adem kılıç

Adem KILIÇ – 11 Kasım 2024

 

Trump’ın 2017-2021 yılları arasındaki ABD Başkanlığı görevini yürüttüğü ilk döneminde, Türkiye ile ABD arasında çok sayıda başlıkta anlaşmazlıklar yaşandı.

Trump’ın ilk döneminde Türkiye ve ABD arasındaki ilişkilerde; Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazdığı mektup krizinden Rahip Brunson olayına, Halkbank davasından ABD ziyareti sırasında yaşanan koruma krizine kadar çok sayıda dönemsel sorunlar yaşandı.

Ancak döneme damga vuran yapısal sorunlar; ABD tarafından Suriye’deki terör örgütü PKK uzantılarına verilen destek ile S-400 ve buna bağlantılı olarak F-35 krizi oldu.

Trump’ın yeni başkanlık dönemi ise yine; “ABD müesses nizamı” ile Trump arasındaki çekişmenin ABD dış politikasına damga vuracağı, ve doğal olarak da bunun, Türkiye ile ilgili ilişkilerine yansıyacağı yeni bir dönem olarak tarihe geçecek.

Ancak iki ülkenin sert çizgilerle ayrışan Suriye politikası, bu yeni dönemde farklı bir noktaya evrilebilir.

Zira Türkiye; o dönemde bile “ABD’ye rağmen” Suriye’deki terör gruplarına karşı attığı adımlar, son dönemde çok daha yapısal bir forma dönüşmüş durumda.

Türkiye’nin “terörü kaynağında kurutma” politikası ve savunma sanayideki başarıları ile beraber elde ettiği bağımsız hareket edebilme kabiliyeti, gerek Suriye’de gerekse de Irak’ta, ABD destekli terör uzantılarının hedeflerine ulaşmasını engellemeye devam ediyor.

Türkiye, yerli ve milli savunma sanayi ürünleri ve özellikle de insansız hava araçları ile Suriye sahasında sözde “özerk” bir yapı kurmaya çalışan terör örgütü ve uzantılarına karşı kararlı bir strateji yürütüyor.

Ayrıca Türkiye’nin, Trump döneminden sonra başlayan Rusya-Ukrayna savaşında izlediği tarafsız ve bağımsız politika, Türkiye’yi uluslararası politik de vazgeçilmez bir noktaya taşıdı.

Bu gerçeklikler ışığında Trump ve dünya artık biliyor ki; Türkiye, Suriye’de Pentagon’un “kara gücümüz” olarak nitelendirdiği terör örgütü uzantılarına karşı daha güçlü hareket kabiliyetine sahipken, izlediği tarafsız politikalarla birlikte de “önce Türkiye” anlayışı ile hareket eden “tam bağımsız” bir ülke olarak hareket ediyor.

Trump’ın ilk döneminde Türkiye’ye karşı uyguladığı savunma sanayi yaptırımlarının ve “ekonomiyi bitirme” gibi olası tehditlerinin etkisi, o döneme göre artık çok daha az.

Trump’ın Suriye politikası nasıl şekillenebilir?

Trump’ın özellikle ABD’yi Afganistan’dan çekme kararında etkili olan anlayışı, şu anda da değişmemiş gibi görünüyor.

Zira Trump, gerek seçim kampanyası öncesi, gerekse de seçim kampanyası boyunca yaptığı konuşmalarda, “dünyadaki tüm savaşları bitireceği” vaadinde bulundu.

Ancak Trump’ın bu vaadinin önündeki en büyük engel, “ABD’nin İsrail’e olan bağlılığı” olarak görülebilir.

İsrail’in Gazze’deki orantısız ve soykırıma ulaşan saldırılarına karşı, bir “barış planını” hayata geçiremeyen ABD, yine İsrail’in Lübnan’a olan saldırılarına da yeşil ışık yakmak zorunda kaldı.

Fakat Netanhayu yönetimi görünen o ki; Gazze ve Lübnan’a yaptığı saldırılar ile durmayacak.

Zira; İran destekli grupları bahane eden Netanyahu hükümetinin özellikle son dönemde, Suriye’de işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri’nin ötesine, hatta Suriye’nin başkenti Şam’a, çok daha fazla hava saldırısı yaptığını görüyoruz.

Trump her ne kadar, tıpkı Afganistan’da olduğu üzere Suriye’den de Amerikan varlığını çekmek istediğini defalarca dile getirse de, yüksek ihtimalle “İsrail’in güvenliği” çerçevesinde bu isteğini hayata geçiremeyebilir.

Bu noktada ise Türkiye devreye girecektir.

Çünkü Türkiye; bölgede bazen ABD bayrağı altında, bazen Rus bayrağı altında hareket eden ve kullanışlı “mayın eşekleri” haline gelen PKK uzantılarının, ABD’nin desteğini çekmesi durumunda, bu defa da İsrail’e hizmet eden “mayın eşekleri” haline geleceğini çok iyi biliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump’ı tebrik ettikten sonra yaptığı ilk açıklamada, “30 km derinlikte güvenli alan” vurgusu yapması da işte tam olarak bu yüzdendir.

Türkiye, Suriye iç savaşı başladığı ilk günden bu yana, bu hedefinden asla vazgeçmemiş ve DEAŞ ile mücadelede kullanıldığı iddia edilen bu gruplara karşı tavrını her zaman net bir şekilde ortaya koymuştur.

Trump’ın yeni döneminde de Türkiye; değişen şartlar doğrultusunda Trump, İsrail’in sözde “güvenliği” için bu terör grubuna desteğini sürdürme kararı alsa bile, bu kararlılığından vazgeçmeyecek ve eğer Trump’ın destek vereceği sinyalini alırsa, daha geniş çaplı bir sınır operasyonunu tereddüt etmeden hayata geçirecektir.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.