Prof. Dr. İ. Yaşar Hacısalihoğlu – 29 Aralık 2024
Suriye’de baskıcı rejime karşı halkın 13 yıl süren isyanı ve mücadelesi sonuç aldı ve 54 yıllık babadan oğula geçen Esad zulmü sonra erdi. Suriye için yeni bir döneme başlıyor. Bu dönem hem ülke içinde hem de ülke dışında etkileriyle ve çeşitli boyutlarıyla yapılanacak.
Suriye’nin özgürlüğünün kalıcılaşması ve istikrarlı bir yönetim modeliyle güvenli bir geleceğe kavuşması ilk planda iç yapılanmanın başarısına bağlı. Ancak bu noktada dış etkenlerin rolü de daima devrede olacaktır. Bunların önemli kısmı Suriye’nin geleceğine kendi çıkarları adına hükmedebilmenin ve buna bağlı olarak da Ortadoğu’nun iklimine yön verebilmenin çabasında olacağı görülmektedir. Çok az kısmı ise Suriye’nin iç yapılanmasında ortaya koyacağı başarının bölgeye de olumlu yansımasının olması arzusundadır. Aslında bu noktada bu arzuyu samimi ve sahici olarak taşıyanın sadece Türkiye’dir.
Bugüne kadar ortaya koyduğu Suriye’nin özgürlüğüne yönelik hassasiyeti ve kararlılığı en sahici ve en samimi hassasiyet ve kararlılıktı. Bunu da en iyi Suriye’nin mazlum halkları, özgürlük savaşçıları, devrimin çocukları bilemektedir. O yüzdendir ki; Suriye’nin her yerinde, halkların yüreklerinde, ellerinde, Ülkenin sokaklarında Türkiye bayrağıyla ile özgür Suriye bayrağı yan yanadır. Bu noktada dile getirmek gerekir ki; Suriye’de halkların gerçek iktidarının tesis edilmesi kaçınılmaz olarak tüm bölgede halkların birikmiş iktidar arzularına yeni enerji yüklemesi yapacaktır.
“Arap Baharı” diyerek tarif edilmeye çalışılan Tunuslu seyyar satıcının bedenini ateşe vermesiyle ateşlenen; yoksulluğa, baskıcı, kukla yönetimlere, sömürgeci, işgalci, emperyalist müdahalelere karşı iç isyandı ve yayılarak, Mısır’da sonuç almış ancak halkın gerçek iktidarını tehdit görenlerin kirli ittifakının şer hamlesiyle, darbeyle önü kesilmişti.
Suriye’de de benzer bir sürecin yaşanmaması için mevcut baskıcı, eli kanlı rejimin korunup kollanarak, halkın iktidarının önünün kesilmesi yeğlenmişti. Böylece halkların haklı talepleri Suriye üzerinden diğer totaliter, baskıcı rejimlerde de yeniden baskılanmasına yönelik iklim beslenmişti. Bu yüzden Suriye’de başarılan halk devriminin bölgeye yansımaları son derece önemli bir süreç durumundadır.
Mısır’dan Suriye’ye yansıyan refleksin şimdide tam tersi içerikle Suriye’den Mısır’a ve diğer kukla rejimlere, baskıcı, totaliter yönetimlere yansıması muhtemeldir. Bu noktada Mısır’ın yanı sıra, Körfez Ülkeleri, Ürdün ve diğer bir eksende ise Irak, Libya ve Sudan muhtemel yansımaların hedef ülkeleridir.
Bu ülkelerin birbirinden farklı durumları olsa da ortak özellikleri halkların siyasi kimyalarıyla, yönetimlerin siyasi kimyalarının tam olarak örtüşmemesidir. Bir kısmında özellikle Irak, Libya ve Sudan‘ın siyasi istikrarsızlığı ve toplumsal dağınıklığının giderilememesi ve emperyalist reflekslerin etkilerinin ağır basmasıdır.
Suriye’nin iç bünyesinde halkın iktidarının güçlü bir yönetime dönüşmesi ve böylece kalıcı güvenlik, refah, huzur ve özgürlük zemininin yerleştirilmesi durumunda bu Ülkeler Suriye’nin etki alanına girecektir.
Bunun içinde Suriye devriminin seyri ve akıbeti belirleyicidir. Devrim yapmak kadar devrimin korunup kollanması da önemlidir. Hatta daha da önemli olan devrimin korunmasıdır. Tarihten bugüne bilinen gerçek, halk devrimlerinin; çalınması, yıkılması, yıpratılması, yozlaştırılması, köreltilmesi, zayıflatılması ve kendi evlatlarını yeme riskidir.
Bu riskin belirmesi, güçlenmesi ve giderek kontrol edilememesinde dış etkenlerin, dış müdahalelerin, dış odakların kendi hedeflerinin ağırlığı belirleyici olacaktır. Bu riskin bertaraf edilmesi için öncelikle Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması ve Suriye’nin halkın iktidarının milli ordusu dışında hiçbir silahlı grubunun ve terör varlığının kalıntılarının tamamen Ülke topraklarından kazınması gerekir. Bu noktada ayrıca İsrail’in ve arkasındaki ABD’nin en büyük risk olduğunu kabul etmek gerekir. Golan tepeleri ve yeni işgal girişimlerinin, Suriye’yi bölme planlarından vazgeçmeyen şer heveslerinin püskürtülmesi bir zorunluluktur.
Son günlerde İran’ın da, halkın devrimine karşı çaba içine girme hevesi de dikkat çekicidir. Tabi bu zeminde Rusya, Fransa ve İngiltere içinde ayrı ayrı değerlendirmeler yapmak gerekir.
Sonuç olarak Suriye devriminin Ortadoğu’da özellikle halkların nezdinde yeni bir dönemin başlangıcı olabileceği gerçeği herkes için son derece önemlidir. Bu noktada; halkların iktidarının yayılması yoluyla Birinci Dünya Savaşının bölgeye bıraktığı kirli, kanlı, şer birikiminin dağıtılmasına önemli katkı sağlaması insanlıktan yana olanların arzusudur, beklentisidir. Bu beklentinin gerçekleşmesi ise yeni tarih yazımı anlamına gelir ki, bu da yeni bir düzen kuruluşunun zemini olacaktır.