55 kez görüntülendi.
dr eray güçlüer kapak

Dr. D. Eray GÜÇLÜER – 27 Ocak 2025

 

27 Kasım 2024 tarihinde başlayan Suriye Devrimi sonrası Suriye’nin yeni yönetiminin dış politikada takınacağı tavır merak konusuydu. Bugüne kadar geçen sürede özellikle Türkiye ile ilişkiler konusunda olumlu gelişmeler yaşandı. Yeni yönetimin başkanı Ahmet El Şara’nın Suriye’nin kuzey doğusunda yuvalanmış PKK konusunda Türkiye ile benzer düşünceleri paylaşması önemli. Ancak Suriye’nin yeni yönetiminin içinde bulunduğu şartlar doğal olarak birtakım hassasiyetleri de bünyesinde barındırıyor.

SURİYE’NİN HASSASİYETLERİ

Devrimden sonra Suriye’de başbakan ve bakanlar ile bir takım üst düzey bürokratlar atanmış olmasına rağmen henüz bunların tam olarak işlerlik kazandığı söylenemez. Bunun da ötesinde kamu teşkilatlarının halka tam olarak hizmet verecek şekilde oluşturulamadığı da gözlerden kaçmamalıdır. Suriye ordusunun kurulması çalışmaları olmakla birlikte henüz Suriye ordusu da teşkil edilebilmiş değil.

Şimdilik bu boşlukları yönetime bağlı paramiliter güçler doldurmaya çalışıyor. Yine ülkedeki asayiş ve kamu güvenliği bu paramiliter savaşçılar tarafından yerine getiriliyor. Yani kâğıt üzerinde teşkilatlanmalar olsa da hayata geçirilmesi için zaman gerekiyor. Ayrıca ekonomik sorunlar had safhada. Dolayısıyla zaman yeni yönetimin aleyhine işliyor. Bir an önce güçlü bir devlet sistemi tesis edilemezse her şeyden önce sosyal problemlere ve toplumsal huzursuzluklara yol açması an meselesi.

Bu zayıf şartlar içindeyken yeni yönetimin dış politikada aktif olabilmesi ve güçlü kararlar alabilmesi oldukça zor görünüyor. İsrail’in bölgeyi istikrarsızlaştırıcı saldırgan faaliyetleri de dikkate alındığında mevcut Suriye yönetiminin Fırat’ın doğusundaki SDG çatısı altında bulunan PKK/PYD terör örgütü ve DEAŞ’lı teröristlere karşı operasyonel kabiliyetinin sınırlı olduğu görülmektedir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Ahmet El Şara’nın PKK/PYD’ye karşı dik duruşu da takdir edilmelidir.

SURİYE’DE ABD AÇMAZI

Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye ile ilişkilerini dış politikadaki temel dinamikleriyle birlikte değerlendirmek gerekir. Donald Trump’ın yeni dönemdeki dış politikasını ABD’nin bütçe açıklarının kapatılması ve Çin’le rekabette denge sağlanması oluşturmaktadır. Bunun için küresel hegemonik gücünde zayıflayan ABD’nin stratejik küçülmeyi ve jeopolitik daralmayı esas almaya başladığını görmekteyiz.

İlginizi çekebilir!  Ülkenin Hayrına Olana Geçit Vermek - Planlama Notları - III

Hal böyle olunca bir taraftan İsrail’i olası büyük savaşlara karşı baskılamayı ve Suriye üzerinde etki sağlamayı amaçlarken diğer yandan da Türkiye’yi dengelemeyi düşünüyor. Fakat bu o kadar da kolay değil. Zira laf dinlemeyen bir İsrail ve Suriye dahil bölgede etkin bir güç olan Türkiye var. Mevcut iç ve dış politik şartları dikkate alındığında ABD’nin kendi çıkarları doğrultusunda bir denge sağlayabilmesi çok mümkün değil, bunun yerine ABD’nin bölge gerçekliğine uygun yeni denklem içinde yer alması mümkün görünmekte. Bu nedenle askeri güç dahil güçlü araçlarla bölgede bulunmak yerine güçlü aktörlerle Suriye’de yer bulabilmek arasında sıkışıp kalmış bir ABD var.

Ancak bölgedeki en güçlü aktör Türkiye olduğu için Türkiye ile birlikte hareket etmenin bir karşılığı olacak. O da ABD’nin PKK/PYD’ye olan desteğini kesmesi. Aldığımız saha ve kulis bilgileri ABD yönetiminin bu konuda Türkiye ile birlikte hareket etmek istediği yönünde. Bu kapsamda ABD’nin Fırat’ın doğusundaki PKK/PYD’nin nereye götürüleceği konusunu incelediği gelen kulis bilgileri arasında. En güçlü ihtimal teröristlerin İran’a götürülmesi. Dolayısıyla İran yakında kucağında pimi çekilmiş el bombası bulabilir. Ancak Suriye’nin geleceğinde PKK/PYD’nin olmayacağı artık netlik kazanmış durumda.

TÜRKİYE’NİN BELİRLEYİCİ ROLÜ

Devrim sonrası İran ve Rusya’nın fiziken bölgeden çekilmeleri sonrası Türkiye bölgedeki güç boşluğunu doldurmak yerine Suriye’nin yeni yönetiminin güçlenmesine destek vererek etkin bir güç olmasını sağlamaya çalışıyor. Şimdilik hassasiyetleri olan yeni Suriye’de güçlü ve egemen Suriye devletinin olması Türkiye’nin başta güvenlik olmak üzere jeopolitik çıkarlarıyla da örtüşmekte.

Bunun için başta Fırat’ın doğusundaki terör varlıklarının yok edilmesi olmak üzere istikrar ve kalkınmanın sağlanabilmesi için Suriye’deki yeni yönetimle hareket etmeyi tercih ediyor. Bu biraz zaman alıcı olsa da güvenli ve emin bir yol. Çünkü hem Suriye’nin yeni yönetimiyle güçlü bağların kurulması hem de Suriye toplumuyla gönül birlikteliğinin sağlanabilmesi için beraber hareket etmek son derece önemli.

İlginizi çekebilir!  Neden Fransa

Bu kapsamda Suriye milli güçlerinin Fırat’ın doğusu için yeterli hazırlık seviyesine ulaşmalarının sağlanması gerekiyor. Çünkü henüz ordulaşmasını tamamlayamamış Suriyeli paramiliter güçlerin koordineli taarruzi harekatları gerçekleştirebilmesi için biraz daha hazırlık yapılması lazım. Yoksa Türkiye için Fırat’ın doğusu iki mekanize tugayla bir günlük mesele. Sonuç olarak Türkiye bir taraftan Suriye yönetimine destek verirken diğer taraftan ABD’yi dengeleyerek bölgede süreci belirliyor.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.