53 kez görüntülendi.
bercan tutar banner

Bercan TUTAR – 03 Ocak 2024

 

Dünya, Donald Trump ve gözde ortağı Elon Musk’ı hedef alan ABD’deki ‘terör gösterisi’ni konuşurken Çin yönetimi de dün aldığı kararla 28 ABD şirketini kara listeye alarak Trump’a bir darbe daha indirdi. Pekin yönetimi en son 24 Aralık’ta ABD’nin Tayvan’a silah satışına aracılık ettikleri gerekçesiyle 13 Amerikan savunma sanayi şirketi ile 6 yöneticiye yaptırım uygulayacağını bildirmişti.

Pekin aldığı bu kararlarla Trump’ın ateşine ateşle karşılık vermeye hazır olduğunu gösteriyor. Böylece Çin, derin ABD ile amansız bir savaşa girişen Trump’a Pekin’e karşı devreye sokmayı vaat ettiği tarifelere kendi cezalandırıcı önlemleriyle hazırlanacağı mesajını veriyor.

Bu da bize Trump’ın sadece derin Pentagon ve silah lobilerinin değil Pekin’in de hedefinde olduğunu gösteriyor. Zira New Orleans’deki saldırıları gerçekleştiren Shamsud-Din Jabbar (Şemsettin El-Cebbar) Afganistan’da savaşmış bir asker. Las Vegas’ta Musk’ın ürettiği Cybertrucks ile eylem gerçekleştiren Matthew Livelsberger ise Ukrayna’da savaşmış.

Yani Amerikan müesses nizamı ile silah lobisi Ukrayna ve Ortadoğu’daki savaşların sürmesini isteyen bir kararlılık ortaya koyuyor bu eylemlerle. Zira Trump, bu eylemlerden önce attığı seri tweetlerde savaşları bitireceğini söylüyordu. Kanada, Panama ve Grönland’ı hedef alarak Batılı güç tekelini kıracağını NATO ve BM’de revizyona gideceğini açıklamıştı. Ukrayna savaşını bitirerek Rusya ile yeni bir sayfa açacağını ve Suriye’den askerlerini çekip önceliği İran’ı kuşatmaya ve İsrail’in Gazze’deki soykırım saldırılarını sonlandırmaya vereceğini dile getiriyordu. Çünkü Trump için asıl hedef Çin’di. Trump, Çin ile işbirliği içindeki Batılı ülkelere de gümrük tarifeleri üzerinden savaş açacağını ilan etmişti.

ABD’deki saldırılarla verilmek istenen mesaja baktığımızda, Siyonist-Evanjelik lobi ile 20 Ocak’ta başlayacak Davos zirvesindeki küreselleşmecilerin pençesindeki Amerikan müesses nizamının Trump’a açıkça savaş açtığını görüyoruz.

Bu gözdağına pabuç bırakmayan Trump son mesajında “ABD’yi şiddet yanlısı pisliklerden tamamen temizleyeceğim. 20 Ocak’ta görüşmek üzere” diyerek meydan okudu.

Nereden bakılırsa bakılsın ABD’yi ve Batı dünyasını zor bir yıl ve gelecek bekliyor. Özellikle Trump’ın gelişiyle birlikte silahlı kutuplaşma hem ABD’de hem de Atlantik bloğu içinde daha da tırmanacak.

İlginizi çekebilir!  Putin, Türkiye'ye gelemiyor mu, gelmek istemiyor mu?

Ancak Trump’ı derin ABD’den ziyade Çin’in karşı saldırıları zorlayacaktır. Çin’in, 2 Ocak’ta aldığı kararla savunma devleri Lockheed Martin ve Boeing Defense’in de aralarında bulunduğu 28 ABD şirketine ihracat kontrolü uygulayacağını açıklaması, Washington-Pekin arasındaki yeni ticaret savaşının işaret fişeği oldu.

Bu karar Çin’in önleyici ekonomik hamlesi diye algılanıyor. Çünkü Trump göreve başlar başlamaz Çin’in ABD ve müttefiklerine ait çiplere ve ileri teknolojiye erişimini kısıtlama kararını hemen devreye sokacak. Zamanlama bunun bir tesadüf olmadığını gösteriyor. Zira Trump seçim kampanyasında Çin yapımı mallara yüzde 60 oranında gümrük vergisi koymayı, Çin yatırımlarının daha sıkı denetlenmesini ve yaptırımların iki katına çıkarılmasını defalarca vaat etmişti.

Çin için önleyici ihracat kontrolleri ABD’nin ticaret ateşine ateşle karşılık vermeye hazır olduğu mesajını veriyor. Çünkü Trump, ticari stratejiyi sıfır toplamlı bir oyun olarak görüyor. Çin de buna göre hamleler yapıyor.

Unutmayalım ki Trump’ın ilk döneminde uyguladığı tarifeler ve ticaret engelleri küresel tedarik zincirlerinde şok dalgalara yol açmıştı. 2025’te ise dinamikler değişti ama hafiflemedi. Küresel ekonomi zaten enflasyonist baskılar, enerji güvensizliği ve savaş hayaletiyle boğuşuyor. Dünyanın en büyük iki ekonomisi arasındaki ticaret gerginliğindeki tırmanış bu zorlukları daha da kötüleştirecektir.

Buna ek olarak Joe Biden yönetiminin daha Trump gelmeden yürürlüğe koyduğu tedbirler, yarı iletkenler, kuantum hesaplama veya askeri uygulamalara sahip yapay zekâ sistemleri alanında faaliyet gösteren Çinli firmalara yatırım yapan Amerikan kuruluşlarına hukuki ve cezai yaptırımlar getiriyor.

İktisadi ve jeopolitik gerginliğin yarattığı ikili baskı, ABD-Çin arasındaki finansal etkileşimleri daha da karmaşık hale getirerek iki süper güç arasındaki artan güvensizliği had safhaya çıkaracaktır.

ABD tarifeleri ve cezaları daha da artırırken Pekin ise Çin’de faaliyet gösteren Amerikan işletmelerini hedef alarak veya yeni finansal kısıtlamalar getirerek ekonomik savaşı daha da kızıştırabilir. Böyle bir misilleme sarmalının kendi kendini idame ettirme riski var. Her iki ülke de sadece ekonomik hâkimiyet için değil, aynı zamanda ideolojik üstünlük için de yarışıyor ve çatışmayı demokrasi ile otoriterlik arasındaki bir savaş olarak çerçeveliyor.

İlginizi çekebilir!  ABD'li Senatörden Filistin Gösterilerine Destek

Bu tür yüksek riskli söylemler uzlaşma için çok az alan bırakıyor ve çapraz ateşte kalanlara daha fazla zarar veriyor. Alevlenen ticaret savaşı ABD ve Çin ile sınırlı kalmayacak. Dünyanın en etkili iki ekonomisi çatışırken diğer uluslar da bundan payını alacak. Özellikle de gelişmekte olan piyasalar için risk çok daha yüksek. Birçoğu her iki süper güç ekonomisine de ihracat yapmaya güveniyor ve ikisini de yabancılaştırmayı göze alamıyor. Onlar için, bozulan tedarik zincirleri ve değişen ticaret akışlarının sonuçları büyümeyi durduracak ve ekonomik krizlere yol açacaktır.

Peki, bu yaklaşan ticaret savaşından bir çıkış yolu var mı? Şimdilik yok. İşaretler daha fazla tırmanışa işaret ediyor, Çin’in ihracat yasakları ve Trump’ın beklenen tarifeleri çalkantılı bir 2025 geçireceğimizi gösteriyor. Buradan Trump büyük bir yara alabilir. Çünkü yaklaşan bir mali felaketin direksiyonundaki şoförden farksız bir konumda. Çünkü Amerika’nın mali durumu zaten bir felaketin eşiğinde.

Küresel yatırımcılar 2024’ün çoğunu Çin’in emlak krizi ve deflasyonla ilgili sıkıntıları konusunda endişelenerek geçirdiler. Önümüzdeki yıl, sıcak koltukta sıranın iç borcu 36 trilyon doları geçen ve dış yatırım almada zorlanan ABD’de olacağı söyleniyor. Bu nedenle ABD’nin gerçek sorunu Çin, DEAŞ, Ukrayna, Rusya, Suriye, Panama, Kanada, NATO, BM, Almanya veya Fransa değil. Trump’ı bekleyen asıl sorun ABD’nin net dış yatırımları ile federal borçları arasındaki uçurumun hızla büyümesi. Bir bakıma cari hesap dengesizliği. Zira şimdiye kadar ABD imkânlarının ötesinde çılgınca yaşadı. Artık hesap verme zamanı. Çin’in yaptığı hamleler kuşku yok ki Imperium Americana’nın maruz kaldığı askeri, ekonomik ve jeo-politik krizleri hem içeride hem dışarıda daha da derinleştirecektir.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.