Prof. Dr. Celalettin Yavuz, Güvenlik Politikaları Uzmanı-30 Aralık 2024
MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin grup konuşmasında PKK terör örgütü elebaşısı Öcalan’ı Meclis’te terör örgütüne silahları bırakma çağrısı yapmasını istedikten sonra İmralı’ya ziyaretlerin önü açıldı. 28 Aralık’ta DEM milletvekili Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’la görüşmenin ardından süreci “Kürt Sorunu” çözümü”ne evirmeye çalışınca bu konu ele alındı.
Bahçeli’nin İmralı Çağrısına Karşılık DEM ve PKK’dan Kürt Sorununa Çözüm Söylemi
Bahçeli ilk çağrısında Öcalan’ın Şubat 1999’da Türkiye’ye getirildiği sırada “Türkiye’ye dönünce hizmet edeceğim!” sözlerini hatırlatarak, “Terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etmesi”ni istemişti. Bu çağrının ardından 23 Ekim’de İmralı’da amcası Abdullah Öcalan ile görüşen DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan,” sosyal medya üzerinden Öcalan’ın “Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim!” şeklindeki mesajını paylaştı.
Bahçeli 28 Ekim’de “Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Kürt sorunu yoktur, asla da olmayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin etnik veya mezhebi bir ağırlığı ve açmazı da yoktur!” şeklinde bir açıklama yapmışken, Ömer Öcalan 12 Aralık’ta TBMM’deki bütçe görüşmeleri sırasında İmralı’nın “Cumhurbaşkanı ve partisi 22 yıldır iktidar. Olumlu olumsuz birçok şey yaptı. Gelmediği makam kalmadı. Ama Kürt meselesini çözerse farklı noktalara gelebilir. Cumhurbaşkanlığı makamını 1-2-3 yıl arttırmak sadece rakamsal bir şeydir. İktidardaki süresi 25 yıl olmayacak 27 yıl olacak. Sayın Erdoğan bu sorunun çözümünde inisiyatif alır, rolünü oynarsa bu ülke bambaşka bir noktaya gider. Orta Doğu‘ya barış ihraç eder, Orta Doğu‘nun barış merkezi haline gelir!” şeklindeki mesajında terör yerine “Kürt meselesi” vurgusu dikkat çekmişti.
26 Kasım’da 26 Kasım’da Bahçeli grup konuşmasında, “İmralı ile DEM grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeksizin yapılmasını bekliyoruz!” dedikten sonra DEM Parti Eş Genel Başkanları Hatimoğulları ve Bakırhan, Öcalan ile İmralı’da görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Bu başvuruyu sosyal medya hesabından duyuran DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit “Kürt sorununda demokratik çözüm ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için DEM Parti olarak her türlü katkıyı sunmaya hazırız!” derken, gene “Kürt sorunu”na vurgu yaptı.
Benzer vurgular, Öcalan’ı İmralı’da ziyaret eden Önder ve Buldan’ın 29 Aralık’taki açıklamalarında da Öcalan’ın “Kürt Sorununa kalıcı çözüm bulmaya yönelik yaptığı değerlendirmeler hayati önemdeydi!” şeklindeki ifadelerinde de “Kürt sorunu”nun altı çizildi.
Neden “Kürt sorunu?” deniyor bir hatırlatma yapalım. 12 Ağustos 2005’te Başbakan Erdoğan, önceki hükümetlerin “terör sorunu”na dediğine “Kürt sorunu” diyerek sahiplenmişti. 2009’daki “Demokratik Açılım” sırasında dönemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Türkiye’nin en büyük sorununun Kürt Sorunu olduğunu söylemişti. Hatta Ocak 2010’da “Soruları ve Cevaplarıyla Demokratik Açılım Süreci: Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” başlıklı Ak Parti yayını kitapçıkta da “Kürt Sorunu’nun çözümünde daha çok demokrasi ve özgürlük yolunu seçtiği” öne sürülmüş, geçmiş hükümetlerin meseleye sadece güvenlik boyutuyla baktıkları suçlaması getirilmişti.
Buldan ve Önder’in ilettiği mesajda görüşlerini şimdilik 7 madde ile özetleyen Öcalan’ın, Bahçeli’nin çağrısını “Türk-Kürt kardeşliğini yeniden güçlendirme” ve “tüm halklar için kader belirleyici bir önem ve aciliyet kazandığı”nı vurguladığı madde ile sürecin başarısı için tüm siyasi çevrelerin inisiyatif alması ve en önemli zeminin TBMM olduğunu işaret etmesi önemliydi.
Sonuç itibariyle Bahçeli’ye rağmen “Kürt sorunu”na DEM Parti ve PKK ile Ak Partili bazı milletvekilleri ile Ak Parti’ye yakın medya da vurgu yapmaktadır. Anlaşılan o ki, bu konu biraz daha olgunlaşmaya ihtiyaç duysa da yeni yılın en gözde gündemlerinden biri olmaya namzettir.
Not: Tüm okurlarım ile World of Türkiye gazetesi ailesine sağlıklı ve mutlu bir yıl dilerim.
Sayın Profesör Doktor Celalettin Yavuz hocam..
Yazınızı ve daha önceki yazılarınızı özellikle Terör bağlamındaki yazılarınız ve analizleriniz her zaman dikkatimi çekiyor.
Sayın Devlet Bahçeli’nin çeşitli söylemleri
sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve daha önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün veya x Parti’nin siyasi broşürlerinde kitapçıklarında terör olayına Kürt sorunu demesi şahsi kanaatımca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin terörle mücadelesini psikolojik yönden sahada masada ve uluslararası konjektörde olumsuz etkilediğine inanmaktayım.
Daha önceki yazılarınıza da vurguladığınız gibi İngiltere’nin uğraştığı ira değilim karşımızdaki veya İspanya’nın bask Ayrılıkçıları değil karşımızda yıllardır Amerika Birleşik Devletleri’nin eğiterek donattığı gerekirse istihbarat sağladığı Ermenistan ve Yunanistan’ın diğer Avrupa hamisi devletlerin desteklediği bir terör örgütü var Maddi manevi desteklemekten de kaçınmıyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin en üst makamında olan devlet büyüklerimiz çözüm odaklı belki terör sorununa Kürt sorunu demiş olabilirler ancak burada aynı poker masasındaki gibi rakiplerimize Elimizi belli ettik onlar da şimdi aynı nokta üzerine ağaçkakan gibi vura vura kabuğumuzu kırıp ağacın özüne inmek istiyorlar umarım Yapılan bu söylem Hatasından Sayın Devlet Büyükleri geri döner Türkiye kendi çizgisine geri döner çünkü sizin de yazdığınızda ve kitaplarınızda belirttiğiniz gibi terörün başındaki x veya y kişi Amerika Avrupalı müttefiklerinin çıkarları dışında ne silah bırakabilirler ne de terör örgütünü lav edebilirler şahsi düşüncem budur yazılarınızı sabırsızlıkla bekliyorum