki ediyor. Burada gelir dağılımı meselesi devreye giriyor; iktisadi refahtaki artış sosyal refahta da olumlu bir etki yaratıyorsa, gelirde adil bir dağılım olduğu anlamına geliyor. Bu nedenle de sosyal refahın tam olarak varlığı için iktisadi refahın sosyal refaha da dönüşmesi için gerektiğinde devletin başta gelir transferleri olmak üzere çeşitli şekillerde müdahaleci yönü gerekiyor.
Ekonomik Sorunlar ve Refah’ı Anlamak
Öte yandan, ekonomik sorunların olduğu dönemlerde “belli bireylerin refahları”nda azalma olmadığı gibi daha da artış olabiliyor. “Toplumun geneli”nde ise bireysel refahta (mutlulukta veya yaşam kalitesinde) azalma olduğu gibi oluşan belli seviyedeki iktisadi refahın adil bir şekilde dağılamamasından kaynaklı olarak da sosyal refah da sorunlu oluyor. Başka bir deyişle, ekonomik dalgalanma, kriz veya sorun dönemlerinde refah da sorunlu hale geliyor. Yani ekonomik sorun olduğunda belli bir kesim daha da zenginleşirken, genel olarak toplumda yoksullaşma ve refah azalması görülüyor.
Bu gerçeklik unutulmamak kaydıyla, işin başka bir yönünün de olduğu not edilmeli. İbn Haldun’un meşhur açıklaması şöyle: “Açlık yıllarında ölenleri, açlık öldürmez. Onları, alışmış oldukları tokluk öldürür. Az katık ve az yağla geçinerek, bu yaşayışı itiyat edinenlerin ise tabii olan rutubetleri artmadan eski halini muhafaza eder ve tabii olan her türlü yemeği kabul eder. Bu gibi insanların (açlık-kıtlık) ile yemeğinin değişmesi, bağırsaklarında kuruma husule getirmez. Bolluk ve genişlik içinde yaşayarak her türlü katık ve yemekleri yiyenler, açlık çağlarında çok ölür iseler de darlık içinde yaşamaya alışmış olanlar, sağ kalırlar, ölmezler…” Yani İbn Haldun’a göre açlığın helak edici olması, kendini birdenbire yemekten mahrum ederek aç bırakmak manasına geliyor. Bu durumu İbn Haldun başka bir sözüyle şu şekilde bağlıyor: “İnsan, alışkanlıklarının oğludur. Onunla alışıp kaynaşmıştır. Kendi tabiat ve mizacının oğlu değildir.”
Bu gerçeklik dikkate alındığında, Türkiye’de veya başka bir ülkede “refah azalıyor mu?” gibi bir soru sorulunca ister istemez “uzun zamandır sürekli artan refah, ekonomik dalgalanma/sorun/kriz döneminde eskisi gibi olmadığı için bireyler kendilerini pek mutlu hissetmiyorlar” demek gerekiyor çünkü önceki alışkanlıkları, yeni duruma mutsuz bir görünüm veriyor!
Özetle, Türkiye’nin refahının azalıp azalmaması, bir yönüyle iktisadi refahın sosyal refaha dönüşememesi ve dolayısıyla belli bir kesimin gelirinin diğerlerine göre düşük kalması ile ilgili olabilse de diğer yönüyle bireysel refaha alışmış olan geniş toplumsal kesimlerin ekonomik dalgalanma döneminde bu alışkanlıkların bir kısmını (eskiden olduğu gibi) yerine getirecek imkanları bulamamasından kaynaklı serzeniş ile alakalıdır. Birincisini gidermek teknik bir meselesidir ama ikincisini gidermek tamamen psikolojiktir.