Bercan TUTAR – 13 Kasım 2024
ABD’nin yeni seçilen Başkanı Donald Trump’ın üst düzey görevlere aday gösterdiği isimler büyük ölçüde Soykırımcı İsrail rejimini kutsayan Siyonist-Evanjelistlere, İran’ın bertaraf edilmesini savunan Neo-conlara ve Çin karşıtı şahinlerine dayanıyor. Rusya ve Türkiye ise rölantide bırakılıyor. Yani bu iki aktör doğrudan hedef alınmayacak. Ankara ve Moskova daha çok İran, İsrail ve Çin ile kurdukları ilişkilere endeksli şekilde dolaylı olarak ve şartlara göre hedef alınacak. Trump’ın A takımını Çin-İran düşmanı isimlerle ve İsrail yanlısı fanatiklerle doldurması Ukrayna’da savaşı soğutma çalışmalarına hız verileceğini fakat Ortadoğu ve Asya-Pasifik’teki cephelerin ise daha da ısınacağını gösteriyor.
Çünkü Trump’ın elçiliklerden BM temsilciliğine, dışişlerinden ulusal güvenliğe, istihbarattan finansa ve bölge danışmanlarından ticarete kadar yeni yönetimini İran ve Çin’e karşı şahin görüşleriyle bilinen isimlerle doldurması birçok alanda Tahran ve Pekin’e karşı çok sert bir tutum sergileyeceğinin sinyalini veriyor.
Trump Salı günü eski Ulusal İstihbarat Direktörü John Ratcliffe’i CIA’in başına, FOX News sunucusu ve ordu emeklisi Pete Hegseth’i savunma bakanlığına, Florida Kongre Üyesi Michael Waltz’u ise ulusal güvenlik danışmanı olarak aday gösterdi. Pazartesi günü seçilen başkan, New York Temsilciler Meclisi’nde sandalyesi bulunan kongre üyesi Elise Stefanik’i de Birleşmiş Milletler büyükelçisi adayı olarak açıkladı. En ilginci de Florida Senatörü Marco Rubio’nun da dışişleri bakanlığına aday gösterilmesi… Beşi de ABD ile Çin’in Maniheist bir iktidar mücadelesine girdiğini düşünmeleri ve Pekin’e karşı sert bir çizgiyi savunmalarıyla tanınıyor.
Bunların dışında Trump, Gazze ve Batı Şeria’nın açıkça ilhakını savunan, sertlik yanlısı ve fanatik bir Evanjelik papaz olan Mike Huckabee’yi İsrail büyükelçisi olarak atadı. Trump Ortadoğu’ya özel temsilcisi olarak da iki devletli çözümü reddeden, Gazzze’deki soykırım saldırıları sırasında barış ve ateşkes görüşmelerine karşı çıkan gayrimenkul yatırımcısı Yahudi kökenli Steven Witkoff’u seçti.
Trump Salı günü ayrıca Tesla ve SpaceX CEO’su Elon Musk ile biyoteknoloji girişimcisi Vivek Ramaswamy’yi ” Hükümet Verimliliği Bakanlığı “na başkanlık etmek üzere atadı. Trump’ın kabinesindeki diğer isimlerin aksine Çin ile önemli ticari bağlantıları bulunan Musk, Çin hükümetine ilişkin nispeten olumlu görüşleriyle biliniyor. Trump’ın yönetimine aday gösterilen diğer önemli Çin şahinleri arasında ise eski Almanya Büyükelçisi Richard Grenell, Tennessee Senatörü Bill Hagerty ve eski ABD Ticaret Temsilcisi Robert Lighthizer yer alıyor.
The Wall Street Journal, konuya yakın kaynaklara dayanarak Trump’ın Lighthizer’ı “ticaret çarı” ilan etmeyi planladığını bildirdi. Lighthizer, Trump’ın ilk görev dönemindeki ticaret savaşında önemli bir rol oynamış ve 380 milyar dolar değerindeki Çin mallarına gümrük vergisi uygulanmasına yardımcı olmuştu. Trump, Çin mallarına yüzde 60 veya daha fazla, diğer tüm ithalatlara ise yüzde 10-20 oranında gümrük vergisi koyma yönündeki seçim kampanyası sözünü yerine getirmeye karar verirse, benzer bir rol daha üstlenebilir.
Lighthizer, Hiçbir Ticaret Ücretsiz Değildir: Rotayı Değiştirmek, Çin’le Mücadele Etmek ve Amerika’nın İşçilerine Yardım Etmek adlı kitabında, kritik teknoloji ihracatı da dâhil olmak üzere ticaretin sınırlandırılması yoluyla Çin’den daha fazla “kopuş” çağrısında bulunuyor. Trump’ın önerdiği gümrük vergileri yalnızca Çin’i etkilemeyecek, aynı zamanda bölgenin dünyanın ikinci büyük ekonomisiyle yakın bağları nedeniyle Asya’nın her yerinde yankı bulacak.
ABD, Pekin’i sadece ekonomik olarak değil askeri olarak da hedef alacak. Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşü, Pekin’in kendi toprağı olduğunu iddia ettiği özerk Tayvan ile Çin arasındaki gerginliği daha da tırmandıracaktır. Yükselen tansiyon Pekin’in ilhakına bile varabilir.
Zaten ABD Hint-Pasifik Komutanlığı’nın eski Komutanı Amiral Philip Davidson, Çin ordusunun 2027 yılına kadar adayı işgal etme kapasitesine sahip olacağını tahmin ediyor. Bu bağlamda Trump’ın öne çıkardığı isimlerin birçoğu Washington’ı Pekin’le karşı karşıya getirecek. Zira Senatör Marco Rubio, Washington’un en üst düzey diplomatı olarak onaylanırsa, Pekin tarafından yaptırım uygulanan ilk dışişleri bakanı olacak. Rubio, 2020 yılında Sincan eyaletindeki etnik azınlıklara yönelik muameleye ilişkin yaptığı yorumlar nedeniyle Çin’e giriş yasağı almıştı ve Pekin’in Hong Kong’daki muhaliflere yönelik baskısını hedef alan ABD yaptırımlarına misilleme olarak yaptırım uygulanan 11 ABD yetkilisinin yer aldığı listede yer alıyor.
Trump’ın yeni CIA şefi Ratcliffe 2020 yılında The Wall Street Journal için yazdığı bir köşe yazısında Çin için “Bugün Amerika için en büyük tehdit ve II. Dünya Savaşı’ndan bu yana dünya çapında demokrasi ve özgürlük için en büyük tehdittir” demişti. Trump’ın savunma bakanı adayı Hegseth de Çin tehdidinin boyutu konusunda benzer duygulara sahip.
Afganistan’da görev almış eski bir asker ve TV yorumcusu olan Hegseth, Çin’i “varoluşsal bir tehdit” olarak niteliyor. Waltz, “Sert Gerçekler: Yeşil Bereliler Gibi Düşün ve Liderlik Et” adlı kitabında “Çok geç olmadan Tayvan’ı hemen silahlandırarak Ukrayna’dan ders çıkarmalıyız” diyerek ABD’nin Pekin ile olası bir çatışmaya karşı askeri hazırlıklarını artırması gerektiğini savunuyor.
Trump’ın BM büyükelçisi olarak seçtiği Stefanik ise hem azılı bir Çin karşıtı hem de fanatik bir İsrail yanlısı Siyonist. Öyle ki Stefanik, İsrail’in Gazze’deki savaşını eleştiren Çin’e karşı ABD’yi BM’yi boykota çağırdı. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’i sırf barış ve ateşkes çağrısında bulunduğu için ‘islenmeyen adam’ ilan eden İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile aynı refleksleri gösteren Stefanik’in ABD’nin BM temsilcisi olması, önümüzdeki süreçte İsrail’in hegemonyasına ve soykırım politikasına karşı çıkan herkesin acımasızca hedef alınacağını gösteriyor.
Trump, sertlik yanlısı Mike Huckabee’yi İsrail büyükelçisi olarak atadı. Eski Arkansas valisi İsrail’e 5 bin dolarlık turlar düzenliyor, iki devletli çözümü reddediyor ve Filistin halkının olmadığını söylüyor. Huckabee, yaklaşık yirmi yıldır İsrail’e büyükelçi olarak atanan ilk Yahudi olmayan Amerikalı oldu. “Kullanmayı reddettiğim bazı kelimeler var. Batı Şeria diye bir şey yok. Orası Judea ve Samaria. Yerleşim diye bir şey yok. Onlar topluluklar, mahalleler, şehirler. İşgal diye bir şey yok” diyen biri. Huckabee, Arkansas siyasetinin zirvesine çıkmadan önce bir evanjelik papazdı.
Trump’ın dikkat çeken diğer ataması ise Ortadoğu özel temsilcisi seçtiği Yahudi kökenli gayrimenkul yatırımcısı Steven Witkoff. Trump bir açıklamada, “Steve, dahil olduğu her projeyi ve topluluğu daha güçlü ve daha müreffeh hale getiren Steve, barış için yılmaz bir ses olacak ve hepimizi gururlandıracak” diyor. Oysa Gazze’deki soykırım sürerken yapılan ateşkes ve barış görüşmelerine açıkça karşı çıkan Steven, iki devletli çözüme karşı olan Netanyahu ile aynı görüşte biri.
Tablo gayet açık ABD kendisi doğrudan Çin’e ile savaşa girişirken vekili İsrail’i ise doğrudan İran’ın üzerine sürüyor. Böylece iki cephede aynı anda hegemonyasını yeniden tesis etmeye çalışacak. Trump’ın A kadrosundaki isimler de bunun işaretini veriyor zaten. Çünkü Çin ve İran’ı ana hedef; Türkiye ve Rusya’yı ise dolaylı hedef olarak seçeceği anlaşılan Trump, İsrail-Filistin sorununa iki devletli çözümü tamamen reddeden bir anlayışa sahip. Trump’ın izleyeceği politikalar tamamen Filistin’i yok etmeye dayalı ve İsrail’e endeksli politikalar olacak.
Ne var ki Trump’ın Çin politikası da İran üzerinden İsrail’i Ortadoğu’nun tek hegemonu yapma stratejisi de Türkiye ve Rusya’nın vetosuna takılacak. Bu iki ülkeye çok sağlam güvenceler verilmeden Trump’ın ve İsrail’in bölgesel ve küresel amaçlarına ulaşması çok zor. Çünkü bu küresel jeo-politik konjonktürde Türkiye ve Rusya’yı “by-pass” etmeleri imkânsız görünüyor. Uzlaşmak zorundalar.