Haydar AS – 05 Şubat 2025
Kara Kuvvetleri’nin ambleminde yer alan “M.Ö 209” ifadesi Türk hükümdar Mete Han’ın tahta çıktığı tarihi ifade eder.
Bu tarih, dünyada bir ilk olan düzenli ordu kurulmasının da tarihi olmuştur.
Dolayısıyla Türk Kara Kuvvetleri’nin kuruluş yılı olarak M.Ö 209 yılı esas alınmıştır.
Büyük Hun İmparatoru Mete Han’dan günümüze kadar gelen Türk ordusunu ayakta tutan tek özellik disiplindir.
Tüm dünyanın gıpta ile baktığı bu ordumuzun en büyük özelliği eğitim olduğu kadar tavizsiz uygulanan disiplin sistemidir.
TSK’nın teamüllerini ve hiyerarşik yapısını yıpratmaya yönelik hiçbir yapılanmanın bugüne kadar cezasız kalmadığı bilinen bir gerçektir.
Hal böyle iken bugün geldiğimiz noktada Teğmenlerin ihracı konuşulurken ülke olarak bu konuda bile ikiye bölünmüş durumdayız.
Oysa TSK’nın bu konudaki disiplin mevzuatı açık ve net olmasına rağmen bu tartışma devam edeceğe benziyor.
Milletin gurur vesilesi olan bu güzide kurumun siyasi polemiklere alet edilerek yıpratılması hiç kimseye yarar sağlamayacağı gibi ileride daha büyük sıkıntılara neden olacağı kanaatindeyim.
Halbuki bu ihraç olayı ilk defa olmuyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana bakacak olursak ordu içinde binlerce Subay, Astsubay ve öğrencinin çeşitli nedenlerden dolayı Harp Okulları’ndan ve ordudan ihracı gerçekleştirilmiştir.
Peki kaldırılmış olan bir yemin metnini, ısrarla okuyan bu genç teğmenler yaptıkları eylemin ağır sonuçlar doğuracağını bilmemeleri mümkün mü sizce?
Toplumun bir kısmı, bu suçu bile bile işlediler ve ceza kaçınılmaz oldu diye düşünürken, diğer kısım ise “ya bu çocuklar başarılı idi, kanları kaynamış bir cahillik etmişler, bu ceza ağır olmuş gibi” görüş beyan ederek tepkilerini ortaya koyuyorlar.
Öncesinde, bu yasaklı yemin metnini 7 defa okumak isteme başvuruları 7 defa reddedilmesine rağmen kuralları yok sayarak okuma ısrarları neden diye sorgulayan yok tabii ki.
Soruşturma kapsamında bahse konu olan WhatsApp yazışmalarına inanmak bile istemiyorum. Eğer o yazışmalar gerçek ise olay hiç de görüldüğü gibi bir masumiyet arz etmemekle beraber, dilim varmıyor ama, örgütlü bir başkaldırı olarak görülmektedir. inşallah iddialar doğru değildir.
Gençlerin kanı kaynamış bir hata yapmışlar diye, iyi niyetle düşünenlerin şuna dikkat çekmelerini öneririm, bu teğmenlerin hiçbiri ihraç edileceklerini bile bile savunmalarında en ufak bir nedamet belirtisi göstermedikleri gibi yapmış oldukları yanlış eylemin arkasında durmuşlardır.
Teğmenlerin ihracı sonrası pusuda bekleyen Atatürk maskeli bir takım darbesever “korkmayın, arkanızdayız” gibi zırvalarla desteklerini belirtmelerinin altında hangi hain düşüncenin olduğunu bu millet çok iyi görüyor. Maaşlarını ödeyemedikleri için yüzlerce personelini kapı önüne koyan bir takım belediyeler, şimdi aynı kapıdan teğmenleri işe davet etmektedirler.
Yarın bir bakmışsınız milletvekili seçilip, teğmen olamadık ama vekil olup paşa paşa yaşıyoruz diye mesajlar verirler.
Aslında bunların derdi, 3-5 teğmenin ihracı değil, asıl amaçları orduya yeniden nifak tohumu serperek darbenin zeminini oluşturmaktır. Hem de bu zemini oluştururken her zaman olduğu gibi Atatürk maskesi takarak yapacaklardır.
Çünkü 15 Temmuz hain darbe girişiminin başarısız olması onlar için bir umudun sonu olmuştu. Şimdi yeniden darbeye ulaşacak yolları açma gayretine girdiklerini hep birlikte görmekteyiz.
Bu ısrarcı duruşun arkasında, ordu içine nifak sokmak isteyen biri veya birileri olduğu aşikar, böyle bir yapılanmaya karşı millet olarak buz dağının görülmeyen kısmına odaklanarak tehlikeyi hep birlikte bertaraf etmemiz gerekecektir. Aksi takdirde hepimiz bu gemide olduğumuza göre akıbetimizde aynı olacaktır.
Değerli dostlar, hepimiz kendi görüş ve düşüncemize göre siyasi yelpazenin farklı kanatlarında durabiliriz, fakat ayrısız gayrısız hepimizin ortak değeri olan bu güzide kurumumuzu siyasi hesaplaşmalar içine çekmeden korumak hepimizin ortak görevidir.
Dediğim gibi mevzu 3-5 teğmen meselesi değil, mevzu bunun üzerinden fitne fesat peydahlayıp başka emelleri gerçekleştirebilme arzusudur.
