53 kez görüntülendi.
celalettin yavuz

Prof.Dr. Celalettin Yavuz – Güvenlik Politikaları Uzmanı – 13 Ağustos 2023

5-9 Ağustos 2023 tarihleri arasında icra edilen 14. Büyükelçiler Konferansı, “Türkiye Yüzyılı” misyonu, bu doğrultudaki öngörüler (vizyon) ve stratejilere vurgu yapılan mesajları kapsamaktadır. Sırasıyla Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un konuşmalarında “Türkiye Yüzyılı”, “Oyun kurucu ancak bunu barışla taçlandıracak Türkiye” mesajları ağırlıklı idi. Bu konferansta ortaya çıkan ve 9 Ağustos 2023 tarihli MGK Toplantısının bildirisiyle de örtüşen Türk Dış Politikası’nın yeni misyonu ve stratejileri üzerinde satır başları ile duracağız.

Dış Politikada “Düşmanlarını Azaltıp Dostlarını Arttırma”ya Dönüş

Büyükelçiler Konferansında konuşan devlet adamları, Türkiye Yüzyılı için önceliği bölgesel barış ve güvenliğin tesisi ile terörle mücadelenin önemine değindiler. Yani Irak ve Suriye bölgesinde ağırlıklı PKK/YPG, DEAŞ ve FETÖ ile mücadele… Terörün kökünün kazınabilmesi için başta bölge ülkeleri olmak üzere, işbirliği ihtiyacı da ortaya konmuş, isim verilmese de ABD gibi bölgede genelde açık, bazen de örtülü şekilde PKK’ya destek veren NATO ülkelerinden bu faaliyetlerine son vermeleri istenmiştir. Terörle mücadelenin kesintisiz sürdürüleceği kararlılığı yanında Irak’ın ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı ve Suriye’nin istikrarı da öne çıkarılmıştır. Bölgesel sorunları çözme kararlılığı Yunanistan’a da zeytin dalı uzatan ifadelerde de yer bulmaktadır. Kıbrıs konusunda KKTC ifadesi kullanılmaz iken, “Kıbrıs Türklerinin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün tescili” öne sürülmektedir. Oysa BM’nin Eylül 2022 Genel Kurulu’nda bile Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın konuşmasıyla KKTC’nin bağımsızlığının tanınması için seferberlik başlatılmıştı. Eksik kalan bu husus Türkiye’nin “Ege ve Doğu Akdeniz’de hak ve çıkarlarının hassasiyetle korunacağı”nın vurgulanmasıyla güçlendirilmeye çalışılmıştır.

Bölgesel barış ve güvenliğin tesisi için Karadeniz’in kuzeyindeki Rusya – Ukrayna savaşının sona erdirilmesi ihtiyacına da öncelik tanınmaktadır.  Çünkü bu savaş yayılma riski taşıdığı gibi küresel ölçekte yeni bir tahıl krizinin de kaynağıdır. Karadeniz konusunda ABD’nin daimi NATO deniz gücü bulundurarak bölge istikrarını daha da bozabilecek ve Montrö Boğazlar Sözleşmesini delebilecek niyetlerini caydırmaya yönelik ifadeler de öne çıkmaktadır. Ancak gene de başta ABD ve Rusya olmak üzere küresel ve bölgesel ülkeleri doğrudan hedef alan ifadelerden kaçınılmış, sadece AB’nin küresel güç olma yolunda Türkiye’nin adaylığını önleme gayreti, haklı olarak siyasi miyopluk olarak nitelendirilmiştir.

İlginizi çekebilir!  URFALININ TERAZİSİ MİLİM ŞAŞMAZ!

Dış Politikada “Oyun Kurucu” Vurgusu

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın konuşmasında “bölgesinde çekim merkezi” hedefi yüklenen Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde “uluslararası gündemi belirleyen, gerektiğinde oyun kuran, gerektiğinde oyun bozan” bir ülke konumunun güçlendirileceğinin altı çizildi. Türkiye tarafından Güney Kafkasya, Suriye ve Libya’da yaşanan şekilde gerektiğinde müdahaleler yapılabileceği gibi, “Türk Devletleri Teşkilatı” gibi oluşumlarda öne çıkan rolünün daha da geliştirileceği vaadinde bulunuldu. Körfez Ülkeleri ve Mısır’la ilişkilerin düzeltilmesinin sinerjisiyle İslam dünyası içerisindeki dayanışmayı artırma gayretine de vurgu yapıldı. Bu bağlamda “Filistin meselesinde “iki devletli” çözüm iddiası sürdürüldü.

Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış!” sözüne benzer şekilde “bölgede barış ve güvenliği tesis etme” stratejisi yanında “küresel hedeflerin ilerletilmesi” ve dış politikanın ekonomiyi desteklemesi de var. Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür!” sözü yumuşatılarak, ekonomik eşitsizlikleri giderici daha adil bir dünya düzeni için uluslararası örgütlerin reform ihtiyacı öne çıkarılmakta, bu konuda ısrarcılığın sürdürüleceği mesajı verilmektedir. Bu bağlamda kapitalist ülkelerin Afrika üzerinden ellerini çekmeleri, Kur’an-ı Kerim yakma gibi kutsallara saldırıların önlenmesinin takipçisi olunacağı da vurgulanmaktadır. Milli birlik ve dayanışmanın dış politikadaki öngörüler ve ekonomik güçle desteklenmesiyle Türkiye Yüzyılı neden gelmesin?

Yorumlar kapalı.