Terör Örgütünün İşaret Ettiği Tarih ve Osman Kavala

istihbarat ceyhun bozkurt

Ceyhun BOZKURT – 12 Haziran 2024

 

28 Şubat denince aklınıza hemen meşhur MGK geliyor değil mi? Hani Refah-Yol hükümetinin istifasına giden sürecin ilk adımı. Siyasete ilk müdahale.

Peki başka bir 28 Şubat olduğunu biliyor musunuz? Bölücü terör örgütünün elebaşılarından, Abdullah Ağar’ın tabiriyle Başyılan, yani Murat Karayılan, 1 Haziran’da örgütün yayın organına yaptığı açıklamada sözünü ettiğimiz 28 Şubat ile ilgili şunları söyledi:

“(…) iki buçuk yıla yakın bir görüşme süreci yaşandı; bir emek verildi. 28 Şubat 2015 günü Dolmabahçe Sarayı’nda her iki tarafın heyetlerinin kamuoyuna özetini açıkladıkları protokol kabul edildi. Ama sonrasında bunun da Tayyip Erdoğan tarafından nasıl bir yaklaşımla boşa çıkarıldığını, orada verilen tüm emeğin ve ulaşılan ortak mutabakat sürecinin nasıl yerle bir edildiğini herkes biliyor.”

Evet, terör elebaşı diyor ki, “28 Şubat 2015’te istediğimizi aldık ama oyunumuzu Erdoğan boşa çıkardı”.

Bizim de yıllardır savunduğumuz oydu. Terör örgütünün, arkasına aldığı emperyalistlerle beraber Çözüm Süreci’ni suistimal eden adımlarının nihayetinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müdahalesi yaşandı ve Türkiye adeta direkten döndü.

Peki terör elebaşı Karayılan’ın anlattığı protokol neydi?

10 maddelik protokolü HDP’li Sırrı Süreyya Önder açıklamıştı. Madde madde şöyleydi:

1- Demokratik siyaset; tanımı ve içeriği.

2- Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması.

3- Özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvenceleri.

4- Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına dönük başlıklar.

5- Çözüm sürecinin sosyo-ekonomik boyutları.

6- Çözüm sürecinde demokrasi-güvenlik ilişkisinin kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınması.

7- Kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal çözümleri ve güvenceleri.

8- Kimlik kavramı, tanımı ve tanınmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesi.

9- Demokratik Cumhuriyet, ortak vatan ve milletin demokratik ölçütlerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem içerisinde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması.

10- Bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa.

Aslında bolca “demokratik” kelimesi geçen, aslında ilk bakışta rahatsız etmeyecek maddeler. Ama aslında süreci ve terör örgütünü çok iyi takip eden, onların jargonuna hakim uzmanlar ve gazeteciler çok iyi biliyordu ki, bu maddeler arasında “Üniter yapının ortadan kaldırılması, özerklik, Türk’ün Anayasa’dan çıkarılması, terör örgütünün siyasi ayağının güçlendirilmesi vb.” uygulamalar yer alıyordu.

Bu protokolü kim hazırlamıştı?

Elbette teröristbaşı.

Bu metin kamuoyuna açıklanmadan 3 gün önce (25 Şubat 2015) CNN Türk ekranlarına çıkan Selahattin Demirtaş, İmralı Cezaevindeki hükümlü bölücübaşı Abdullah Öcalan’ın “Kürt sorununun çözümü sürecinde hükümete gönderdiği 10 maddelik taslaktan” bahsetti. Demirtaş’a göre, hükümet üzerinde anlaşma sağlanmış bu metni değiştirmek istedi.

“Bir taslak metin üzerinde anlaşılmıştı ama hükümet bu metni değiştirmek istedi ve ‘Bu metni açıklayalım’ dedi. Hükümet, ‘Öcalan PKK’ya silah bırakma çağrısında bulunuyor’ diyecekti. Biz de bunun doğru olmadığını açıkladık. Hükümet ve HDP temel 10 maddeyi müzakere etmek üzere anlaştık diyeceğiz.

Yani açıklanan protokol, teröristbaşının hazırladığı bir bölünme metniydi. Neyse ki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilerleyen günlerde gerek toplantıyı gerekse de 10 maddeyi doğru bulmadığını açıkladı. Cumhurbaşkanı net bir şekilde şöyle konuştu:

“Ben oradaki toplantıyı da doğru bulmuyorum. Çünkü bu toplantıda hükümetin Başbakan Yardımcısı ile şu an parlamento içinde olan bir grubun yan yana o resmi vermesini ben şahsen doğru bulmuyorum. Daha önceleri gerektiğinde bir arkadaşımız onlarla görüşmeler yapar ve açıklama yapılırdı. Ama o toplantıda olduğu gibi medyanın karşısına çıkmak suretiyle, iki ayrı metin deklare edilmiyordu. böyle bir şey hiç yaşanmamıştır. bunu doğru bulmuyorum.

“Açıklanan 10 maddelik metne gelince; o metinde bir demokrasi çağrısı yok. Bu metnin demokrasi adına neresini kabul edeceğim? Metni incelersek oradaki konuların çoğunun demokrasiyle falan yakından uzaktan alakası yok.

Cumhurbaşkanı, üstü kapalı olarak metinde yer alan maddelerin örgütün taleplerini içerdiğini belirtmişti.

Metinden Türkiye memnun değilken, terör örgütü gayet memnundu. Açıklamadan bir gün sonra, 1 Mart 2015’te bir açıklama yapan KCK terör örgütünün sözde Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, hükümete, maddeleri uygula çağrısı yapmıştı.

Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aktardığımız müdahalesi, Türkiye’yi direkten döndürdü. O tarihten itibaren terör örgütü ve yandaşları, 28 Şubat 2015’i milat kabul edip, “O tarihte bıraktığımız yerden başlayalım” diyorlar. Amaçları yeniden güçlenmek, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde kurtarılmış bölgeler oluşturmak.

Osman Kavala, reform vb. tartışmaları da hep bu çerçevede okumakta fayda var.

Ceyhun BOZKURT – 12 Haziran 2024

 

28 Şubat denince aklınıza hemen meşhur MGK geliyor değil mi? Hani Refah-Yol hükümetinin istifasına giden sürecin ilk adımı. Siyasete ilk müdahale.

Peki başka bir 28 Şubat olduğunu biliyor musunuz? Bölücü terör örgütünün elebaşılarından, Abdullah Ağar’ın tabiriyle Başyılan, yani Murat Karayılan, 1 Haziran’da örgütün yayın organına yaptığı açıklamada sözünü ettiğimiz 28 Şubat ile ilgili şunları söyledi:

“(…) iki buçuk yıla yakın bir görüşme süreci yaşandı; bir emek verildi. 28 Şubat 2015 günü Dolmabahçe Sarayı’nda her iki tarafın heyetlerinin kamuoyuna özetini açıkladıkları protokol kabul edildi. Ama sonrasında bunun da Tayyip Erdoğan tarafından nasıl bir yaklaşımla boşa çıkarıldığını, orada verilen tüm emeğin ve ulaşılan ortak mutabakat sürecinin nasıl yerle bir edildiğini herkes biliyor.”

Evet, terör elebaşı diyor ki, “28 Şubat 2015’te istediğimizi aldık ama oyunumuzu Erdoğan boşa çıkardı”.

Bizim de yıllardır savunduğumuz oydu. Terör örgütünün, arkasına aldığı emperyalistlerle beraber Çözüm Süreci’ni suistimal eden adımlarının nihayetinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müdahalesi yaşandı ve Türkiye adeta direkten döndü.

Peki terör elebaşı Karayılan’ın anlattığı protokol neydi?

10 maddelik protokolü HDP’li Sırrı Süreyya Önder açıklamıştı. Madde madde şöyleydi:

1- Demokratik siyaset; tanımı ve içeriği.

2- Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması.

3- Özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvenceleri.

4- Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına dönük başlıklar.

5- Çözüm sürecinin sosyo-ekonomik boyutları.

6- Çözüm sürecinde demokrasi-güvenlik ilişkisinin kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınması.

7- Kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal çözümleri ve güvenceleri.

8- Kimlik kavramı, tanımı ve tanınmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesi.

9- Demokratik Cumhuriyet, ortak vatan ve milletin demokratik ölçütlerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem içerisinde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması.

10- Bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa.

Aslında bolca “demokratik” kelimesi geçen, aslında ilk bakışta rahatsız etmeyecek maddeler. Ama aslında süreci ve terör örgütünü çok iyi takip eden, onların jargonuna hakim uzmanlar ve gazeteciler çok iyi biliyordu ki, bu maddeler arasında “Üniter yapının ortadan kaldırılması, özerklik, Türk’ün Anayasa’dan çıkarılması, terör örgütünün siyasi ayağının güçlendirilmesi vb.” uygulamalar yer alıyordu.

Bu protokolü kim hazırlamıştı?

Elbette teröristbaşı.

Bu metin kamuoyuna açıklanmadan 3 gün önce (25 Şubat 2015) CNN Türk ekranlarına çıkan Selahattin Demirtaş, İmralı Cezaevindeki hükümlü bölücübaşı Abdullah Öcalan’ın “Kürt sorununun çözümü sürecinde hükümete gönderdiği 10 maddelik taslaktan” bahsetti. Demirtaş’a göre, hükümet üzerinde anlaşma sağlanmış bu metni değiştirmek istedi.

“Bir taslak metin üzerinde anlaşılmıştı ama hükümet bu metni değiştirmek istedi ve ‘Bu metni açıklayalım’ dedi. Hükümet, ‘Öcalan PKK’ya silah bırakma çağrısında bulunuyor’ diyecekti. Biz de bunun doğru olmadığını açıkladık. Hükümet ve HDP temel 10 maddeyi müzakere etmek üzere anlaştık diyeceğiz.

Yani açıklanan protokol, teröristbaşının hazırladığı bir bölünme metniydi. Neyse ki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilerleyen günlerde gerek toplantıyı gerekse de 10 maddeyi doğru bulmadığını açıkladı. Cumhurbaşkanı net bir şekilde şöyle konuştu:

“Ben oradaki toplantıyı da doğru bulmuyorum. Çünkü bu toplantıda hükümetin Başbakan Yardımcısı ile şu an parlamento içinde olan bir grubun yan yana o resmi vermesini ben şahsen doğru bulmuyorum. Daha önceleri gerektiğinde bir arkadaşımız onlarla görüşmeler yapar ve açıklama yapılırdı. Ama o toplantıda olduğu gibi medyanın karşısına çıkmak suretiyle, iki ayrı metin deklare edilmiyordu. böyle bir şey hiç yaşanmamıştır. bunu doğru bulmuyorum.

“Açıklanan 10 maddelik metne gelince; o metinde bir demokrasi çağrısı yok. Bu metnin demokrasi adına neresini kabul edeceğim? Metni incelersek oradaki konuların çoğunun demokrasiyle falan yakından uzaktan alakası yok.

Cumhurbaşkanı, üstü kapalı olarak metinde yer alan maddelerin örgütün taleplerini içerdiğini belirtmişti.

Metinden Türkiye memnun değilken, terör örgütü gayet memnundu. Açıklamadan bir gün sonra, 1 Mart 2015’te bir açıklama yapan KCK terör örgütünün sözde Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, hükümete, maddeleri uygula çağrısı yapmıştı.

Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aktardığımız müdahalesi, Türkiye’yi direkten döndürdü. O tarihten itibaren terör örgütü ve yandaşları, 28 Şubat 2015’i milat kabul edip, “O tarihte bıraktığımız yerden başlayalım” diyorlar. Amaçları yeniden güçlenmek, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde kurtarılmış bölgeler oluşturmak.

Osman Kavala, reform vb. tartışmaları da hep bu çerçevede okumakta fayda var.

En Çok Okunanlar!