33 kez görüntülendi.
celalettin yavuz 2

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 26 Aralık 2024

 

Önceki bölümde I. Süleymanşah ve I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ikinci saltanat dönemi özetlendi. Bugün I. İzzeddin Keykavus dönemi ve Eyyubilerle çatışmalar ele alındı.

Sultan I. İzzeddin Keykavus Dönemi (1211-1220): Keyhüsrev’in yerine I. İzzeddin Keykavus tahta geçirildi. Kardeşi Alaaddin Keykubat ile çatışma yaşayan Sultan daha önce Kıbrıs Haçlı Krallığı ile aktedilen sözleşmeyi yeniledi. 1214’te Venediklilerle yaptığı anlaşma ile de (a) İki devletin tüccarları birbirlerinin ülkesinde serbestçe ticaret yapabilecek, (b) Her iki ülkenin kıyılarında batan gemilerin ve ölen tüccarların malları, ait olduğu ülkeye iade edilecek, (c)  Korsan saldırısına uğrayan tacirlere her iki ülkeye de sığınma hakkı tanınacaktı.

Keykavus, aleyhte faaliyet gösteren Bizans İmparatoru Aleksios’u cezalandırmak ve Anadolu’dan geçen güney-kuzey ticaret yolunun kontrolünü sağlamak için Sinop’a sefer kararı aldı. İznik ve Trabzon Rumlarından birisinin diğerine üstünlük sağlaması halinde Karadeniz’le irtibatı kesilebilirdi. Kasım 1214’te Sinop surlarına sultanın sancağı dikildi. Aleksios’la Türkler lehine önemli şartlara havi bir anlaşma imzalandı.

Konya’nın Ruzbe Ovası’nda toplanan ordu hazırlıkların tamamlanmasının ardından Antalya’ya doğru harekete geçti. Sinop ve Antalya’nın fethiyle Karadeniz ve Akdeniz sahilinde, kuzey-güney yolunun giriş-çıkış kapıları olan iki önemli limana kavuşan Türkiye Selçukluları, nihayet kara devleti olmaktan kurtulup uluslararası ticarette de etkili olabilecekleri şartları sağladı.

Ermenilerin I. Haçlı Seferi’nin yarattığı müsait şartlardan yararlanarak, Kilikya bölgesinde kurdukları prenslik, II. Leon zamanında, papanın da onayıyla krallık unvanı almıştı. Ancak bu krallık ticaret kervanlarına zarar veriyordu. Bunun üzerine Kilikya’ya sefer hazırlığına başlanınca II. Leon’un isteğiyle 1218’de anlaşma yapıldı. Buna göre; (a) Maraş civarında esir düşen Ermeni prensi serbest bırakılacak, (b) Ermeni Krallığı yıllık 20.000 dinar/altın vergi verecek, (c) Selçuklu sultanı istediğinde, 500 tam teçhizatlı asker gönderilecekti. Bu anlaşma ile Anadolu-Suriye ticaret yolunun Anadolu güzergâhının kontrolü sağlanmış oluyordu.

İlginizi çekebilir!  Türk Kimliği Üzerine-51: Anadolu Selçuklularına Devam (Miryokefalon Savaşı) - Prof. Dr. Celalettin Yavuz

Halep Uğruna Gelişmeler ve Eyyubilerle Çıkar Çatışmaları

Eyyyubiler, Türkiye Selçuklularının güneydoğu politikalarını, kendileri için tehdit olarak görüyorlardı. Keykavus’un Ermenilerle savaşından önceki ittifak teşebbüsü de bu sebeple başarısız olmuştu. Bu sırada Melik Zahir vefat etmiş, yerine henüz üç yaşında olan oğlu Melik Aziz geçirilmişti. Yeni melikin naibliğini yapan annesi ve ümeranın birbirleriyle olan rekabeti Haleb’te karışıklıklara yol açtı. İzzeddin Keykavus’un muvafakatiyle Eyyubilerin Sümeysat hakimi el-Melikü’l-Efdal Ali bu göreve getirilerek kendisiyle anlaşma yapıldı.

Ancak, Sultan’ın Haleb’i kendisine vermeyeceği kuşkusuna kapılan Efdal taraf değiştirdi. Eyyubilerin el-Cezire Meliki el-Melikü’l-Eşref, Keyhüsrev’in ana kuvvetten ayrılan Selçuklu öncü kuvvetine saldırarak ağır bir yenilgiye uğrattı, birliğin Komutanı Behram Şah esir alındı. Bunu öğrenen İzzeddin Keykavus el-Melikü’l-Eşref’le savaşmayıp geri döndü. Neredeyse savaşmadan uğradığı bu yenilgiyi içine sindiremeyen Sultan, hıyanet ettiklerinden şüphelendiği bazı emirleri Elbistan’da bir eve doldurarak evi ateşe verdi. Bu olayla Selçuklularla, el-Cezire üzerinden Anadolu’ya yayılmak isteyen Eyyûbiler arasındaki rekabet doruğa çıkmıştı.

Keykavus intikam almak maksadıyla Amid Artuklu Hükümdarı Mahmud Nasırüddin ve Erbil hakimi Muzafferüddin Kökböri ile ittifak yaparak ordusuyla Malatya’ya intikal etti. Ancak burada hastalandı ve Malatya civarındaki Viranşehir’de Ocak 1220’de vefat etti. Naaşı Sivas’a getirilerek burada inşa ettirmiş olduğu darüşşifadaki türbesine defnedildi.

İzzeddin Keykâvus zamanında ekonomik gelişmeye paralel olarak çok sayıda medrese, kervansaray ve hastane inşa edilmiştir. Bunlardan Sivas’taki 1217 yılında inşa edilen darüşşifanın günümüze ulaşan vakfiyesine göre tesis aynı zamanda bir tıp mektebi olarak da hizmet vermekte, burada tabipler, cerrahlar ve göz hekimleri çalışmaktaydı. Bu kurumun vakıfları arasında Sivas’ta 70, Ereğli’de de 30 dükkanla birçok köy bulunmaktaydı.

Not: Yazı dizisi “Türk Kimliği Üzerine-54” ile devam edecektir.

İlginizi çekebilir!  Ölümün Yüzleri - II

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.