37 kez görüntülendi.
Beden Asla Yalan Söylemez – Rabia Yavuz

Rabia YAVUZ – 09 Ocak 2025

 

Günümüzde hep bir yerlere koşuyor gibiyiz. Bu hızlı tempoda gündelik stres taşıyan olaylar bile bizi bazen patlama noktasına taşıyabilir. Stres özellikle şehir hayatını deneyimleyen birçok insanın hayatının ayrılmaz bir parçası haline geldi.

İş yükü, bitmek bilmeyen yapılacaklar listeleri ve mükemmeliyetçilik baskısı zihinlerimizi kuşatırken, zihinsel ve fiziksel sağlığımız da bundan payını alıyor. Stresle başa çıkmak için birçok yöntem mevcut olsa da, bilinçli farkındalık son yıllarda giderek daha fazla ilgi gören etkili bir araç olarak öne çıkıyor.

Benim için stresi sağaltmanın yollarından biri yürümek. Masa başından kalkıp kendimi küçük bir koruda ya da parkta yeşilin içine bırakmak oldukça rahatlatıcı. Bir yere varmak zorunda olmayan her yolculukta attığım her adım zihnimi saran düşüncelerden bir nebze olsun uzaklaşma fırsatı sunuyor.

Ancak zihnim, tamamlanması gereken işler, yetiştirilmesi gereken son teslim tarihleri ve her şeyi doğru yapma kaygısından tamamen uzaklaşamıyor. İşte böyle zamanlarda yürürken bilinçli farkındalığı tekrar deniyorum.

Mesela yürüdüğüm zemine daha çok dikkat ediyorum. Toprak üzerinde yürüdüğümde bedenim nasıl olduğuna ya da bir çakıllı bir yolda yürürken ayaklarımın taşlara çarpma sesine odaklanmayı deniyorum. Kaygılarımı ya da huzursuzluklarımı uzaklaştırmaya çalışmadan ya da onları çözümlemeyi denemeden sadece yürümek ve çevreme daha fazla dikkat etmek.

Elbette, zihnim doğası gereği sürekli başka yerlere gidiyor; yapmam gereken işlere, ertesi günün randevularına ve olası tersliklerin neler olabileceğine. Ancak her seferinde bu düşüncelerin gelmesine izin vermek ve sonra onları serbest bırakarak tekrar ayaklarımdaki hislere geri dönmek daha az yorucu. Doğası gereği dikkat dağılır, sonra tekrar odaklanabiliriz.

Yürüyüşün sonuna yaklaşırken, farkındalığın özünü daha iyi anlıyorum. Halen karşılaşmam gereken zorluklar ver, ancak onlarla savaşmak yerine geçmelerine izin vermek de mümkün. Ben gelip gitmelerine izin verdiğimde onlar da öyle yapıyorlar.

İlginizi çekebilir!  Muazzez İlmiye Çığ: Topluma Anlatılan Koca Bir Yalan - Serkan Üstüner

Mevlâna Celâleddin-i Rumî, “İnsan kısmı bir misafirhane. Her sabah yeni birisi gelir. Bir sevinç, bir bunalım, bir zalimlik, aniden farkına varmak her şeyin, hepsi beklenmedik misafir. Hepsini karşılayıp eyle! Karanlık düşünce, utangaç ve garez. Hepsini gülerek karşıla kapıda. Ve buyur et içeri. Minnettar ol her gelene, kim gelirse gelsin çünkü bunların her birisi öte taraftan bir kılavuz olarak gönderildi” diyordu. Böylesi bir duygusal deneyimleri kabullenme fikri, ilk başta göz korkutucu olabilir. Çünkü çoğumuza duygularla tam tersi bir yönde başa çıkmamız öğretilir. Duyguların mantığın zıttı olduğu, bastırılması, saklanması ve zihnimizin arka köşelerine itilmesi gereken bir şey olduğu yaygın bir deneyimdir. Ancak onların yükselmesine izin vermek ve hatta onları bir misafir olarak karşılamak. Bu oldukça yeni ve yabancı gelebilir ilk başta hepimize.

Çoğumuz duygulardan korkuyoruz. Bizi kontrolsüz yapmasından, bencil olmamıza sebep olmalarından ya da “çok duygusal olmak”la itham edilmekten… Ta ki onları deneyimlemeye başlayana ve hepsinin dalgalar gibi yükselip alçaldığını görmek için kendimize izin verene kadar bu böyle de devam edebilir.

Bilinçli farkındalık, ilk bakışta anlaşılması güç bir kavram gibi görünse de, onu deneyimleyene kadar ne kadar gerekli olduğunu fark edemediğimiz bir araçtır. “Otopilotu kapatmak” ve düşüncelerimizin, duygularımızın, dürtülerimizin ve eylemlerimizin farkına varmak, bir dürtü veya duyguya göre hareket etmeden önce bir nefeslik mola kazandırır bizlere. Böylece otopilotun bizi götürdüğü yerde bilinçli olarak durma ve değerlerimize göre farklı seçimler yapma şansı sunar.

Nasıl ki bir sanatçı büyük bir resmin küçük bir detayı üzerinde çalışırken zaman zaman geri çekilip her yeni hareketin büyük resimle uyumlu olup olmadığını kontrol eder, biz de duygularımız ve eylemlerimiz arasında bir adım geriye atarak içimizden geçenlerin genel iyiliğimize etkisini gözlemleyebiliriz. Bu, düşüncelerimizi ve eylemlerimizi kontrol etmek için kısa bir süreliğine de olsa bir mola almayı sağlar.

İlginizi çekebilir!  Baas rejiminin yükünden kurtulan Rusya, Türkiye ile ilişkilere daha fazla ağırlık verecek – Bercan Tutar

En küçük anlar için bile olsa büyük resmi görme fırsatı hayatımızı yaşama biçimimiz üzerinde derin bir etkiye sahip olabilir. Nasıl tren raylarında küçük bir makas değişimi tüm istikameti değiştirebilirse anlık seçimlerimiz de küçümsenmeyecek kadar kıymetlidir.

Sürekli akan düşünceler nehrinde ara sıra başımızı suyun üzerine çıkarıp bu düşüncelerin gitmek istediğimiz yöne doğru gidip gitmediğinden emin olmayı deneyebiliriz. Sadece akışa kapılmak yerine bilinçli bir şekilde ilerleyebiliriz.

Bilinçli farkındalık daha dengeli ve özenli bir yaşam sürmek için güçlü bir araç. Duygularımızı bastırmak yerine onları kabul etmeyi, düşüncelerimize kapılmak yerine onları gözlemlemeyi ve anın tadını çıkarmayı öğrenerek, suya kapılmak yerine dalgalara odaklanabiliriz.

Bu, her zaman kolay olmasa da denemeye değer.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.