48 kez görüntülendi.

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 14 Ocak 2025

 

Önceki bölümde II. Gıyaseddin Keyhüsrev, Kösedağ Savaşı ve Anadolu Selçuklularının yıkılması özetlendi. Bu bölümde Anadolu Selçuklularında bilim ve kültür hayatı ele alındı.

Selçuklular, İslam Ortaçağı’ndaki bilgi birikimini, Nizamiye medreseleri vasıtasıyla geliştirerek önemli katkılar yapmışlardı. Türkiye Selçukluları bu mirası da devraldıysa da,  I. Haçlı Seferi uzun süreli gelişmeye fırsat vermedi. Moğol istilası İslam dünyasında siyasi/iktisadi çöküntülere sebebiyet verse de, Türkistan, Horasan, İran, Azerbaycan’dan kaçarak Anadolu’ya sığınan alim ve mutasavvıflar Selçuklu Türkiye’si ilim hayatını geliştirdi.

Fetihlerin ardından Yunan felsefesiyle tanışan Müslümanlar Aristo mantığı, Aristo ve Platon felsefelerinin Tanrı-Evren-İnsan ilişkisiyle ilgili görüşleriyle Kelam ilminin konularını  anlamlandırmaya çalıştılar. Fen bilimleri (riyazi) alanların sosyal hayattaki teknik uygulamaları geliştirilerek teorik çerçeveler zenginleştirildi. Astronomide dinî, iktisadi ve siyasi pek çok kurumu ilgilendiren pratik/teorik konularda eserler yazıldı.

Büyük Selçuklu döneminin önemli bilim adamları arasında İbn-i Sina’nın ayrı bir yeri vardır. Zekeriya Razi’nin klinik tıp yöntemi ile İbn-i Sina’nın teorik tıp anlayışı birleştirilerek pek çok tıp eseri yazıldı. Özellikle İbn-i Sina’nın Kanun’u üzerine çalışmalar geniş bir yer tutar. Kutbüddin Şirazi ise felsefe, tıp, astronomi, matematik, musiki ve din ilimleri gibi birçok disiplinde uzman olup, Selçuklu Türkiyesinde müderrislik ve kadılık yaptı.

XIII. yüzyıl Selçuklu Türkiyesinde İslam tasavvufu yoğun bir şekilde yaşanarak etkisi günümüze kadar devam edegelen İbnü’l-Arabi, Mevlana Celaleddin Rumi ve Sadrüddin Konevi gibi büyük sufiler mevcuttu. Tasavvufî akımlar daha çok Moğol istilası üzerine Türkistan’dan kaçan temsilcileri vasıtasıyla girmiştir. Bunlar arasında dünyaca tanınmış, bu devrin diğer önemli bir siması Mevlana, Moğol işbirlikçisi olduğu hakkındaki önyargılı iddianın aksine, Moğol yöneticilerle diyalog içinde olmasının şiddeti azalttığı bilinmektedir. Aşık Paşa ve Yunus Emre de onun görüşleri doğrultusunda ancak Türkçe yazan şairlerdi. Türkçe şiirler yazan bu kişiler sayesinde Anadolu’nun Türkleşmesi daha da kolaylaştı.

İlginizi çekebilir!  Alman Şansölye Scholz-Erdoğan Görüşmesi’nde Örtüşen ve Çatışan Çıkarlar - Prof. Dr. Celalettin Yavuz

Selçuklu devrinde Türkiye’de yaşayan, ancak tarihî olarak hayatı hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olmadığımız, daha çok menkıbevi bilgilerle tanınan Hacı Bektaşi Veli’nin de ayrı bir yeri vardır. Onun Moğolların önünden bir Türkmen aşiretinin başında, bir Haydari şeyhi olarak geldiği, daha sonra Baba İlyas-ı Horasani çevresine girerek Vefai tarikatına bağlandığı ve merkezden uzak Sulucakarahöyük’e yerleştiği tahmin edilmektedir.

Bunlardan başka Selçuklu çağında Anadolu’da Evhadiyye’nin kurucusu Evhadüddin Kirmani, Vefaiyye’den Babai İsyanının lideri Baba İlyas Horasani, Kalenderiyye’den Ebu Bekr-i Niksari, Rifaiyye’den Seyyid Ahmed-i Kebir, Seyyid Ahmed-i Kuçek gibi isimler de Selçuklu Türkiye’sinin diğer önemli sufileri arasındadır.

Selçuklu Türkiye’sinin diğer bir önemli sosyal kurumu ise Ahiliktir.  Ahiliğin ortaya çıkışı, Selçuklu Sultanı I. Keykavus’un Abbasi halifesi en-Nasrli-Dinillah’ın elçisi Şihabüddin Ömer es-Sühreverdi vasıtasıyla fütüvvet teşkilatına girdiği döneme rastlar.  Fütüvvetname geleneği ahilik safhasında da devam etmiştir. Ahi ünvanını taşıyan isimler arasında daha sonraları Ahi Evren ünvanıyla anılan şahsın Şeyh Nasirüddin el-Hoyi olduğu anlaşıldı.

Anadolu Türkleri, Moğol hakimiyetini hiçbir zaman kabul etmeksizin hürriyet ve istiklâlini kazanmak için mücadeleyi sürdürdü. O dönemde öne çıkan Ahi Çoban, Ahi Ahmed, Ahi Ahmedşah, Ahi Kayser gibi ahilerin siyasî ve sosyal olaylar sırasında farklı saflarda yer alıp ittifak edemeseler de Moğol işgali gibi dış  tehlikeler sırasında bulundukları şehirleri savundukları görülür. Keykubad sonrası değişen siyasî dengelerle Ahiler de ciddi zarar gördü.

İbn-i Bibi, Kerimuddin Aksarayi gibi tarihçiler ve felsefe, mantık-fen alanlarında eserler yazan Seyfeddin Amidi de dönemin ünlü bilim adamlarıydılar.

Not: Yazı dizisi “Türk Kimliği Üzerine-57” ile devam edecektir.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.